Körelmiş organlar, işlevini tamamen ya da kısmen yitirmiş; ancak türün yakın akrabalarında veya özdeşlerinde işlevini koruyan versiyonlarının bulunabildiği yapılardır.

Körelmiş organlara 3 örnek


Evrim Teorisi’nin babası Charles Robert Darwin, canlıların nasıl günümüzdeki halini aldığını bilimsel bir temelde sorgulamaya başladığında, aslında kendisinden önce gelen birçok bilim insanı bu soru işareti üzerine çoktan eğilmişti. Ancak kendisinden öncekilerin sorunu, ellerindeki dağ gibi verileri bir araya getiren güçlü ve işlevsel bir teori inşa edememiş olmalarıydı.

Bu, bilimin nasıl çalıştığı ile ilgili de çok kıymetli bir örnektir: Bilimin dört bir yanından bilim insanları ömürlerini adayarak bilim camiasına çok sayıda veri sunarlar. Ancak bu verilerin bulunması, onların birbirine bağlanması için yeterli değildir. Kimi zaman çok sayıda verimiz olsa da bu verileri açıklayacak bilgi bütünlerini inşa etmekte güçlük çekeriz.

İşte eldeki çok sayıda karmakarışık veriyi mantıklı, test edilebilir ve güçlü bir şekilde birbirine bağlayan bilgi bütünlerine “teori” adı verilir. Darwin’in geliştirdiği Evrim Teorisi, kendinden önceki biyolog, jeolog, doğa bilimci, paleontolog ve nice bilim insanının bulgularını ilk defa bilimsel bir perspektifte ve gerçeğe çok yakın bir şekilde bütünleştirebilen teoridir. Bu sebeple çok değerli ve önemlidir. Bu nedenle günümüzde halen geçerliliğini tüm gücüyle (hatta geçen yıllar boyunca daha da güçlendirilmiş bir şekilde) korumaktadır.

İŞLEVİNİ YİTİRMİŞ ORGANLAR

Darwin’in “türlerin kökeni”ni açıklayan teorisini inşası sırasında kullandığı en önemli araçlardan birisi, kendisinden önce gelen karşılaştırmalı anatomistlerin tespit ettiği körelmiş organlardır. Burada detaylarını verdiğimiz körelmiş organlar, işlevini tamamen ya da kısmen yitirmiş; ancak türün yakın akrabalarında veya özdeşlerinde işlevini koruyan versiyonlarının bulunabildiği yapılardır.

Bir körelmiş organ, illa tamamen işlevsiz olmak zorunda değildir. Kısmen körelme olabilir veya körelme sürecinde, orijinal görevden başka görevleri üstlenecek biçimde evrim geçirilebilir. Darwin, bu yapıların Evrim Teorisi ile tam olarak uyuştuğunu fark etmişti. Gerçekten de günümüzde yüzlerce türde, binlerce körelmiş organ tespit edilmiştir ve her geçen gün bunların sayısı artmaktadır. Bunlardan 3 tanesini örnekleyelim.

MEKSİKALI TETRA BALIĞI

İlki, Meksikalı tetra balığı olarak da bilinen Astyanax mexicanus türüdür. Bu türün, göz çukurları halen bulunmaktadır ama bu çukurlar içerisinde gözler hiç oluşmaz. Zaten karanlık mağaralardaki sularda yaşayan bu türün gözlere ihtiyacının olmamasından ötürü gözleri, zaman içerisinde giderek körelerek tamamen yok olmuştur. Muhtemelen bundan binlerce yıl sonra göz çukurları da tamamen ortadan kalkacaktır. Ancak şu anda körelmenin devam ediyor olması, evrimin gözlerimiz önünde gerçekleşen örneklerinden birisidir.

