Attila Aşut

yazievi@yahoo.com



Koronavirüs salgınıyla birlikte düşün çevrelerinde çeşitli yorumlar yapılmaya başlandı. Özellikle salgın sonrasına ilişkin kuramsal görüşler ve öngörüler birbirini izledi…

Bu süreçte en çok duyduğumuz tümcelerden biri, “Koronadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” savsözüydü.

Biz bu sözü uzak olmayan bir geçmişten çok iyi anımsıyoruz. Gezi direnişinden sonra da hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını neredeyse hep bir ağızdan yinelemeye başlamıştık. Ama öyle olmadı. Tarihsel kazanımlarımızı korumak şöyle dursun, ülkede rejim değişikliğine bile engel olamadık!

★★★

Salgının ilk günlerinde, koronanın sınıf ayırımı yapmadığı, zengin-yoksul demeden herkese eşit davrandığı ileri sürülmüştü. Hatta Covid-19’un “komünist” bir virüs olabileceğini şaka yollu söyleyenler bile çıkmıştı! Zamanla gördük ki bu virüs de zenginlere pek dokunmuyormuş. Salgında kırılanlar yine emekçiler ve yoksullarmış. Nâzım Hikmet’in “Ölüme Dair” şiirinde dediği gibi:

“Bir eski Acem şairi:

‘Ölüm âdildir’ – diyor,-

aynı haşmetle vurur şahı fakiri.”

(…)

Biliyorum,

ölümün âdil olması için

hayatın âdil olması lâzım…”

★★★

Koronavirüsün eşitsizlikleri daha da derinleştirdiği, kapitalizmin çirkin yüzünü tüm çıplaklığıyla gösterdiği günlerden geçiyoruz.

Kimi yazarlar, küresel salgının yol açacağı geniş çaplı işsizlik ve yoksulluğun, küreselleşmenin sonunu getireceğini ve komünizmin yükselişe geçeceğini söylüyor. Bu tezi savunanlar, daha eşitlikçi, adil ve insancı bir dünya düzeninin kurulması için nesnel koşulların uygun olduğu görüşündeler.

Ama bunun tam tersini düşünenler de var. Kötümser yorumcular, küresel salgının ülkeleri kendi içine kapatarak milliyetçiliği köpürteceğini; baskıcı yönetimlerin otoriterlik eğilimlerini güçlendireceğini öne sürüyor.

★★★

Salgın sonrası nasıl bir dünya ile karşılaşacağız?

İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari de bu soruya yanıt arayanlardan. O, bugün dünyada yaşanan olayın sağlık krizinden çok siyasal bir krize benzediğini söylüyor ve Covid-19’un totaliter rejimlere daha çok yol açacağı görüşünü savunuyor. Son yıllarda “hükümetlerin milliyetçilik ve popülizm dalgasına kapılmasının toplumları iki düşman kampa böldüğünü; yabancılara ve başka uluslara karşı nefreti körüklediğini” vurgulayan Harari, “Uluslararası işbirliği herkese olanaklar sunuyor. Sabah Çinli bilim insanlarının çıkardığı bir ders, akşam Tahran’da hayat kurtarabilir” diyor.

Ancak Harari, “Bu krizin insan doğasını köklü biçimde değiştireceğini düşünmüyorum” diye de ekliyor….

★★★

Ünlü dilbilimci ve düşünür Noam Chomsky ise pandeminin dünyada ciddi sonuçlara yol açacağını, ancak bu krizin geçici olacağını; insanlık için asıl tehlikenin nükleer savaş ve küresel ısınma olduğunu söylüyor. 91 yaşındaki düşünür, “Batı’nın krizi” için de şu saptamayı yapıyor:

“Bugünkü koronavirüs krizinin en ironik unsurlarından biri ise Küba’nın Avrupa’ya yardım ediyor olması. Almanya, Yunanistan’a yardım edemiyor, fakat Küba Avrupa ülkelerine yardım edebilir. Akdeniz’deki binlerce göçmen ve sığınmacının ölümünü de eklersek, Batı’daki medeniyet krizi gerçekten şoka uğratıyor.”

★★★

Görüldüğü gibi koronavirüs sonrasına ilişkin görüşler çeşitli. Yine de gelişmelerden kaygı duyanlar çoğunlukta. Bu nedenle salgın döneminde sosyal devletin, kamuculuğun, halklar arası dayanışmanın önemine vurgu yapanlar artıyor. CHP bile son kurultayında “sosyal devlet” vurgusunu öne çıkaran “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”ni kabul etti...

Kapitalizmin, dönemsel bunalımlarını aşma yeteneği olduğu biliniyor. İnsan onuruyla bağdaşmayan bu asalak sistemin yüzyıllardır sürüyor olması da bunun kanıtı zaten.

Ama kapitalizmi bitirmeden de insanlığı erince, gönence kavuşturmak olanaklı değil.

Bunu başaracak olan da yine insanoğlunun kendisidir!