Evden çalışma uygulaması, evden bir ofis yaratabilme zorunluluğunu ve konforlu bir alan ihtiyacını da gündeme getirdi. Alex, Berlin Mitte’de yaşayan bir finans uzmanı. 2 yıl önce yerleştiği Mitte, talebin ve kiraların yüksek, ev bulmanın da bir o kadar zor olduğu bir semt. Bir odalı evine aylık 900 avro ödeyen Alex, ödediği miktarın “evden çok semte ve semtin sunduğu hareketli hayat tarzına” gittiğini söylüyor.

Korona krizinin Berlin’de kente etkisi: Havalı kentlerden, konforlu evlere...

Ayşegül Ilgın / Berlin

Soylulaştırma, İngilizce “gentrification” kelimesinin Türkçede en çok kullanılan karşılığı. En basit tanımıyla üst ve orta sınıfların dar gelirlilerin yaşadığı şehir merkezlerine yerleşmesi ve söz konusu mekanların sakinlerini yerinden etmesi şeklinde tanımlanabilir.

Özellikle metropol şehirlerde yaşanan bu dönüşüm ve el değiştirme süreci, çok sayıda farklı faktörün, öznenin ve sürecin dahil olduğu bir süreç. Küresel sermaye, devlet politikaları ve bireysel taleplerin belirleyici olduğu sınıfsal ayrışmanın şehrin kullanımına doğrudan yansıması, kentlerdeki ayrışmayı yeniden üretmesi olarak adlandırılabilir.

ŞEHRİN DIŞINA TAŞINMA EĞİLİMİ ARTIYOR MU?

Soylulaştırmanın etkisi altında olan pek çok metropolde, son gelişmelerle birlikte şehrin merkezine doğru olan talebin, şehrin çeperine doğru kaydığı gözlemleniyor. Örneğin, İngiltere’nin en büyük emlak şirketi Rightmove’un pandemi sonrası yaptığı araştırmalar, soylulaştırma politikalarının ve dalgasının yoğun deneyimlendiği metropollerden olan Londra’da, son 6 ayda ev değiştirmek isteyenlerin yüzde 54’ünün şehir merkezi yerine şehir dışını tercih ettiğini gösteriyor. Geçen sene yüzde 43 olan bu oran, pandemi koşulları nedeniyle artışa geçmiş görünüyor.

Koronavirüs pandemisi nedeniyle alınan önlemler doğrultusunda yaygınlaşan evden çalışma ve uzaktan eğitim uygulamaları, evde geçirilen zamanın artması nedeniyle ev algısının ve evden beklentilerin değişmesine neden olurken, bu yeni normaller kente ve soylulaştırma sürecine nasıl yansıyor? Berlin örneğinde, bireysel taleplerin değişimi ışığında inceledik.

Berlin; finans, bilişim, hizmet ve yaratıcı endüstrilerin ağırlıklı olduğu ekonomik yapısı ve genç demografik yapısıyla yıllardır soylulaştırma süreçlerine ve buna karşı güçlenen politik hareketlerine ev sahipliği yapıyor. Metropollerde işe, okula, sosyal ve kültürel etkinliklere, toplu taşıma imkanlarına ve karşılaşma alanlarına yakınlık üst ve orta sınıf genç nüfusu şehrin merkezlerine çekerken, yaşanılan “havalı” semt bir hayat tarzının sembolü haline geliyor, küçük evlere verilen fahiş fiyatlar, pek çok kişiyi “zorunlu” olarak şehrin dışına itiyor. Peki evden çalışma ve uzaktan eğitim ile birlikte “gönüllü” olarak şehir dışı tercih edilmeye başlandı mı?

