Korku çemberinde yaşam isyanı
İktidar, şiddete karşı 25 Kasım’da meydanlara çıkan kadınlardan korktuğunu bir kez daha gösterdi. Kolluk, sokaklara çıkan kadınların bir arada yürümesine dahi izin vermedi. Kadınlar tüm baskılara karşı mücadele edeceklerini söyleyerek iktidara tepki gösterdi.
Tamara Öykü BAYAR
AKP iktidarının en büyük korkusunun kadınlar olduğu 25 Kasım eylemlerinde bir kere daha görüldü. 25 Kasım’da sokaklara çıkarak yaşamak istediklerini haykıran kadınları koruyamayan yetkililer, 160 kadını gözaltına aldı. 7 kadın tutuklama talebiyle adliyeye sevk edildi ardından adli kontrolle serbest bırakıldı.
‘KORKUN BİZDEN’
Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Siyasal İslamcı rejimin karanlığına, yoksulluğa, güvencesizliğe karşı sokaklara döküldü. En büyük eylemlerden biri İstanbul’da gerçekleşti. Buluşma noktası olan Taksim Tünel’e günün erken saatlerinden itibaren barikatlarla kapatıldı, araçla ulaşım kesildi.
Tüm engellere rağmen kadınlar ara sokaklardan yürüyerek Tünel’e çıkmaya çalıştı ancak pek çok noktada polisler barikatlarla kadınların çevresini sararak engelledi. Bu sırada pek çok gözaltı da gerçekleşti. Alandan çıkmaya zorlanan kadınların, birlikte yürümelerine dahi izin verilmedi. 3’erli gruplar halinde yürümeleri zorlanan kadınlar güçlükle Karaköy İskelesi’ne indi. Polisler kalkanlarla kadınların etrafını sarsa da polislere dönerek “Polis baksana kaç kişiyiz saysana” ve “İkbal ölürken polis neredeydi?” sloganları attı.
Gençlerin ön planda olduğu eyleme katılan kadınlardan biri olan Üniversite öğrencisi Esra Suğde Aydemir, yaşananları şöyle anlattı: “Karaköy’de bir araya gelebildiğimiz kalabalığın aslında çok daha fazlası olduğumuzu biliyordum. Böyle bir polis ablukası altında Karaköy’de toplanabilmemiz bile bizim için bir umut oldu. Polisler de kendi aralarında ne yaptığını bilmez haldeydi, sorularımızı yanıtsız bırakıp sadece önümüzü kesmek için güç uyguladılar. Bu baskılar hayatımızın her alanında kendini göstermeye devam ediyor. Biz aslında tüm bu baskılara karşı yürümeye çalıştık. Dövizlerde, sloganlarda, basın açıklamalarında da sık sık yapılan ‘Hayatımızı istiyoruz’ vurgusunu somut olarak yaşıyoruz. Eylem alanında yeni üniversiteli 17-18 yaşlarında çok fazla genç vardı. Dayatılan ‘korku çemberini’ aşmak için sabrımızın kalmadığı hepimizin gözlerindeydi. Kadınların birleşik mücadelesinden korkuyorlar ve korkmaları da gerek.”
∗∗∗
ÖZÜR DİLEMELERİ İSTENDİ
Eylemin bir diğer durağı Ankara’da da baskılara rağmen büyük bir eylem gerçekleşti. “Kanunsuz eylem” diyerek yürüyüşü sonlandırma anonsu yapan kolluk, kadın eylemi olduğu için müdahale etmediklerini sık sık tekrarladı. Ziya Gökalp Caddesi’ndeki yürüyüş polisin ara sokaklara yönlendirmek istemesiyle kesildi. Polis, kendilerine hakaret edildiğini öne sürerek ‘kadınlar özür dilerse yürüyüşe izin vereceklerini’ söyledi. Kadınlar özür dilemeyi kabul etmedi ancak müzakerelerle yürüyüş devam etti.
Eyleme katılan Sol Feminist Hareket’ten Evrim Öztürk, “Laiklikten soyadı kanununa, yoksulluktan bakım emeğine, şiddete dair birçok sözle yürüdük. Kadına şiddetle mücadele gününde emniyet barikat kurmaktan, kadınları sıkıştırmaktan ve şiddet uygulamaktan çekinmedi. Toplanma alanında, barikat arasında sıkıştığımızda, yürüyüşte ve Sakarya meydanındaki basın açıklamasında bütün hepsinde bir kez daha birbirimizin çaresi olduğumuzu görmüş olduk. Barikatı açtıran da yürüyüşü yaptıran da yaşamlarımız için hep birlikte mücadele ediyor oluşumuzdu” dedi.