Kopyayla Erdoğan’ı nasıl yeneceksiniz?

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu AKP’nin samimiyet testi diye nitelendirdiği çağrısını sosyal medyadan yapalı iki gün oldu. CHP grubu, liderinin bu çağrısı üzerine konuyu yasa teklifi haline getirdi ve Meclis’e sundu. Kılıçdaroğlu, Meclis konuşmasında konuyu “helalleşme” çabasının devamı olarak anlattı ve başörtüsü üzerinden siyaset yapmanın önüne geçildiğini ifade etti.

Bu hamle Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler tarafından ciddiye alınmazken özellikle 6’lı Masa’dan ve bazı gazetecilerden güçlü alkışlar yükseldi. Buradan da anlaşılacağı gibi o ünlü ‘muhafazakâr hassasiyetin’ gönlü bir kez daha hoş edilmiş oldu. Üstelik bu hamleyle birlikte Erdoğan’ın seçim meydanında kullanacağı varsayılan önemi bir argüman da elinden alınacaktı. CHP Lideri ‘helalleşme’ sürecinde ileri bir hamle atmış olurken partisiyle muhafazakâr seçmen arasında var olduğuna inandığı duvardan bir tuğla daha çekmiş oldu.

MUHAFAZAKâRLARIN MAĞDURİYETİ BİTMEZ

Bu ülkede her gün onlarca aydın ve genç öldürülürken “Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen başbakanı da aydınlar diri diri yakıldıktan sonra “Hamdolsun halkımıza bir şey olmadı” diyeni de gördü. Bizzat devlet eliyle yaşatılan bunca acı ve katliama rağmen konunun muhataplarından “adalet ve barış” dışında bir söz çıkmadı. "Mağduruz önce bizim sorunlarımız çözün" demedi. Ülkenin meseleleri öncelikleri oldu.

20 yıldır ülkede kadınlar her türlü eziyeti gördü. Giyimleri, eğlenceleri, kahkahaları. Sahnede yapılan espri bile tutuklama gerekçesi oldu.

Geçtik ülkede yaşanan bunca olayı. İran’a bakmak ile yeterli değil mi? Yanı başımızda sadece özgürlük istedikleri için her gün kadınlar öldürülüyor.

AKP İÇİN TEST BU BAŞLIKLARDA

Türkiye, tarihinin en kritik seçimlerinden birini yaşamaya hazırlanıyor. Bu ucube rejimin yenilmesinin gerektiği konusunda önemeli bir toplumsal mutabakat var. Rejimin ülkeyi getirdiği noktadan kimse mutlu değil. Burada unutulmaması gereken bir nokta var. Bugün mutabakat diye konuşulan tüm başlıklar aslında 20 yıldır AKP’ye karşı verilen mücadelenin konuları. Bugün AKP için sınavı geçecek bir test aranacaksa yanlış yere bakılmamalı.

Yağma ve rant ekonomisi: Yerin altı, üstü her şey iktidar için para ve rant kaynağı oldu. Tarihte görülmemiş bir yağma yaşandı, yaşanıyor. Kentlisi köylüsü binlerce yurttaş yaşam hakkı mücadelesi içinde.

Yoksulluğa hayır: Ülke tarihinin en büyük yoksullaşma süreci yaşanıyor. Özelleştirmeyle başlayan rant ve talan ekonomisi olarak devam eden neoliberal politikalar milyonlarca yeni yoksul yarattı. Gelir adaletsizliğini ortadan kaldırdı. İktidarın ekonomik tercihi sermaye ve kendileri için büyüme olunca, bunun politikası yapılınca iğneden ipliğe her şey zamlandı. İşsizlik arttı. Bugün en temel taleplerden biri insanca yaşam koşullarında geçinebilecek bir ücret.

Demokrasi ve barış: Değişen yasalar, mahkemeler, kumpaslar, haksız tutuklamalar. Ülkede demokrasinin kırıntısı bırakılmadı. Ülke içinde gerilim, şiddet ve saldırgan tutumunu sürdüren iktidar, sorun yaşanılmayan tek bir komşu bırakmadı. Tüm bu baskılara rağmen demokrasi ve barış isteyenler de bir adım geri adım atmadı.

Dincilik ve laiklik: Eğitimden sağlığa toplumun her alanı dini kuralarla çevrilmişken, Diyanet neredeyse devletin kendisi olmuşken laiklik mücadelesinin adının bile geçmemesi bir başka garabet. Bugün Türkiye hâlâ mollalar tarafında yönetilmiyorsa bunu laiklik mücadelesi veren yüz binlere borçlu.

AKP VE ERDOĞAN’IN EN İYİ BİLDİKLERİ

Dincilik, kimlik siyaseti, popülizm ve konu tek adam yönetimi olunca yeryüzünde Erdoğan’la yarışabilecek çok az isim var. Bu başlıklar bir anlamda Erdoğan’ın ve AKP’nin uzman olduğu konular. Mücadele minderini buraya koymak ve buradan sonuç alacağını düşünmek çok ilginç. Aslı varken suretinin destekleneceğini düşünmek son derece yanıltıcı.

Ülke insanı sadece Erdoğan’ın siyasetinden değil ülkeyi yönetme tarzından, üslubundan sürekli “ben” diyen dilinden yorulmuş durumunda. Erdoğan’la mücadeleyi önüne koyan anlayış öncelikle bunlardan vazgeçmek durumunda.

HALKI YOK SAYAN ANLAYIŞIN SONU

Dün Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında partili gençlere “seçime adar sabredin tavsiyesinde bulundu. İktidarıyla muhalefetiyle her lider halkı türbinlere davet ederek seçim anına kadar beklemeyi öneriyor. Oy verin gerisine karışmayın deniyor. Oysa ülkede umudu artıracak da seçime kazandıracak da mobilize olmuş örgütlü topluluklardır. Kılıçdaroğlu 8 Eylül 2005 tarihinde BirGün Gazetesi’ndeki köşesinde “Örgütlü toplum, geleceğe güvenle bakan toplumdur. Örgütlü toplum, karşılıklı güvene dayalı, hak aramaların saygıyla karşılandığı toplumdur. Örgütlü toplum, yasaların tam uygulandığı ve bu uygulamaların da halk tarafından denetlendiği toplumdur” diye biten bir yazı kaleme almıştı.

Aradan 17 yıl geçti. Bugünde ihtiyaç olan kendi sorunları etrafında örgütlenmiş bir toplum ve sırtını buraya dayamış siyasettir. Çözüm tam burada. Bunun dışındaki her arayış hüsranla bitecek bir maceradan başka bir şey değildir.