Almanya, Fransa, Hollanda ve İtalya’da aşırı sağcı popülist siyasetler korona krizinden nemalanamadılar. Polonya ve Macaristan’da da durum farklı sayılmaz. Peki neden?

Korona krizinde Avrupa sağı: Aşırı sağcılar, krizi fırsata çeviremedi

CHRISTIAN JAKOB
Çeviri: Gencay Sözüdoğru

Almanya’da kamuoyu yoklamaları altı hafta önce düşünülmesi dahi mümkün olmayan bir tablo açığa çıkardı. Pazar günü seçim olsa sorusuna, iktidarda olan büyük koalisyondan yana cevap verenlerin oranı yüzde 52’lere yükseldi. İktidarın aktörleri belki de daha önce hiç bu denli sevilmedi. Oysa korona krizi herkesten önce yürütmelerin bir krizi olmalıydı ve elbette bilimin. Charite (Berlin Tıp Fakültesi) viroloğu Christian Drosten ve daha birçok bilim adamı neredeyse sürekli ekranlarda ve tavsiyeleri de ciddiye alınıyor. Öte yandan ana akım medyanın da yeniden güven kazanmaya başladığını söyleyebiliriz.

Aşırı sağcı popülist hareketlerin, seçkin siyasetçilere, bilime, geleneksel siyasi partilere ve ana akım medyaya karşı düşmanlık üzerine siyasetlerini inşa ettikleri dört ana başlıkta da durum tersine dönmeye başladı. Korona Almanya’da AFD, Fransa’da ırkçı Birleşik Ulusal Hareket, İtalya’da sağcı Liga (Lig) gibi aşırı sağ partilerin zeminini baltalamayı başardı.

Avrupa aşırı sağı, insanların, yıllarca adeta şeytanlarına yönelmesiyle nasıl başa çıkacak? Neredeyse hiçbir göçmenin sorumlu tutulamayacağı böylesi bir kriz karşısında göçmen karşıtı köktenci muhalefetlerin gücü gündemi belirlemeye yetebilecek mi?

SALVINI’NİN ŞAŞKINLIĞI

Aşırı sağcı İtalyan Lig Partisi (eski adı Kuzey Ligi) örneğin özel bir durum ile karşı karşıya. Bergamo hastaneleri koridorlarında hayatını kaybeden insanların fotoğrafları bütün dünyaya ulaşmış durumda olmasına rağmen Lig yaşanan trajediden dolayı Roma’da ki merkezi hükümeti kolayca suçlayamadı. Çünkü İtalya’da sağlık eyaletlerde ki yerel iktidarların kontrolü altında ve koronanın en çok etkili olduğu Lombardiya bölgesi 2013’ten beri Liga tarafından yönetiliyor. Bölgede sağlık hizmetlerine ayrılan pay uzun süredir çok azaltılmış ve özelleştirme politikalarıyla piyasalaştırılmış. İstifası istenenlerin başında Lig’den bölge valisi olan Attilio Fontana bulunuyor.

Son zamanların popüler ismi Salvini bu krizle aslında ne yapacağını şaşırmış durumda. Mart sonunda “Hayatta kalmak için gerekli olmayan her şeyi kapatalım” önerisiyle geldi. Sonra bunun ekonomi için bir felaket olabileceği uyarısını yaptı. Etkili bir psikopos olan Gualtiero Bassetti dahi, “Sorumluluk zamanı geldi ve bu sorumluluğu kimlerin alabileceğini görüyoruz” derken kısıtlamalar başladığında Salvini kiliselerde kitlesel Paskalya törenlerinin yapılabilmesini savundu Fakat kabul görmedi. Sonrasında Salvini’nin hedefinde İtalya’yı yalnız bırakmakla suçladığı AB yer almaya başladı. İtalya’yı, Brüksel, Berlin ve Amsterdam’ın bencillikleri nedeniyle AB’den çıkış için referandum yapmaya çağırdı. Lakin bunların hiçbirisi Lig’in bölgesel düzeydeki ihmal ve yanlış politikalarının üzerini örtmeye yetmiyor.