Peki on binlerce yıldır karanlık mağaralarda yaşayan bu türün gözleri neden körelmiştir? Korunsa olmaz mıydı? Bu konu, “evrim ekonomisi” denen bir konuyla ilgilidir. Tamamen körelmiş, dolayısıyla “işlevsiz” olan organlar oldukça masraflıdır: Hiçbir işe yaramazlar; ancak üretilmeleri, bakılmaları, beslenmeleri gerekir. Dolayısıyla popülasyon içerisinde bu işlevsiz organları üretmeyenler, enerji tasarrufu bakımından diğerlerine göre avantajlı konuma geçerler. O işlevsiz gözlere harcayacakları enerjiyi hayatta kalmak ve üremek için kullanabilirler. Böylece nesiller içerisinde işlevsiz olan organı en az (veya eksik olarak) üreten ve hatta hiç üretmeyenler, en avantajlı olanlardır. Bunlar daha fazla üreyecek ve o organların üretilmesine engel olan genetik mutasyonları gelecek nesillere aktaracaklardır. Böylece nesiller içerisinde o organlar yok olacaktır. Körelme, bu nedenle evrimin en net örneklerinden birisidir.

KAHVERENGİ KİVİ KUŞU

İkinci örnek, Kuzey Adası kahverengi kivi kuşu olarak bilinen Apteryx mantelli türüdür. Bu tür de artık uçamayan bir kuş türüdür; ancak tüylerinin arasında körelmiş, ufacık kanat kalıntılarını halen görmek mümkündür! Kivi kuşlarının ataları, uçabilen kuşlardı ve günümüzdeki uçamayan kuşlar, atalarından kendilerine miras kalan bu özelliği bir damga gibi taşımayı sürdürmektedir.

SİLGİ BOA YILANI

Son örnek ise ise silgi boa yılanı olarak bilinen Charina bottae türüdür. Tüm yılanlar gibi, ataları bacaklı olan bu boa yılanının da arka bacaklarının olması gereken yerde ufacık bacak çıkıntıları bulunmaktadır. Bu bacakların çiftleşme sırasında bazı faydalar sağladığı düşünülmektedir; bu nedenle tamamen yok olmamıştır. Ancak bu körelmiş bacaklar, yılanların, bacaklara sahip sürüngen atalardan evrimleştiğinin doğrudan, gözle görülür kanıtıdır.
Peki, burada sorabilirsiniz: Körelmiş organların evrimin bir ürünü olduğundan nasıl emin oluruz? Elbette deneysel olarak! Wilkens ve arkadaşları, 1971 senesinde körelmiş organların evrimle doğrudan ilişkili olduğunu basit bir gözlemle göstermişlerdir. Meksika tetrasının mağaralarda yaşamayan, su yüzeyinde yaşayan çok yakın akrabası olduğu düşünülen bir grup balık bulunmaktaydı. Wilkens ve ekibi, bu balıkları laboratuvar ortamında bir araya getirdiler ve iki grubun birbiriyle çiftleşebildiğini gördüler. Yani büyük ihtimalle, türleşme henüz tamamlanmamıştı; ancak evrimsel süreç içerisinde, izolasyona bağlı olarak farklılaşmalar sürüyordu.

TARTIŞMAYI BİTİREN ARAŞTIRMA

Daha sonra, 2000 yılında Yamamoto ve Jeffery’nin yaptığı yeni araştırmalar ise, tartışmalara son noktayı koyan cinstendi. Bu yüzeyde yaşayan ve gözleri olan tetralardan aldıkları lens dokusunu, mağaralarda yaşayan ve gözleri oluşmayan bireylere aktardılar. Bu canlılar, ışıklı ortamda yaşatıldıklarında, normal şekilde gözler geliştirebiliyorlardı.

Dolayısıyla, bu deneyler, mağaralarda yaşayan Meksika tetrasının, yüzeyde yaşayanlardan ayrılarak evrimleşmeye başladığı fikrini net bir şekilde doğrulamaktadır.

Tabii ki buradaki örnekler, dediğim gibi binlerce örnek arasından seçilmiş 3 tanesi… İlerleyen sayılarda kendi vücudumuzda bulunan, insan olmayan atalarımızdan bize miras kalmış körelmiş organ örneklerine de bir bakış atarız, ne dersiniz?