Sanatı ve sanatçıyı düşman belleyenlerin saldırılarına her geçen gün yenileri eklenedursun, sanat dünyası bu provokasyonlar karşısında suskun kalmıyor, yerel yönetimler sanatçılara sahip çıkmaya devam ediyor.

Korkunun ecele faydası
Fotoğraf: Keçifest

Toplumsal desteğini iyiden iyiye yitiren siyasal iktidar, dinsel argümanlarla elinde tutmaya çalıştığı kesimleri konsolide etmek ve dikkatleri gerçek sorunlardan uzaklaştırmak amacıyla sahte gündemler yaratma telaşında. Art arda gelen yasaklamaları başka türlü izah etmek mümkün değil.
Gerçekleri dile getiren basın-yayın kuruluşlarına getirilen cezalar iktidarın korkusunun en belirgin göstergesi. Halk TV, KRT, Tele 1 ve Fox TV’ye RTÜK tarafından verilen program durdurma ve para cezaları, Basın İlan Kurumu (BİK) eliyle basılı yayın organlarına belirli sürelerle resmi ilan yasağı getirilmesi yoluyla muhalif medyanın susturulması olağan uygulamalar haline geldi. Hafta içinde Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklam yayımlama hakkını tümden iptal etti BİK; birden fazla gazete satın alınmasını, kurumların toplu alımlarını gerekçe göstererek.


Bu yöntemlerle muhalif basını susturacaklarını sananlar yanılıyor. BirGün TV gibi internet televizyonlarının, bireysel kanalları da kapsayan muhalif medyanın izlenme oranları gün geçtikçe artıyor. Üstelik mevcut yazılı ve görsel basın organlarına yenilerinin katılması gündemde. Susturamayacaklar halkın yükselen sesini…

Anayasa Mahkemesi de, bu ay içinde BirGün, Cumhuriyet, Evrensel, Sözcü gazetelerinin BİK’in ilan kesme cezalarına ilişkin verdiği ihlal kararının gerekçelerinde “Basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini” vurgulayarak, “Basın İlan Kurumu kararlarının düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlenmiştir” demiş ama dinleyen kim?

Nâzım’ın “Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim / akar suyun / meyve çağında ağacın / serpilip gelişen hayatın düşmanı….” diye başlayan “…sana düşman, bana düşman, / düşünen insana düşman / vatan ki bu insanların evidir / sevgilim, onlar vatana düşman…” diye sonlanan şiirini anımsamamak elde mi?

GENÇLERDEN KORKANLAR

İktidarın bir başka kâbusu da gençler. Zaten kendilerine oy vermeyeceklerini bildikleri bu kitleyi bütünleştirmek adına ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Hesapları, ‘din ve ahlak’ argümanları ile muhafazakâr seçmene selam göndermek olmalı. Ama, yanıldıkları bir nokta var: o kitlenin çocukları da aynı müzikleri dinliyor, aynı festivallere gidiyor. Melek Mosso’dan Gülşen’e popüler müziğin yıldızlarına savaş açmak, kendi ayağına sıkmaktan başka bir şey değil.

Bir dinci örgüt geçenlerde yaptığı basın açıklamasında, bu yıl içinde 14 festival ve konseri yasaklattıklarından söz ediyor. Övünerek adlarını verdikleri festivaller arasında, Zeytinli Rock Festivali, Munzur Kültür ve Doğa Festivali, Kozlu Müzik Festivali, ODTÜ Bahar Şenliği, Eskişehir Anadolu Fest, Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamındaki Güney Koreli K-pop grubu Mirae konseri (sosyal medya trollerine göre bu müzik grubu eşcinselliği yaymayı misyon edinmiş!), Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman, Niyazi Koyuncu, Agolas Lermi, Ara Melikyan konserleri. Hemen hepsi de, emir -komuta zincirindeki valiler tarafından yasaklanan bu etkinliklere önümüzdeki günlerde yenileri eklenecek: Mersin’de İHD’nin düzenleyeceği 1 Eylül Dünya Barış Günü konseri, Fethiye’deki Milyon Fest’in yasaklandığı açıklandı bile.