Salvini’nin ev ofisinden yaptığı saldırıların hedefinde yer alan başbakan Giuseppe Conte’yi AB içinde İtalya’yı temsil etmek konusunda çok zayıf olmakla suçlarken, geçen yazdan beri herhangi bir kurumsal yapı içerisinde yer almıyor olmasına rağmen, “İtalyan çalışanları ve işyerlerini kurtarmak için AB’den yardım dilenmekten bıktım’’ biçiminde bir açıklama yaptı. AB’ye karşı gelişen şüpheleri daha da körükleyen politikası aslında hiçte aptalca sayılmaz, zira çoğu İtalyan, korona ile birlikte AB’ye olan inancını yitirmiş durumda.

Buna rağmen Lig’in oylarında ki düşüş eğilimi devam ediyor. Kasım 2019’dan beri yüzde 7’lik bir kayıp ile birlikte oy oranları yüzde 26 seviyelerinde seyrediyor. Buna karşılık İtalyanların yüzde 32’si sosyal demokratlara güveniyor. Başbakan Giuseppe Conte ise her zamankinden daha popüler durumda İtalyanların yüzde 57’si Conte’ye güvendiklerini ifade ediyor. Conte kitlelerle kurduğu iyi iletişim sayesinde büyük bir kızgınlığa yer vermeyecek bir biçimde kısıtlamaları 3 Mayıs ayına kadar uzatabildi. Lakin her şey güvenli olduğu düşünülen durgunluğun etkilerinin nasıl hafifletilebileceğine ve Brüksel’den ne elde edebileceğine bağlı.

LE PEN İSTEDİĞİNİ ALAMADI

Fransa’da Ulusal Birlik, koronayı göçmenler yoluyla tüm ülkeye yayılabilecek bir göç sorunu olarak sunmaya çalıştı. Parti lideri Le Pen 19 Mart’ta ´´Bazı bölgelerde özellikle geceleri kısıtlamalara uyulmuyor ve suçlar işleniyor. Durumu fırsata çevirmek isteyen işletmeler, hırsızlar, soyguncular ve diğer pislikler dışında kimseye zarar vermeyecek bir sokağa çıkma yasağı uygulanmalıdır” çağrısında bulundu. Özellikle göçmen kökenlilerin yaşadığı büyük şehirlerin banliyöleri için özel önlemler alınması, göçmenlere dağıtılan maskelerin yaşlı bakımevlerinde kullanılması türünden provokativ çıkışlara rağmen Marcon’a ciddi zarar verecek bir başlangıç noktası yakalayamadı.

Keza Almanya da Angela Merkel’in popülaritesi de uzak ara öne çıktı. Anket enstitüsü Elaba tarafından yapılan anketin sonuçlarına göre ankete katılanların yüzde 39’u sorunlara karşı etkili bir liderlik ortaya koyduğu yönünde pozisyon aldı. Bu rakam bir ay öncesinin yaklaşık yüzde 10 daha üzerinde. Aynı anket Fransa’da Le Pen’e olan güvenin yüzde 3 oranında azaldığını belirtti. Liberation gazetesine göre, hükümete olan saldırıları, Covid-19 konusunda ki komplo teorileri, birlik duygusunu parçalayan ırkçı yaklaşımları sağcıların tabanında bir çeşit kemikleşmeyi yaratmakla birlikte bu tabanın genişlemesine yetmiyor.

WILDERS’İN HESABI TUTMADI

Hollanda’da aşırı sağın önemli bir avantaj elde ettiği söylenemez. 16 Mart’ta liberal Başbakan Mark Rutte ülkede Robert Koch Enstitü’sünün eşdeğerinde olan RIVM’nin tavsiyelerini uygulamaya koydu. Sokağa çıkma yasağının mümkün olmadığını belirten Başbakan grup bağışıklığı yöntemini uygulamayı seçen ilk hükümet başkanıydı. Hollanda’da bar ve restoranlar açık kaldı, bu da Belçikalıların ülkeye akmasına neden oldu. Aşırı sağcı iki parti lideri Gert Wilders ve Thierry Baudet, Rutte’nin yaklaşımını sorumsuzca olduğu konusunda eleştirdiler.

