BirGün zaten elinden geldiğince bilgilendiriyor. Sanırım bir süre bu köşede birbirimizle dertleşmeden öte bir şey söylenemeyecek.

Ve biliyoruz ki işler de giderek çığırından çıkıyor.

Neler yapılması gerektiğini ezberledik. Ama önümüzü göremiyoruz. Çünkü perde çekiyorlar. Çünkü göstermiyorlar.

Göremiyoruz ama seziyoruz.

Bilime inancımızla, bazen bilinçle bazen el yordamıyla ve içgüdülerimizle ve bilhassa dayanışmayla ayakta kalmaya çalışıyoruz.

Bir nevi ‘Koronalizasyon Çağı’ başladı da diyebiliriz. Bu çağın Koronalizasyon Rejimi ise aynı anda hem “evde kal” hem “işe git” diyen kapitalizmin barbarlık rejimidir.

Ya yanlışta ısrar ediyorlar ya da tedbirde geç kalıyorlar. İşlerin çığırından çıkmasından sorumlu olanlar ise olağanüstü pervasızlar ve acımasızlar.

Birazdan söyleyeceklerimi BirGün okuru zaten biliyor. Ama vicdansız muktedirlerin aleni pervasızlıklarını tarihe not düşmek için şunları bıkmadan yazmak lazım.

Çünkü gün gelecek aşağıdaki notlar o gün mutlaka dikkate alınacak.

1. Sağlık sistemi çok önceden özelleştirilmiş ve çökertilmişti. Salgın bağıra çağıra gelirken tedbir alınmadı. Sağlık için ayrılan paralar başka yerlere harcandı. Umreci seyahatiyle virüs seyahatine göz yumuldu. Camiler iş işten geçtikten sonra kapatıldı. Sağlık çalışanları ilk kurban edilecekler listesinin başına yazıldı.

2. Sadece İtalya ve İspanya’daki vahim tablo bile gidişatın boyutunu gösteriyor.

3. Canımız tek adam rejiminin keyfiliğine ve insafına teslim edildi. Şahsın canı istemediği için sokağa çıkma yasağı ilan edilmiyor, hasta sayısında aşırı artış ve daha fazla ölüm gündeme geldiğinde ise zaten pek etkisi olmayacak. Dut pekmezini de unutmadık. Şubat ayında virüse çare diye dut pekmezi içtiğini söylemişti.

4. “Ekonomik istikrar kalkanı” dedikleri 100 milyarlık paketin 98 milyarı patronlara ayrıldı. Kapitalist merhametsizlik ayyuka çıktı. Ve neşeleri yerindeydi. CB paketi açıklarken, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na bakarak “Neşen yerinde” demedi mi? İşçiye emekçiye 2 milyar sadaka ve kolonya verilirken, geçilmeyen köprülerin şirketlerine milyarlarca lira ödenmeye devam edecek.

5. Sebze, meyve, ekmek, hububat vb. gıdalar marketlerde üretilmiyor. Köylünün tarlaya gitme mevsimi geldi ama nasıl gidecek? Uzmanlar salgın nedeniyle işsizlik yanı sıra köylünün tarladan uzak kalmasıyla birlikte kıtlık ve açlık karabulutlarının da ufukta olduğunu söylüyor.

6. Bilim insanlarını, Türk Tabipleri Birliği gibi olmazsa olmaz bir örgütlü gücü devre dışı bırakıp duaya diyanete bel bağlayanlar en büyük felaketimizdir.

7. Fırsatçı demek yetmez, bunlar düpedüz nebbaşlar. Mezar soyguncuları. Korona virüsünü bile bir lütuf görüp baskı ve sömürü rejimine bir de koronalizasyon boyutu katıyorlar. Siyaseti de koronolize ediyorlar. Kayyım atayıp duruyorlar. Ekonomiyi koronalize ediyorlar. Başta Kanal İstanbul fırsatçılığıyla, salgından mal kaçırıyorlar!

8. Soygunlar maske ile yapılır: Maske takıp Kanal İstanbul ihalesi yaptılar. İbadetleri bile göstermelik ve eşitsiz: Saray camiinde VİP Cuma namazı kıldılar, böylece ‘sevabı’ bile tekellerine aldılar.

9. Sadece virüs değil kapitalizm de mutasyona uğruyor. Birbirine karşıt iki ihtimal var: Birincisi, küresel çapta her zorbalığı meşrulaştıracak bu ‘mazeret’ ile her iktidar ekonomik krizi meşrulaştıracak, ‘seçmensiz seçimlerin’ olduğu rejimlerini pekiştirmeye çabalayacak. İkinci ihtimal, tam da bu zorbalık mazeretleri kendi yıkımlarının asıl gerekçesi olacak.