Bir korku imparatorluğuna dönüştürülen memlekette hepsi yalnızca bir hafta içinde yaşandı.

Erzurum’da bir kadın öğretmen okul müdürü tarafından “uyarı” aldı: “Giyiminiz yöremize uygun değil. Bu şekilde eleştiri alırsın. Buradan çıktığında yolda yürüdüğünde başına gelmedik kalmaz.”

MEB bütçesinden son 3 yılda toplam 2,1 milyar TL alan Maarif Vakfı’na 2025 yılına kadar 4 milyar 529 milyon TL aktarılacağı açıklandı.

İHH, İlim Yayma Cemiyeti, MÜSİAD, Anadolu Gençlik Derneği gibi yapıların içersinde bulunduğu Eskişehir Kardeşlik Platformu’nun “kızlı-erkekli” yapılması, “kendi mecrasında kalmaması” gerekçeleriyle hedef aldığı şehrin en büyük festivali olan Anadolu Fest iptal edildi.

Nesin Vakfı, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Rabıta Vakfı ile yaşadıkları “gerilim” sonrası vakfın hesaplarının valilik tarafından bloke edildiğini açıkladı.

Kadir gecesinde sosyal medya hesabından içkili paylaşım yaptığı gerekçesiyle tutuklamaya sevk edilen Pegasus çalışanının serbest bırakılmasına Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti. Tehdit içerikli çok sayıda mesaj aldığını söyleyen O.T. ifadesinde “İşimi kaybettim. Halen korkuyorum ve tanımadığım telefonlara cevap veremiyorum” diyor.

Zam haberleri yağmur gibi yağmaya devam ediyor. Yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik milyonlara “kader” algısıyla dayatılıyor. 80 darbesinden bugüne adım adım örülen ve son 20 yılın en büyük silahı gericilik; şükretmeyi, sabretmeyi öğütlüyor. Aynı secdeye baş koyduğu gerekçesiyle patronlara itaati emekçilere dayatıyor. Patronlar rantlarına rant, zenginliklerine zenginlik katsın diye kurulan bu sistemin bekası için devreye sokulan zora dayalı rıza aygıtı, 6. filolara, emperyalizme, kapitalizme secde eden bu karanlık her gün her an kesintisiz yaşamımızın her yerinde.

Memleketi en acımasız, en insanlık dışı koşullarda emek sömürüsü cehennemine çeviren patronların örgütlerinden MÜSİAD konuşuyor; “Türkiye’ de iş beğenmeme gibi bir durum var. Emek yoğun işlerde çalışmak istenmiyor. Yabancı uyruklu işçiler bu işlerde daha fazla çalışıyor.” Daha çok para, daha çok şatafat, daha çok rant için “din kardeşliği” dili ve “bir lokma bir hırka” süslü cümleleri üzerinden kurdukları gösterinin büyük bir yalan olduğunu itiraf ediyorlar. Kardeşlik yalan sömürü gerçek.

Gericileşmenin, festivallerden müzik yasağına, müfredattan, ders kitaplarının içeriğinden Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün Maarif Vakfı’nın, dini yapıların MEB’in yerini almasına, İstanbul Sözleşmesi’nin yasaklanmasından yaşamlarımızın her anına müdahaleye ulaştığı ve bu sömürü düzeninin şükürle, sabırla, biatla kutsandığı, laikliğin artık zerresinin dahi kalmadığı da bir gerçek.

Önümüzdeki dönemin müstakbel restorasyoncu iktidarının da laiklik mücadelesini yürütmeye dair ne bir programı, ne de niyeti var. Bir memleketin geleceği, milyonlar aç yatarken akan muslukların kesilmesinden kaygı duyan, bir avuç “endişeli muhafazakar”a tercih ediliyor.

Sınıf mücadelesinden, laiklikten, kamusallıktan, antiemperyalizmden yana bağımsız, sol, sosyalist bir odak yaratma sorumluluğu hepimizin omuzlarında. Bir kez daha ve geri dönüşü olmayacak bir şekilde dünün devamını tercih edip etmeme meselesinde herkesin aldığı tutum bir turnusol olacak.