Lahey Parlamentosu her ikisi tarafından hazırlanmış olan çocukların okula gönderilip gönderilmeyeceği kararını velilere bırakan önergelerini kabul etti. Wilders RIVM’yi halkI korona bulaşmış insanların ölüm oranları konusunda aldatmakla ve insanların böylesi bir deneyde kobay haline getirmekle suçladı. Rutte mart sonunda rotasını değiştirmek ve daha ciddi önlemler almak suretiyle rüzgârı tersine çevirebildi.

Ülkede basit para cezaları uygulamaya koyulurken, özel eğlencelere hâlâ izin veriliyor. Rutte’nin liberal partisi ocak sonu mart arası yüzde 13 bareminde iken şuanda yüzde 22’ye çıktığı görülüyor. Baudet’in FvD si yüzde 11’den yüzde 7’ye, Wilders in PP’si ise yüzde 12’den yüzde 10’a gerilemiş durumda.

AFD: MUHALEFET ZAMANI DEĞİL!

AFD korona krizinin muhalefet için uygun bir zaman olmadığını düşünüyor. Anketlerde yüzde 9 civarında görünen parti güç kaybetmiş durumda. Kendi iç sorunlarıyla son derece meşguller ve sosyal medya erişimi neredeyse çökmüş durumda. İletişim bilimcisi Johannes Hillje’ye göre partinin etkileşim oranı yarı yarıya azaldı ve korona krizine ilişkin söyledikleri kendi tabanını dahi ikna etmiyor.

İlk başta parti tehlikenin ne kadar abartıldığını göstermek istiyor gibiydi. Parlamento toplantılarında sosyal mesafe kurallarını özellikle ihlal ederek protesto ettiler. Ardından vatandaşın sırtındaki yükün hafifletilmesi için radyo-televizyon vergilerinin kaldırılmasını talep ettiler. Alice Weidel ve Tino Chrupalla’nın kriz ile mücadele için sundukları öneriler uzun süre tartışıldı hatta bazıları uygulamaya dahi konuldu. Paskalya öncesi internet üzeri görüşme çağrılarına rağmen düzenledikleri parlamento grubu toplantısına 89 milletvekilinin 70’i katıldı. Birbirinden çok farklı görüşlerin savunulduğu, kendi aralarında 6 saat süren tartışma AFD’nin krizinin belirsizliğini ortaya koydu.

Baden Wüttenberg milletvekili Dirk Spaniel başta olmak üzere birçok milletvekili koronanın gripten daha kötü olmadığı bu yüzden önlemlerin kaldırılması gerektiği yönünde çağrılar yaptılar. Son olarak yavaş yavaş normal ekonomik hayata dönecek bir uzlaşma sağlandı.

Federal hükümet çarşamba günü önlemlerin kademeli olarak kaldırılacağını açıklaması ardından afd tarafindan çok az eleştiri getirildi. Parlamento lideri Gauland “10 nokta planımızın kademeli olarak gevşeme olması yönündeki taleplerine uygun düşüyor” dedi. “Mesafe kurallarına dikkat etmek suretiyle mağazaların açılmasını savunuyoruz” açıklaması yalnızca muhalefet temelli tek yönlü bir parti için son derece savunmacı bir pozisyon olarak algılandı.

ORBAN GÜÇ DEVŞİRİYOR

Popülist sağın düşüş ivmesi son derece hızlı yön değiştirebilir. Enfeksiyon yayılma hızı kontrol altına alınsa dahi ardından büyük bir ekonomik kriz geliyor. Zorlu bir paylaşım mücadelesi ,reflesklerinin daha düşük seyrettiği bir durum ile birlikte gelişecek. Radikal sağın iktidar olduğu durumlar da ise yalnızca kriz yönetimi ikramiyesini toplamakla kalmadıkları aynı zamanda olağan üstü hal uygulamaları ile Bazı Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kendi otoriter pozisyonlarını genişletebilecekleri bir zemine dönüşüyor.

