Barışçı, insancıl, kolektif yaşamı savunan herkesin ortak dileği askeri metaforların, savaş retoriğinin insanoğlunun dilinden silinip gitmesidir. Hâlihazırda mevcut ekonomi, ticaret, üretim ekseninin Asya’ya kayacağı yönünde yapılan projeksiyonlar çok fazla dillendirmese de içinde bulunduğumuz yüzyılın yakın bir geleceğinde geniş katılımlı sıcak savaşların insanoğlunun gündeminden çıkmayacağının emarelerini bizlere göstermektedir.

Korona günlerinde kullanılan eğretilemeler ve çağrıştırdıkları

HAKAN DİLMAN
Maltepe Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi

2000’li yılların tarihi yazıldığında en çok bahsedilecek olay büyük bir ihtimalle Covid-19 salgını olacaktır. Bu yazı için eğretileme örneklerinin toplanmaya başlandığı 22 Kasım 2020 tarihi itibarı ile Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Covid-19 nedeniyle dünya genelinde 57 milyon 882 bin 183 kişi hastalanmış 1 milyon 377 bin 395 kişi de hayatını kaybetmişti.

Aristoteles, Poetika adlı eserinde eğretilemeyi “türden çeşide, çeşitten türe, çeşitten çeşide bir kaymayla ya da bir benzeşim ilişkisi içinde bir adın, başka bir şey için kullanılması” olarak tanımlamakta ve eğretileme yapabilmeyi önemli bir beceri olarak görüp “İyi eğretileme yapabilmek, benzerliği görmek demektir” diyor.

Eğretilemeler, metaforlar insanoğlunun en önemli dilsel anlam yaratma becerisidir. Eğretileme insanın birbiri ile konuşma, bildirişimde bulunma sürecinde en önemli anlam oluşturma araçlarının da bir tanesi olmuştur. İnsanoğlu soyutu anlatmaktaki zorluğu eğretileme denen söz oyunu ile aşmıştır. Bu bağlamda eğretileme dil, biliş ve kültürün gelişmesinde de rol üstlenmiştir.

Eğretileme, siyasetten ekonomiye, sağlıktan teknolojiye, dış politikadan günlük yaşama her alanda nasıl düşündüğümüzü, olayları ve kişileri nasıl değerlendirdiğimizi, somut var olan biz insanoğlunu, kendisini çepeçevre saran soyut dünya hakkında konuşulabilir kılan, hatta hem kişisel hem de toplumsal bazda yapıp etmelerini şekillendiren, yansıtan dilsel bir güçtür.

Bu gücü, eğretilemeyi, en çok politikacılar, günlük siyasetlerini anlatmakta, kendilerinin sokaktaki sıradan insan tarafından daha iyi anlaşılmaları maksadıyla da etkili bir biçimde kullanırlar.

Korona salgının ilk çıktığı ülke olan Çin’in devlet başkanı salgının başlangıcında 10 Mart 2020 tarihinde salgının çıktığı şehir Wuhan’a yaptığı ziyarette Covid-19 salgınına karşı bir “halk savaşı” yürüteceğinin sözünü vermiştir. Çin haber ajansı Xinhua bölgeye yapılan ziyareti “Halk Önderi kararlı bir savaşa komuta ediyor” ifadeleri ile dünyaya geçmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, salgın ilk ortaya çıktığı andan itibaren görmemezlikten gelme eğiliminde olmuştur. Salgının kendiliğinden yok olup gideceğine Amerikan halkını inandırmak istemiştir. En önemlisi de salgını, tarihteki “Kara Veba” isimlendirmesinden hareketle “Çin Vebası” olarak adlandırarak bu yeni adlandırmayı Amerikan dış politikasının Çin karşıtı söyleminin bir parçası haline getirme gayreti içinde olmuştur. Başkan Trump, 18 Mart 2020 tarihinde Beyaz Saray’da yaptığı basın toplantısında kendisini “Savaş zamanı Başkanı”, salgını da “görünmeyen düşman” olarak tanımlamış, İkinci Dünya Savaşı’nda hayatlarını ülkeleri için feda eden Amerikalılar ile kendilerini özdeşleştirerek “Şimdi bizim sıramız. Birlikte fedakârlıkta bulunacağız” diyerek adeta bir savaş retoriği kullanmıştır.

Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin ise 25 Mart 2020 tarihinde Rus halkına yaptığı konuşmada “Rusya’nın kendisini bu tehdide karşı koruyamayacağını anlamalıyız. Sınırlarımızın yanında zaten salgından ciddi şekilde etkilenmiş ülkeler var ve ülkemize girişini tamamen engellemek nesnel olarak imkânsız” diyerek Covid-19’u dışarıdan ithal edilen bir “yabancı tehdit” gibi karakterize etmiştir.

Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, Covid-19 salgınına yönelik 15 günlük ulusal karantinayı başlatmadan önce 15 Mart 2020 tarihinde Fransız halkına yaptığı televizyon konuşmasında “Savaştayız” ifadesini kullanmıştır.

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, 17 Mart 2020 tarihinde yaptığı basın toplantısında Covid-19 salgını ile ilgili olarak “Bu düşman ölümcül olabilir”, “savaşı kazanmak”, “düşmanı yenmek” gibi ifadeler kullanmıştır. İkinci Dünya savaşı günlerine gönderme yaparak kendisini “savaş zamanı hükümetinin” başbakanı, korona salgını ile yapılan mücadeleyi de ikinci “Britania Muharebesi” olarak deklare etmiştir.

Almanya Şansölyesi Angela Markel, 11 Mart 2020 tarihinde yaptığı basın konuşmasında Covid-19 salgını ile ilgili olarak değerlendirmesinde yaşananları dayanışma, sağduyu ve insanların birbirine sahip çıkması için bir sınav gibi gördüğünü dile getirip “Umuyorum ki biz bu sınavı geçeriz” demiştir.

Dünya liderlerinin salgının ilk çıktığı günlerde yaptıkları açıklamalardan derlenen bu küçük eğretileme örnekleri salgının ölümcül etkisi kadar ülkeler üzerindeki olası yıkıcı etkisini de en doğru biçimde biz sokaktaki sıradan insanların algılaması için özellikle savaş metaforlarının nasıl kullanıldığını göstermektedir. Belki tüm bu savaş metaforları içinde bir tek Merkel tarafından kullanılan sınav metaforu hariçte kalmakta ancak sınavın da kişisel bir mücadele olduğu düşünülürse Merkel de savaş retoriğine başvurmadan halkına korona salgını ile mücadele ve dayanışmanın mesajlarını vermektedir.

Salgın ve eğretilemeden bahsedince elbette Susan Sontag’ın “Metafor olarak Hastalık” kitabından bahsetmemek olmaz. Sontag, bu kitabını neden yazdığı ile ilgili olarak “Beni Metafor Olarak Hastalık kitabımı yazmaya götüren etken de kanserli hastaların nasıl damgalandığını keşfetmem oldu. Hastalıklar ve onların tedavilerine yakıştırılan metaforların hepsi, eşit derece iğrenç ve tahrif edici değildir. Benim yok edilip silindiğini görmeyi en çok istediğim metafor, askeri metaforlardır” diyor.

Barışçı, insancıl, kolektif yaşamı savunan herkesin ortak dileği askeri metaforların, savaş retoriğinin insanoğlunun dilinden silinip gitmesidir. Hâlihazırda mevcut ekonomi, ticaret, üretim ekseninin Asya’ya kayacağı yönünde yapılan projeksiyonlar çok fazla dillendirmese de içinde bulunduğumuz yüzyılın yakın bir geleceğinde geniş katılımlı sıcak savaşların insanoğlunun gündeminden çıkmayacağının emarelerini bizlere göstermektedir. Bugün siyasiler tarafından Covid-19 salgını için kullanılan metaforlar yarın hasım ülke ve insanları için maalesef kullanılacaktır. İnsanoğlunun kendisi ve dünya için doğru olanı yapacağına olan inançtan hareketle Covid’e karşı sürdürülen mücadelenin neden olacağı yeni oluşumların toplumlar arasında daha olumlu düşünceleri dillendiren eğretilemelere kaynaklık etmesini dilemekten başka elimizde pek bir seçenek de yok gibi gözüküyor.