TÜRKÜLERİ YAKANLAR

Medyanın yanı sıra sanat dünyasının popüler isimleri de iktidarın ve yandaşlarının hedef tahtasında. Çünkü, yaşanan haksızlıklar karşısında ‘üç maymun’u oynamayan önemli bir çoğunluk var. Eskiden yalnızca sosyalist sanatçılar sözünü esirgemezdi. Artık, iktidara göbeğinden bağlı sınırlı bir kesim dışında kalan tüm sanatçılar sesini yükseltmeye başladı. Cem Yılmaz’dan Şahan Gökbakar’a, Sezen Aksu’dan Tarkan’a sayısız sanatçı haksızlıklar karşısında suskun kalmıyor. Yandaş medya ve sosyal medyada iktidarın paralı askerleri ‘trol’ler tarafından hedef alınmaları bu yüzden. Kimi zaman, Gülşen olayında olduğu gibi hemen harekete geçmeyip, uygun bir zaman bekliyorlar. Gündemin değiştirilmesi gerektiği noktada saldırılarına başlıyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi yasa maddesini kullanırlarsa kullansınlar boşuna… Ne demiş Miletli Thales, M.Ö. 6. yüzyılda: “Türküleri yakanlar, yasaları yapanlardan güçlüdür”. Bütün bu saldırılar, kendi kamuoylarını bile etkilemiyor; tam tersine muhalefet blokunu güçlendiriyor. Toplumu kamplaştırarak oy devşirmeyi hesaplayanlar hedeflerine ulaşamıyor. Başına kayyum atadıkları MESAM gibi birkaç dernek dışında sanat dünyasından güçlü bir tepki yükseliyor Gülşen’in tutuklanmasına. Bir arkadaş şakasından, toplumun bir kesimini aşağılanması, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu çıkartmak akıl dışı bir tutum değil de nedir?

Gülşen keşke bu sözleri söylemeseydi de, bu adamların suçlamasına maruz kalmasaydı diye düşünenlerin samimiyetinden kuşkum yok, yalnız ‘ama’lı, ‘fakat’lı desteklerin ‘ifade özgürlüğünün belirli durumlarda sınırlandırılması’na rıza gösterdiği sonucu çıkarılabilir. Bu tuzağa düşmeyip, Gülşen’in arkasında dimdik duran Feridun Düzağaç, Moğollar gibi sayısız sanatçıyı, MÜYORBİR gibi sanatçı örgütlerini ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi liderleri kutlamak isterim. Sayın Kılıçdaroğlu son derece net bir tavırla sanata ve sanatçıya sahip çıkarak, toplumu ayrıştırmak, kamplaştırmak isteyen iktidarın hesaplarını ters yüz ediyor. Muhafazakâr kitle incinmiş olabilir kaygısıyla suskun kalmak yerine, doğru tavrı gösteriyor.

SİNEMA DA PAYINI ALIYOR

Sinema kültür kurumları da bu saldırıdan payını alıyor. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi-yönetmen Can Candan’ın işine son verildikten, üniversitenin Sinema Kulübü’nün bazı gösterimleri rektör tarafından yasaklandıktan sonra kulüp yönetimi de görevden alınmış, kulüp fiilen kapatılmıştı. Ardından, ülkemizin seçkin sinema kültür kurumlarından Mithat Alam Sinema Merkezi’nin kapanma haberi geldi. Merkezin Genel Koordinatörü Zeynep Ünal ve Proje Etkinlikleri Yöneticisi Elif Ergezen işten çıkartıldı.

Sinema emekçileri de, tıpkı müzisyenler gibi, sansür ve kapatmalar karşısında suskun kalmadı. Tolga Karaçelik’ten Müjde Ar’a, Elçin Sangu’ya pek çok yönetmen ve oyuncu tepkilerini dile getiren açıklamalar yaptı. Korkanlar da var elbette. Bazılarının ekonomik nedenleri olduğunu biliyorum. Ama, onlar da biliyorlar ki, korkmayacakları, düşüncelerini özgürce açıklayabilecekleri günler çok yakında… Festivalleri yasaklanan gençler de üzülmesin; önümüzdeki günlerde kendilerini özgürce ifade edebilecekleri festivaller konserler düzenliyor CHP’li yerel yönetimler.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, yoğun bir kültür-sanat programı ile destekliyor 26 Ağustos’ta başlayıp 10 Eylül’e dek sürecek olan Zafer haftası etkinliklerini. Haluk Levent’in konseri ile başlayan programın doruk noktası İzmir’in Kurtulu�� Günü olan 9 Eylül’de Gündoğdu meydanında gerçekleşecek Tarkan konseri. Selçuk Efes’te Keçifest, Dikili’de ‘Kitap Günleri’ devam diyor. Çeşme Festivali ise çok yakında… Sanat alanında ciddi çalışmalar yapan Bursa Nilüfer Belediyesi’nin ‘Nilüfer Müzik Festivali’ de 2 Eylül’de başlıyor. Sosyal demokrat yerel yönetimler, konser ve festivallerin yanı sıra kalıcı eserlerle de sanat yaşamına destek veriyor. İzmir Büyükşehir’in çağdaş bir tiyatro salonuna dönüştürdüğü ‘İsmet İnönü Sanat Merkezi’, Konak Belediyesi’nin hizmete açtığı ‘Sanathane’ başka belediyelere örnek oluşturacak çalışmalar. Bir de, yerel yönetimlerin yayınladığı sanat kitapları var, onlardan da haftaya söz ederiz. Sansürcülere, sanat düşmanlarına inat…