Macaristan’da Başbakan Viktor Orban’a nisan başında korona kriziyle daha iyi başedebilmek için geniş yetkiler verildi. Sağcı Popülist lider artık kararnameler ile karar verebilir ve meclis onayı olmadan olağanüstü hal uygulamasını keyfi olarak genişletebilir.

KACZYNSKİ, ORBAN’IN YOLUNDA

Polanya’nin sağcı lideri Jaroslaw Kaczynski her daim Orban’dan çok şey öğrendi. Polonya da parlamento çalışmaları sınırlı ölçüde devam ediyor. Enfeksiyon riskini önlemek için sınırlı sayıda vekil toplantılara katılabiliyor ve önemli sayıda milletvekili video konferans yoluyla oy kullanabiliyor. Kaczynski’nin Hukuk ve Adalet partisi(PIS) milletvekillerinin mesafe kurallarını önemsemedikleri ise göze çarpan bir durum.

PIS asıl hedef haline getirdiği Brüksel Komisyonunu itibarsızlaştırmak için korona konusunda büyük eksiklikler sergilemek ile suçluyor. Polonya yargısının bağımsızlığı karşısında faaliyet yürüten PIS Avrupa Adalet Divanı ile karşı karşıya gelmiş ve yenilgiye uğramıştı. Aynı zamanda hükümet mevcut durumu ajandasında yer alan kürtaj hakkını kısıtlamak için kullanıyor. Çarşamba günü parlamentoda yapılan tartışmalarda kürtaj cinayet olarak dillendirildi. 2018’deki kitlesel gösteriler kürtaj yasasındaki reformu engelleyebilmişti. Ancak korona nedeniyle şuanda gösterilere izin verilmiyor.

PIS’in kriz yönetimi ağır eleştiri altında. Mart ayından bu yana Polonya da yalnızca 150 bin test yapıldı. Bu Almanya’nın birkaç gün içinde gerçekleştirdiği bir rakam. Hastalığın yayılım oranındaki sayıların düşük görünmesinin nedeninin bu olduğu düşünülüyor. Yaşlı bakım evlerinden kötü haberler geliyor. Kaczynski uçak kazasında kaybettiği Polonya eski Başbakanı kardeşi Lech Kaczyinski’nin ölüm yıl dönümünde mesafe kurallarına dikkat edilmeyen, katılımcıların maske takmadığı bir anma töreni düzenlerken, öte yandan Kaczynski mozoleye çelenk koymak için sonrasında kendisini korumak amacıyla mezarlığı halka kapattırdı.

PIS’in popülaritesi geçen yazdan beri bir miktar geriledi. Ocak ve mart aylarında 5 puanlık bir yükseliş ile şu anda yaklaşık yüzde 45 bareminde gözüküyor. Bu PIS başkanının mayıs ayında yenilenecek seçimlerde seçilmesinin garanti olmadığını gösteriyor. Muhtemelen seçim tarihinde ekonomik krizde derinleşmiş olacak. PIS bir an önce seçimlerin posta yoluyla gerçekleştirilmesinden yana. Salgın nedeniyle alınan önlemler seçim kampanyalarını engelliyor. Bu ise yalnızca muhalefet için bir dezavantaj. Duda görevde olmasının yaratacağı medya desteğine güveniyor. Bu hafta başında Çin’den getirtilecek olan (80 ton maske için dünyanın en büyük uçağı Antonov 225 kiralandı. Xi Jingping ile telefon görüşmesi yapan Cumhurbaşkanı Duda iki ülke arasında hava taşımacılığı kurulduğunu söyledi. Muhalefet ev ofis faaliyetlerine sıkışmış durumda ve seçimlerin mayısta yapılıp yapılamayacağı henüz belli değil. 30 milyon seçmenin bulunduğu ülkede postacıların enfeksiyon riski nedeniyle grev kararı alması da mümkün. Polonyalıların ise yüzde 70’i posta kanalıyla seçimlerin yapılmasına karşı.

Kaynak: TAZ