Diyanet halen COVID-19 salgının ciddiyetini kavrayamadı. 11 milyarlık bütçenin üzerine çöküp, salgına karşı “dua” öneriyor. Kamucu sağlık sistemine ve insanın yaşam hakkına daha fazla bütçeye ihtiyaç duyduğumuz ülkede dua okumaya 11 milyar TL! Bu adaletsizlik ve insafsızlıktır!

“Allah'ın verdiği canı, yine allah alır" ezberiyle eğitilmiş ve şartlandırılmış insanlar, salgına karşı korunma ve diğer insanları koruma sorumluluklarını hatırlatan kamucu ve bilimsel kurallara, bu nedenle itibar etmiyorlar.

Korona öldürmezmiş. Ölüm ve öldürülme; “Allahın takdiri” imiş!

Bir devlet düşünün ki, kamucu hizmet ve yatırımını sağlık, eğitim ve bilim yerine, daha çok dinselleştirmeye yapmış. Bu durum öyle bir hal aldı ki, en temel kamu uyarıları bir bile “dini” gerekçe ile red eden ve kurallara uymayan bir cehalet yaratıldı.

Oysa devletin asli ya da tali görevleri arasında din ve dindar üretmek yoktur.

Ama Diyanet ile AKP iktidarı dincilik üretmekte ısrarlı.

Böylece devlet kendini imam, ülkeyi cami, toplumu ise Sünni cemaat yerine koyuyor. Dinci ve vesayetçi uygulama ile mezhepçi/dinci toplum inşa ediyorlar.

Asli görevi doğuştan kazanılmış temel hak olan sağlık için kamucu hizmet üretmek yerine, dinsel hizmet ve yatırıma yöneldiler.

Kamucu olması gereken sağlık hizmetini özel sektörün piyasa koşullarına terk edip, bireyin özeline ait olan dini ise kamucu hizmetin ve yatırımın merkezine koydular.

Bulaşıcı salgın Koronavirüsü kapımızı çalıp, hepimizi karantinaya sokunca, dinciliğe ve din kurumlarına yatırımın hiç bir faydasını görmediğimiz de ayan beyan ortadır.

Cami odaklı devlet din hizmetleri, insan odaklı kamu sağlık hizmetlerinden daha da önemli görülmeye devam ediyor. Dua için 11 milyar TL’ye ihtiyaç yoktur. Dua gönül ve kalp işidir. Ama sağlık hizmetlerinin kaynağa ihtiyacı vardır. Halkın paralı değil, gönüllü din hizmeti verecek imama, sağlığın ise istihdamı zorunlu hekimlere ve herkese eşit, ücretisiz, nitelikli ve ulaşılabilir kamu sağlık hizmeti sunmasına ihtiyaç vardır.

120 bin imam ile devlete ve halka sadece külfet olma yerine, sağlık ve eğitim sistemine destek olmalıyız. Çünkü salgını dua ile değil, sağlık alanına ve insan aklına yapılacak maddi, bilimsel ve sağlık politikaları ile engel olunabilir.

DEVLET DİNİ VE DİYANET’İNE YATIRIM ZARARDIR

Türkiye’de 32.166 Mahalle ve 18.292 köy olmak üzere toplam 50.458 yerleşim birimi ve muhtarlık var.

Sağlık kurumlarının toplam sayısı ise 34 bin 559!

15 bin 899 mahalle ve köyde ise sağlık kurumu yok!

Bu durum ise her mahalle ve köyde, sağlık hizmetine eşit erişim olmadığını gösteriyor.

Bitmedi; Hekimsiz köyler, mahallelerimiz var ama imamsız ve camisiz köyümüz ve mahallemiz yok!

Her mahallede ortalama 2 cami var! Toplam cami sayımız 84 bin 684! Bir de kayıtlı olmayan kamu kurumları içinde, dinlenme tesislerinde ve okullarda binlerce mescit mevcut!

Yatırım dünyevi ve bedeni sağlığa değil, uhrevi alana yapılmış.

2002 yılında hastene sayısı 1156 iken, 2018’de 1.538’e yükselmiş.

