Geçtiğimiz hafta gazetecileri tutuklama haftasıydı! Bir haftada sekiz gazeteciyi tutukladılar. “Biz yaptık ne olmuş” tarzında efelenmelerine bakılırsa Saray’dan destek aldıklarını sık sık ilan eden Pelikan örgütünün başarısı sayılabilir. Aslında bir süre önce Cumhurbaşkanı’nın uçağında bir “gazeteci” gönüllerinden geçeni açıklamıştı.

Arkası gelecekmiş.

***

Bu tutuklama furyasının bir amacı olmalı. Çok farklı açılardan bakanlar var. Yolsuzlukları, hız kazanan laiklik karşıtı, hurafeci şeriat takımını, tarikatları deşifre eden gazetecilerin özellikle seçildiğini söyleyenler olduğu gibi, siyasetteki hoşnutsuzları hizaya çekme çabasının bir parçası olarak görenler de var.

Tartışılabilir, ama gerçeği gözden yitirmeyelim.

***

Gerçeğin özeti şöyledir: “Egemen güçler, AKP’den kopmalar sonrasını içeren bir Merkez Cumhuriyetçi, milliyetçi Sağ ve ılımlı İslam koalisyonunun tasarımı içindedir. CHP’nin Merkez’de yer aldığı bu ortamda, sosyalist sol, önemli ve üçlü bir programı savunmak, kısmen üstlenmek durumunda olacaktır: Parlamenter sisteme dönüşün demokratikleşerek gerçekleşmesi; hukuk, eğitim, kamu yönetiminde İslamcı uygulamaların tümüyle tasfiyesi ve emek-karşıtı neoliberal uygulamalara karşı mücadelenin öncülüğü… İlk iki göreve, CHP ısrarla davet edilmelidir. Sonuncu “görev” sola özgüdür; düzen partileri dışındaki mücadele alanını oluşturur.”

***

Bu analiz Korkut Boratav Hoca’ya aittir. Korkut Hoca, içinde bulunduğumuz durumu, çözüm yolunu, açık net bir şekilde anlatıyor. Egemen güçler, Türkiye’nin geleceğini bir kere daha kendileri çizmek istiyorlar. Bu nedenle de iflas etmiş partinin bırakacağı boşluğu başkalarının doldurabilme ihtimali onları korkutuyor. Panikteki partinin suç ortağı militanları ise köşeye sıkışmış yaralı kurt misali saldırganlaştılar.

***

Böyle zamanlarda, bir kesim “kendimizi kurtaralım” diye kenera çekilirken, “daha bir şey yitirmedik, kırıp dökersek kazanabiliriz, gidersek de yüklü gidelim” diyenler ağır basar. Gazetecileri hedef seçmelerinin nedeni ise foyalarını boyalarını ortaya çıkaranların bunca temizliğe karşın hâlâ ayakta kalmakta direnenlerin, halkın haber alma hakkının bedelini ödeyen, ödemeye hazır olanların gazeteciler olmasıdır.

***

Gerçek gazetecileri yıldırmak, susturmak zordur. Ama bu gidişe karşı çıkanlar için boyun eğmemek, direnmek olmazsa olmaz koşulsa, dayatılan “kaderi” değiştirmek için siyasete müdahale etmek de şarttır. Bu nasıl olacak sorusuna verilecek programatik yanıtı, yinelemekte yarar var; üçlü bir görev tanımı yaptı Korkut Hoca: 1-Parlamenter sisteme dönüşün demokratikleşerek gerçekleşmesi. 2- hukuk, eğitim ve kamu yönetiminde İslamcı uygulamaların tümüyle tasfiyesi. 3-Emek karşıtı neo-liberal uygulamalara karşı mücadelenin öncülüğü...

***

Korkut Hoca’nın da vurguladığı gibi “hem neoliberalizme savrulması, hem de İslamcı uygulamalara karşı teslimiyeti” nedeniyle soldan ve kendi tabanından uzaklaşan CHP’yi bu gerçeklere inandırmak, kendi sonunu getirecek politikalar konusunda uyarmak ne kadar mümkündür bilmiyorum; ama bu vahim yanılgıyı dile getirmekte büyük yarar vardır.

***

Çünkü şimdi tercihin doğru yapılması yaşamsal önem taşıyor. Sevgili Barış Terkoğlu’nun söylediği gibi “İstanbul’da deniz kenarında bir yalıda toplanmış Fethullah artıklarının arasında olmaktansa, hapishanede yalnız kalmak ahlaki tercihtir. Çakallarla tezgâh kurmaktansa karıncalarla yaşamak insani bir tercihtir.”

Ve nihayet,

“Tüm devrimler bu tercihleri yapanların eylemlerinin ürünüdür.”