ŞİRKETLER UZUN VADEDE DE EVDEN ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR

Evden çalışma uygulaması, evden bir ofis yaratabilme zorunluluğunu ve konforlu bir alan ihtiyacını da gündeme getirdi. Alex, Berlin Mitte’de yaşayan bir finans uzmanı. 2 yıl önce yerleştiği Mitte, talebin ve kiraların yüksek, ev bulmanın da bir o kadar zor olduğu bir semt. Bir odalı evine aylık 900 avro ödeyen Alex, ödediği miktarın “evden çok semte ve semtin sunduğu hareketli hayat tarzına” gittiğini söylüyor. Alex, 8 aydır evden çalışıyor. Evden çalışmaya başlamasıyla ve kalabalık kent merkezlerinin sunduğu hareketliliğin pandemi ile azalmasıyla birlikte, şehrin daha sakin ve aynı paraya daha büyük bir ev kiralayabileceği bir bölgesine taşınmak istiyor. Ev arama sürecinde ise, ev sahiplerince ofis mobilyalarıyla döşenen evlerin ve potansiyel kiracılara “home-office uygunluğunun” bir pazarlama stratejisi olarak sunulduğundan bahsediyor.

Berlin Ticaret ve Sanayi Odası’nın Ağustos 2020 anketi, Berlin’deki çalışma koşullarının dönüşümüyle ilgili önemli veriler sunuyor. Ankete katılan katılımcıların üçte ikisi korona kriziyle birlikte evden çalışmaya başladığını ve çalıştıkları şirketlerin planlarının bu uygulamayı gelecekte de devam ettirmeye yönelik olduğunu belirtiyor. Ankete katılan şirketlerin dörtte biri pandemi tehdidi geçse bile evden çalışmanın devam edeceğini bildirirken, yarısı hibrit model olarak adlandırılan, haftada sadece 1 ya da 2 gün ofise gitmeyi gerektiren uygulamaya sıcak bakıyor.

Twitter CEO’su Jack Dorsey, çalışanlarının artık hep evden çalışabileceğini söyledi bile. Pek çok şirket ofis maliyetlerinin artık anlamsız gelmesinden dolayı ofislerle anlaşmalarını sonlandırdı. Berlin’de ortak çalışma alanı (co-working space) Engelnest’in kurucusu, ofislerle anlaşmalarını bitiren şirketlerin, önemli toplantılar ve çalışanların bir arada olmalarını gerektiren durumlar için paylaşımlı ofislerle geçici anlaşmalar kurduğunu, bunun kendisine başvuranlar ve potansiyel kiracılarının yeni talepleriyle görünür hale geldiğini söylüyor. Bu durum, soylulaştırmanın yansımalarından olan konutların iş merkezlerine dönüştürülmesi süreci, anlaşmaları bozulan ofislerin yeniden konut komplekslerine dönüştürülmesi tartışmalarını başlattı bile.

TATİL EVLERİ UZUN SÜRELİ KİRALAMAYA AÇILIYOR

Çok fazla turist alan Berlin kent merkezinde göze çarpan bir diğer konut değişimi ise, kısa süreli konaklama sağlayan, Airbnb gibi platformlardan da ulaşılabilecek tatil evlerinin talebinin büyük ölçüde azalmış olması. Şehrin merkezindeki konut sıkıntısının ve yüksek fiyatların en önemli sebeplerinden biri olarak görülen bu tatil evlerinin yeniden sisteme entegre edilmesi dönüşümün bir diğer ayağı.

Seyahat kısıtlamaları nedeniyle azalan ziyaretçi sayısı, kısa süreli konaklamalar ve turistler sayesinde kar sağlayan evlerin, yeniden orta ve uzun kiralamalara açılmasına neden oluyor.

Berlin/Brandenburg İstatistik Kurumu verileri, 2020’nin ilk çeyreğinde Berlin’e 2.7 milyon ziyaretçinin geldiğini gösteriyor. 2019 yılında 14 milyon olan sayıdan yüzde 60’lık bir düşüşe tekabül ediyor.

Mariachiara, bir online ticaret şirketinde çalışıyor. Korona krizi başlamadan önce oturduğu ev renovasyondan geçirilip daha yüksek fiyata kiralanmak istendiği için evden çıkarılmak istendiğini söylüyor. Normal şartlarda yaşamak istediği kent merkezinde bir ev bulması, başvuran sayısının, rekabetin fazlalığı ve kiraların yüksek olması sebebiyle oldukça zor ve uzun bir süreç olduğunu söylüyor. Ancak korona kriziyle şehrin merkezindeki kısa süreli turist konaklamasına ayrılan evlerin tekrar uzun vadeli kiralanmaya açılması ve merkezden çepere bir akımın başlamasıyla yeni evini bulmasını hızlandırdığını ifade ediyor.