2002 yılında cami sayısı 75 bin 941, 2019 yılında 84 bin 684'e ulaştı.

Yani Hastane sayısında artış 382 iken, Cami sayısında artış ise 8 bin 743!.

2002 yılında (özel-kamu) hekim sayısı 91.949 iken, 2018 yılında (özel-kamu) hekim sayısı 153.128’e yükselmiş.

2002 yılında imam sayısı 68 bin 479 iken, 2019 yılında 104 bin 814 memur ve 26 bin 060 sözleşmeli olmak üzere toplam 130 bin 874 din görevlisi var! İslami cemaatlerin sivil imamları ile birlikte bu sayı 200 bini aşmaktadır!

Kamu ve özeldeki hekim sayısında artış 61,179 iken, sadece kamuda istihdam edilen imam sayısındaki artış 62,395! Peki ya memur olmayan onbinlerce sivil imam?

Yani devasa yatırım dine ve cemaatlere!

2002 yılında İlahiyat Fakültesi sayısı 21 iken ve kontenjan sayısı 692 civarındaydı.

2019 yılında İlahiyat Fakültesi sayısı 115’e, kontenjan sayısı ise 30 bin 830’a yükseltildi!

Artış; 94 İlahiyat Fakültesi, 30 bin 138 kontenjan!

2002 yılında İmam Hatip Okul sayısı 450 iken.

2019 yılında ise İmam Hatip Okul sayısı 5 bin 138’e yükseldi!

Artış; 4 bin 688

Fen, fizik değil, İmam Hatip Öğretmen sayısı ise, 8.041’den, 77.084’e fırlamış!

Artış mı? 69.043 !

Özetle ifade edecek olursak, AKP iktidarı sağlığımıza, acil servisler, sedyeye değil, ölü kaldıracak İmamlık hizmetine ve musallat taşına yatırım yapmış!

Yatırım dine olunca şehirlerdeki yatırımlarda buna göre şekilleniyor.

Örneğin Şanlıurfa.

Nüfusu 2 milyon 34 bin 809.

Normal şartlarda minimum 2 bin 066 uzman hekime ihtiyacı var.

Sıkı durun; aktif çalışan sadece 989 uzman hekim!

Eksik uzman hekim istihdam sayısı; 1,077

Hastane sayısı 20.

Aile Hekimliği Birim Sayısı 607.

Cami sayısı 1,849!

KONYA

Nüfusu 2 milyon 205 bin 605.

Normal şartlarda minimum 2 bin 239 uzman hekime ihtiyacı var.

Aktif çalışan sadece 2,023 uzman hekim!

Eksik hekim istihdam sayısı; 216

Hastane sayısı 45

Aile Hekimliği Birim Sayısı 692

Cami sayısı 3,115

KASTAMONU

Nüfusu 383 bin 373.

Normal şartlarda minimum 389 hekime ihtiyacı var.

Ama aktif çalışan sadece 217 hekim!

Eksik uzman hekim sayısı 172 !

Hastane sayısı 18

Aile Hekimliği Birim Sayısı 115

Cami sayısı mı ? 1,849!

VAN

Nüfusu 1 milyon 123 bin784

Normal şartlarda minimum 1,141 uzman hekime ihtiyacı var.

Ama aktif çalışan sadece 597 uzman hekim!

544 eksik uzman hekim var.

Hastane sayısı 13

Aile Hekimliği Birim Sayısı 354

Cami sayısı mı 1.367

Özetle Koronavirüsü ve salgın din ve devlet ilişkisini yeniden tartışmaya açmıştır.

Diyanet’e yatırımın ve devlet dini üretmenin sosyal ve laik devlette yeri olmadığı bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

Bu kuruma verilen emek ve harcanan bütçe ile Türkiye daha farklı ve ileri bir noktada olabilirdi. Kültür, sanat, eğitim, sağlık ve toplumsal ilerleme yerine, gericiliğe yatırım ve üretime son verilmelidir.

Devlet ve cemaatler eliyle üretilen dincilik yerine, sosyalleşmeye, laikleşmeye ve demokratikleşmeye yatırım olmalıdır.