Olağanüstü dönemlerin olağandışı mücadele araçlarını kullanmayı gerektirdiği açık. Ama Saray rejimi, bırakın olağandışı bir mücadele planına olan ihtiyacı, olağan dönemin araçlarını dahi kullanmaktan imtina ederken, bunu kullanmak isteyene de engel olmayı kafayı koymuş. Düzenin devamı için gereken adımlara ağırlık verilsin istiyor da ondan. Halkın yaşadığı sıkıntılara çare olmak veya ileride ortaya çıkması muhtemel sorunlara ön almak hedefi hiç yok. Zaten olması da beklenemez, siyasi özü ile uyumlu olan bu ortaya koyduğu tavır elbette.

Saray rejiminin olağan dönemin araçlarını dahi kullanmaktan imtina ettiğine dair gerçeklik yerel yönetimlere karşı başlattığı siyasi savaşla, kriz masalarına önemli meslek örgütlerini ve sivil toplumu dâhil etmemesiyle en somut şekilde açığa çıkıyor.

Yerel yönetimler hukuken ve siyaseten yetkilerinde ve sorumluluklarında olan işleri yapıyor, Saray onları durduruyor. Meslek örgütleri teknik bilgi ve birikimleriyle geldiğini gördükleri krize ön almak için, yaşamak ve yaşatmak için çırpınıyor, Saray onları görmezden geliyor. Halk, hem kendi hem de toplum sağlığı açısından evde kalması gerektiğini anlamışken Saray milyonlarca emekçiyi hafta içi ısrarla koronavirüsle baş başa bırakıyor.

Sonra da halk, sivil toplum ve meslek örgütleri, yerel yönetimler yaşanan ve daha da ağır yaşanacağı herkesçe bilinen krize karşı koruma geliştirmek için sorumluluğunu yerine getirince paralel devlet kurmakla suçlayıveriyor! Muhalif olan herkesi terörist gören zihniyetin bir devamı bu, yine Saray rejiminin kendi siyasi özü ile çok uyumlu.

Saray rejimin siyasi özü ile uyumlu bir şey daha var ki o da kendisinin attığı yıkıcı adımların tümünü sanki başkası yapıyormuş gibi göstermek. Yıllarca parsel parsel paylaştıkları, omuz omuza yürüdükleri, yargı sistemini birlikte çökerttikleri, binlerce gencin hakkının yendiği sınav sorularının çalınmasına göz yumdukları paralel devleti kendileri kurmamış gibi! Bugün Saray’da demokrasiye ve halkın ihtiyaçlarına paralel yapılanmayı var etmiyorlarmış gibi!

Belediyelerin aşevi kurup halkın aç kalmasını önleyici tedbirler alması paralel devlet değil bir sosyal devlet gerekliliğidir. Belediyelerin maskenin bir temel ihtiyaca dönüştüğü böylesi bir kriz döneminde maske üretmesi ve dağıtması paralel devlet değil bir sosyal devlet gerekliliğidir. Belediyelerin halkın ekmeğini üretip halka ulaştırması paralel devlet değil sosyal devlet olma yükümlülüğünü yerine getirmektir. Böyle bir pandemi vurduğunda geçici sahra hastaneleri kurmak paralel devlet değil sosyal devletin ödevidir. Çocuklar ve yaşlılar hayattan bunca kopartılmış, kent meydanları bu hayat cıvıltısından yoksun kalmışken kent meydanlarını halka taşıyacak yollar bulmak paralel devlet değil sosyal devletin sorumluluğudur.

Ama bir paralel devlet arıyorsak, adresi de bellidir. Paralel devleti kuranlar, devletin ayrılmaz bir parçası olan yerel yönetimleri düşmanlaştıran zihniyetlerdir; en karanlık krizleri fırsat bilerek kayyum atamalarıyla halkın temsil iradesini gasp etmeye devam edenlerdir. Belediye başkanları ile toplantı yaparken kendi siyasi partisi dışındaki hiçbir belediyeyi toplantıya davet etmeyenlerdir paralel devleti kuranlar.

Halk koronavirüs gelmeden önce dahi işsizlikle ve borçla kırılırken bunu görmezden gelerek yandaşını koruma derdine düşmüş olanlardır paralel devlet kuranlar. Yandaşını kurtarmak ve onu da halka hesap vermeden yapabilmek için koronavirüsle mücadele ekonomi paketine kuruluşundan itibaren paralel bir Hazine olan Türkiye Varlık Fonu’nu sıkıştırıp dokunulmazlığını arttıranlardır paralel devleti kuranlar.

Halkın yönetime katılımının en temel unsuru olan seçme hakkını gasp ederek belediyelere kayyum atayan, yüz yıldır milletin egemenliğinin temsil edildiği TBMM’yi yok sayan, yönetimi Saray’lara taşıyanlardır paralel devleti kuranlar.

Her şey çok açık: Koronavirüs döneminde yönetimin halka paralel olanı Saray’da, dayanışmacı olanı halkın gerçek katılımcılığıyla mahallelerde, sosyal olanı yerel yönetimlerde...

Milletin egemenliğinin tesis edildiği, halkın önceliklerinin kamucu bir anlayışla yönetime taşındığı, bu ülkenin yurttaşı olmaktan doğan bir hakla herkesin eşit yaşadığı, dayanışmanın suç değil ihtiyaç olduğunun kabul edildiği gerçek bayramları kutlayacağımız 23 Nisan’lar elbet uzak değil. Ve işte o bayramların mümkün olabilmesi için verilen kıymetli mücadelenin bir anımsatması olarak, 23 Nisan bayramımız şimdiden kutlu olsun!