ARTIK KONFORLU EVLER, HAVALI SEMTLERDEN DAHA ÖNCELİKLİ

Resmi rakamlar Berlin’de hizmet sektörünün yüzde 84’lük bir dilime tekabül ettiğini gösteriyor. Pandeminin en çok dönüştürdüğü sektörlerden olan hizmet sektörü, hem talebini hem arzını yeniden şekillendiriyor, hem hizmetler hem sosyal yaşam gittikçe dijitalleşiyor. Peki bu dönüşüm kentlere nasıl yansıyor?

Cihan, bir firmada yazılımcı olarak çalışıyor. Soylulaştırma sürecinin önemli merkezlerinden Kreuzberg’de yaşarken, evden çalışmaya başlamasıyla şehrin 5 km dışında kalan Oberschöneweide semtine taşınmaya karar veriyor. Kreuzberg’i tercih etmesinin nedenini, işine, restoranlara ve barlara, gece hayatına ve sosyal etkileşimlere daha yakın olması olarak ifade ediyor. Evden çalışmaya başlamasıyla birlikte evde daha uzun zaman geçirmeye başlayan Cihan, eskiden cazip gelen seslerin artık rahatsız etmeye başladığını söylüyor “Evin güzel olması semtten daha önemli. Kreuzberg’de tek odaya fazla para ödüyordum, yeni taşındığım yerde ofisimle yatak odamı ayırabilme özgürlüğüm var, artık ev daha önemli görünmeye başladı” diyor.

Nihal de Berlin’de müşteri yöneticisi olarak çalışıyor. Çalıştığı şirketin uzun vadede de ofise sadece 1 ya da 2 gün gitmeyi öngören bir düzenleme getirdiğini ve bunun “ev” kararına doğrudan yansıdığını söylüyor. Şehrin merkezinde ödediği fahiş miktarların, semtin sosyal yüzünü pandemi dolayısıyla kaybetmeye başlamasından, ofise her gün gitmesi gerekmediğinden yolda geçireceği zamanı göze almaya başlamasından anlamını yitirdiğini ifade ediyor. Aynı miktarı vererek şehrin dışında daha büyük bir evde yaşamanın ve şehrin yoğunluğundan ziyade bahçe ve balkonlu evlerin, yeşil alan ve parklara yakınlığın daha önemli olduğunu anladığını belirtiyor.

JLL Emlak ve Yatırım Danışmanlık Kurumu’nun farklı şehirlerde yaptığı anket çalışması, şehrin çeperine kayış eğiliminin, merkez ile şehir dışı arasında konut fiyatlarındaki farkın yüksek olduğu yerlerde daha çok görüldüğünü ortaya koyuyor. Berlin de bu şehirlerin başında geliyor. JLL’nin verilerine göre, Berlin’de merkezle çeper arasındaki fiyat farkı metrekare başına 2001 avro olarak görülüyor.

Neticede, çalışma koşullarında ve sosyal yaşamda şahit olduğumuz bu dönüşüm, kentin merkezine ve çeperine de yansımış görünüyor. Geleceğe yönelik başka bir çalışma modeli, başka bir yaşama ve kent modeline de dönüşebilir. Yaşanılan “havalı” semtlerin değil, “konforlu” evlerin öncelik olmaya başlaması, yeni normaller dayatan sürecin bir yıl öncenin hücum edilen yerlerinden bir kaçışı başlatabileceği ve bunun şehrin bölüşümünü etkileyebileceği gündemde. Fakat bu hareketliliğin resmi verilere tam anlamıyla yansımadığı ve dönüşümlerin daha uzun zaman dilimlerinde görünür hale gelebileceği de unutulmamalı.

*Not: Yazı, çalıştığı iş ve talep ettiği sosyal hayat gereği şehrin merkezlerine akın eden “soylulaştırma” süreci öznelerini odak almıştır. Pandemi sürecinde evden çalışma imkânı dahi bulamayan, işlerini kaybeden, kirasını ödeyemediği için taşınmak zorunda kalan ve zaman içinde soylulaştırma süreçlerinin mağduru olup yerinden edilip, semtini terk etmek durumunda kalanların varlığı göz ardı edilmemelidir.