Bu haftaki yazımda korkan- korkutan ilişkisini anlatmak için iki şey yapacağım. Birincisi fotoğraf makinemi/kameramı Vertov’un ‘Kameralı Adam’ filmindeki Sine-göz gibi kullanacağım. İkincisi bunu yaparken korkuluk metaforundan yararlanmak istiyorum.

Nedir korkuluk? TDK’de iki tanımı var; Biri, kuşları ürkütüp yaklaştırmamak için tarlaya dikilen kukla. İkincisi kendisinden beklenilen görevi yapmayan veya kendisinden çekinilmeyen güçsüz kimse, bostan korkuluğu da deniyor. Çalışmayan, çabalamayan, bulunduğu yerde tembel tembel duranlar için.

Kameramı ilk olarak birinci tanıma çeviriyorum. Korkuluk olarak ‘kukla’dan bahsediyor tanım. Mısır tarlasında korkuluk olan bir figürden korkan yüzlerce karga düşünün. Bu korkuluğun hoşuna gidiyor olsa gerek. Korkulan birisi olmak... Ondan korkan yüzlerce karga... Mısır tarlasının kahramanı yani, kuklası. Onu gören kargalar siyah koca bir bulut gibi çığlık bağırış kaçışıyorlar... Gördünüz mü, korkuluk kendini nasıl da güçlü hissediyor? Tarlanın hâkimi. Sorguluyoruz, sorgulayacağız. Bu kim, bu kimin kuklası acaba?

Sonra kameram ikinci tanıma dönüyor; Rıfat Ilgaz’ın ‘Aydın mısın’ şiirindeki gibi korkuluk olanları gösteriyor.

“...Tam çağı ise başlamanın doğan günle, / bul içine tükürdüğün kitapları yeniden. / Her satırında buram alın teri, / her sayfası günlük güneşlik. / Utanma suçun tümü senin değil! / Yırt otuzunda aldığın diplomayı, / alfabelik çocuk ol... / Yollar kesilmiş, alanlar sarılmış, / tel örgüler çevirmiş yöreni, / fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende... / Benden geçti mi demek istiyorsun? / Aç iki kolunu iki yanına, / Korkuluk ol!”

Yani bostan korkuluğu olarak aydınları, sanatçıları. Biz sorgulamaktan vazgeçmeyelim yine de: Kim bunlar, bunlar kimin aydınları, sanatçıları?

Sine-göz çalışıyor, ‘Korkuluk mantık hatası’ diye bir tanıma doğru dönüyor.

Straw Man (Korkuluk – Saman Adam) Mantık Hatası olarak nitelendirilen bir tanım bu. Bir argümanı çürütmek için o argümanın korkuluğunu yapıp onu yenmek, kendi yarattığımız bu korkuluğa saldırmak ve gerçeğini de yenmiş gibi davranmak. Korkuluk haline getirdiği, olayı, durumu hatta kişiyi yenmek, yerine koyduğun gerçeğini yenmekten daha işe geliyor. “Adama verdim ayarı” gibi bir durum yani. Korkuluk mantık hatası asıl konuyu eleştirme değil asıl konunun önündeki örneği eleştirme, sağlıklı bir eleştiri olmaktan uzak olan bir tutum, kasıtlı yapılması durumunun linç kampanyalarından farkı yok. Bunu iktidar ve yalakaları çok iyi kullanıyor, benim kameram onlara dönük işte.

Örneğin barış ve güvenlik kavramı; barış taleplerine yanıt vereceklerine argümanın korkuluğunu yapıyorlar. Güvenlik güçlerinin diktatörlüğüne dayalı rejimlerin, korkuluk mantık hatası olarak güvenliği öne sürmeleri gibi... Yurt savunması çerçevesi içinde, büyük bölümü tam anlamıyla uydurma bir korkuluk kavrama denk düşen, sözümona ‘iç güvenlik’ gibi isteğe ve belirli kastların çıkarlarına bağlı olarak biçimlendirilen faşizan ‘güvenlik’ böyle bir şey. 1 Mayıs geliyor ve alanlar güvenlik nedeniyle yine emekçilere kapalı olacak. Sömürgecilik, siyaset kuramlarında ‘güvenlik gerekçesi’ olarak kavramlaştırılıp, emek sömürüsünün daimi zeminini koruyacak. Kameramın gösterdiği kişiler kim? Kim bunlar?

Bu hafta atlamalı-zıplamalı bir yazı oldu, tam da Kameralı Adam gibi. Sine-göz hakikati gösteriyor size. Görüntüyü kopyalayan değil, “gözün güçsüzlüğünün aşılması için bir araç” olarak işlev görüyor. Şimdiki ‘korkuluk’ farklı...

Objektifi çevirdim; Üzerinde eğreti ve bol duran giysileri, fötr şapkası ve samandan, şekilsiz, taşkın yüzüyle, tahtadan kol ve bacaklarıyla, kendini işlevsiz kılan grotesk bir figür haline getiren herkese. Modern şehrin, güvenlik toplumunun her yerde hüküm süren ve her şeye kadir korkusu karşısında bile isteye ya da bilmeden kendi kendini çarmıha geren korkuluklara... Yerinden yurdundan edilmiş/etmiş, doğadan, yaşamdan koparılmış/koparmış korkuluklara.. Sorguluyorduk ya hani! Şimdi sıra sizde. Kim bunlar diye sorgulamak ister misiniz?