Koronadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyorlar ya, bu lafın darasını alın siz. Laf, dara alındıktan sonra kalana dairdir, yani koşullar ne olursa olsun koronadan sonra da değişmeyecekler vardır ve BirGün de değişmeyen daranın parçasıdır.

Bizim oranın ‘Hey 15’li’ türküsünün hikayesini bilirsiniz; Çanakkale insan yutmaya başlayınca, yüzünde tüy bitmemişler de koşturur cepheye. 15’inde, 16’sında, 17’sinde… “15’li”ler askere alınan 1315 doğumlulardır…

Hem bir ağıttır ‘Hey 15’li’, hem bir oyun havası düğünleri coşturan.

Bugün 14 Nisan 2020. Doğum günü BirGün’ün.

17 yıl geçmiş… Bu 17 yılın ‘ağıt’ gibi yaşanan günleri oldu, hem de hiç az değil. Çok güzel arkadaşlarımızı yitirdiğimiz günler; kâh bir kahpe kurşuna, bıçağa, kâh bir hastalığa… Başımızı suyun üzerinde tutmakta zorlandığımız, boğulmamak için ÇIĞLIK atıp destek istediğimiz günler… Ağıt günleri!

Ama bir o kadar da coşkuyla oyuna kalktığımız günler oldu. Dayanışmanın gücüyle tekrar tekrar doğrulduğumuz ve yaptığımız bir haber, attığımız bir manşetle çok şeyi değiştirdiğimiz günler…

Şimdi korona günlerindeyiz. Gazetecilik, bu nedenle zorda, virüsü fırsata çevirmeye çalışan iktidarlar ve patronlar yüzünden.

Demokrasisine toz kondurtmayan Avrupa Birliği’nde de, misal Macarların Orban’ı virüsle ilgili yalan haber bahanesiyle özgür gazeteciliği yok etmek için bastırıyor. Bizdekileri zaten biliyorsunuz! Virüs, dünyanın birçok yerinde, sansürün, ifade özgürlüğüne set çekmenin bahanesine dönüşüyor.

Oysa, tam da virüs nedeniyle -her kriz döneminde olduğu gibi- çok daha fazla ihtiyaç var özgür gazeteciliğe. Gerçeğin bütün çıplaklığı ile bilinmesine, şeffaflığa, kaliteli habere/bilgiye şimdi çok daha fazla ihtiyaç var.

Virüs, dünyanın birçok yerinde, sansür ve baskı kadar, işten çıkarmaların ve maaş kesintilerinin de gerekçesi olmaya başladı. Basılı gazete satışları düşerken, reklamlarını virüs haberleri yanında görmek istemeyenler nedeniyle de reklam gelirleri iyice eridi.

Birleşik Krallık’ta gazeteler, krizin üç ay daha sürmesi durumunda 57 milyon Avroluk bir gelir kaybına uğrayacaklarını hesap ediyor. Danimarka hükümeti krizin yerel medyasını yok etmesini engellemek için 24 milyon Avroluk bir destek tartışması yapıyor.

Ya biz? “Biz” dediğim sevgili memleketin ‘bizim gibi’gazeteleri? Gazetecileri?

Adalet Bakanı dün 17 hükümlüye Covid-19 tanısı konulduğunu, 3 hükümlünün de öldüğünü açıkladı.

Virüsün, bugün yarın infaz yasasıyla biraz aralanacak kapılarını şiddetle çaldığı cezaevlerinde gazeteciler de var. Böylesi ölümcül bir salgın karşısında kimseye bir ayrımcılık yapılmaması gerekirken, muğlak bir terör yasasından dolayı içerde tutulanlar çıkamayacak.

Tersine dışarıdakiler içeri girecek korona ikliminde. Mısır’da, cezaevindeki gazeteci Alaa Abdelfattah’ın yakınları, içerdekilerin virüse karşı korumasızlığını protesto etti diye tutuklandı. İran’da Muhammed Mused, hükümetin salgınla mücadelesini eleştirdi diye gazetecilikten ve sosyal medyadan yasaklandı…

Sadece bizim gibi gazetelerin yazabildiği bizim hikâyeleri biliyorsunuz; BirGün okuyorsunuz!

Koronadan sonra çok şey değişecek ya, bizim ne yaptığımıza ne kadar yaptığımıza bağlı olarak iyiye ya da kötüye… 17 yıl önce bugün hayata gözlerini açan ve gazeteciliğimizin “15’liler”inden biri olan BirGün değişmeyecek ama…

Koronadan sonraki BirGün, öncekinden farksız olacak. 1315’lilerin cesareti ve fedakârlığı ile gerçeğin peşinde koşacak hep. Bazen ağıt yakılacak günleri olsa da oyun havalarına kalkacağı günlerin coşkusuyla yazacak…

İyi ki doğdun BirGün!