İktidar blokunun en yetkili ağzından “muhalefetin virüs gibi hastalık” olarak tanımlandığı, muhalefetin tasfiyesinin ilan edildiği süreçte muhalefetin ne yapacağı, nasıl bir hat izleyeceği önemli bir tartışma konusu haline geldi. ‘Yeni normalde’ hiçbir şey eskisi gibi yürümeyecekse muhalefetin de her şey normalmişçesine yürümesi mümkün değil.

Öyleyse muhalefet ne yapmalı? Hayri Kozanoğlu hocamdan esinlenerek 10 maddede bu tartışmaya katkı sunmaya çalışacağım. Elbette bu maddeler çoğaltılabilir, azaltılabilir ve tanımlanabilir.

1- Fikri açıklık: Dünyada ve Türkiye’de uzun yıllardır ‘sağ-sol bitti’ denilerek sağın hegemonyası kuruldu. Artık bu hikâyenin sonuna gelindi. Kimlikler üzerinden bölünen toplumu fikri bir zeminde birleştirmek solun talep ve değerlerinin birleştiriciliğinin ısrarla altını çizmek. Sağın yanında duran insanlarımızın esasen nesnel olarak emekçi, ezilen, sömürülen kimlikleriyle solda olduğunu bilmek, onlara dışardan seslenmemek, içsel bir ilişki kurmak, onların dünyalarına girmek.

2- Savunmadan çıkmak: Neoliberal kapitalist düzenin ideolojik-politik-kültürel vb. saldırısı altında uzunca bir dönem yaşadık. Şimdi savunduğumuz fikirlerin, değerlerin haklılığı ve önemi ortaya çıkıyor. Futbolun diliyle konuşursak artık defansif değil ofansif bir anlayışla hareket etmeli, dilimizi ve tarzımızı yenilemeliyiz.

3- Siyaseti programlamak ve toplumsallaştırmak: 2013 Haziran isyanında halkın pratik içerisinde birleştiği kamucu, halkçı, bağımsızlıkçı, laik, anti-cinsiyetçi, ekolojist, Kürt sorununda eşit yurttaşlık temelinde kardeşlik programını somutlamak, toplumun her alanına taşımak.

4- Rejim ve düzen krizinin iç içe geçtiği ve derinleştiği süreçte; rejim krizine karşı laikliği kazanmayı, düzen krizine karşı kamuculuğu birbirini tamamlayan başlıklar olarak ele almak, daha belirgin hale getirmek, halkın gündelik yaşamının parçası kılmak.

5- Kurucu bir perspektife sahip olmak: Karşı çıkmakla yetinmeden toplumsal tahayyülümüzü bugünden gösterecek örnek yaşamlar, örnek pratikler, örnek deneyimler yaratmak. Yarını bugünden inşa etmek.

6- Meclisleşmek: Seçimleri beklememek, parlamentoya hapsolmamak, en küçük birimden başlayarak halkın doğrudan siyaset zeminleri olarak baskılara karşı direnme, yoksulluğa, işsizliğe karşı dayanışma işlevleri görecek meclisler inşa etmek.

7- Birleşik mücadele zeminleri oluşturmak: Çok acil ve somut gündemler etrafında aşağıdan yukarıya muhalefetin ortak mücadelesini geliştirmek. Örneğin; şu anda iktidarın TMMOB ve barolara dönük darbe girişimini ortak mücadeleyle püskürtmek.

8- Yerel yönetimleri güçlendirmek: Yerel yönetimleri seçilmişlerin niyetine ve iradesine bırakmamak, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesini ve kamusal niteliğini mahalle-halk örgütlenmesi ile yaşama geçirmek, iktidarın yerel yönetimlere dönük saldırılarına karşı bu örgütlenmelere dayalı bir halk seferberliği ile direnmek.

9- Dayanışma örgütleri kurmak: Üretici, tüketici kooperatifleri, eğitim, kültür, sanat kooperatifleri vb. eliyle dayanışmayı büyütmek.

10- Gençlerin ve kadınların inisiyatifine yer açmak, muhalefeti gençleştirmek, daha fazla kadının yer almasını sağlamak: İktidarın plan ve tertiplerine karşı uyanık ve dikkatli olmak, sahte gündemlerin peşine takılmamak, kitlesel, meşru, kapsayıcı, barışçıl, militan bir mücadele çizgisi izlemek.

HAFTANIN İRONİSİ

“Vicdanınızı hiçbir gücün emrine vermeyin.”
(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kura töreninde hâkim ve savcılara yaptığı çağrı)

korona-sonrasi-muhalefet-735305-1.

GÖZDEN KAÇMASIN

İbrahim Karagül Yeni Şafak gazetesinin genel yayın yönetmeni. Gazetedeki köşesinde hem okuru gazlayan hem de iktidarı pohpohlayan ajitatif yazılar yazıyor. 18 Mayıs 2020 tarihli yazısı dikkatimi çekti.

Yazar Libya’daki gelişmelerden söz ediyor, Türkiye’nin Libya’da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, İran, Rusya ve Fransa’dan oluşan dış cephenin hesabını bozduğunu ve dış cephenin şimdi “içerideki cephe” üzerinden iş yapmaya ağırlık vereceğini, “içerideki cephe”nin aslında bir dış müdahale operasyonu olduğunu iddia ediyor. Tabii burada kastedilen “iç cephe” Erdoğan’ın her daim hedef aldığı, gayri milli ve gayri yerli ilan ettiği ve tasfiyesini hedeflediği AKP-MHP blokuna karşı olan muhalefet cephesi. Buraya kadar söylenenler bildiğimiz şeyler ve yazarın kendi dünyası olarak görülebilir. Ancak yazarın dile getirdiği bir iddia burada önemli. Dış cephenin bölgede karanlık işlerini planlayan ve finanse eden BAE’li Muhammed bin Zayed’in Libya yöneticilerine hatta Türkiye içinde bazı kişilere suikast girişimleri olabileceği iddiası.

İktidarın yönetme kabiliyetini yitirdiği, iktidar bloku içerisinde güç kavgalarının yaşandığı, muhalefetin dış operasyonel güç olarak itham edildiği bir ülkede velev ki böyle suikastlar söz konusu olduğunda bunun neye yol açacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Ne olur ne olmaz biz buraya kaydedelim ve iktidarın yeni oyun ve tertiplerine karşı uyanık olalım.

HAFTANIN ŞİİRİ

“Akıl sahipleri edep sayarlar susmayı.
Ama konuşmaya çalış gerektiğinde.
Zarar verir iki şey akla:
Konuşulacak zamanda susmak;
Susulacak zamanda konuşmak”

Sadi Şirazi