Koronanın gücü nelere yetiyor?

SEZGİN TÜZÜN

3 Nisan Cuma günü, dünyada kayıtlara geçen korona salgını vaka sayısı 1 milyon 18 bine, ölümler ise 53 bin 211’e ulaşmıştı. 20 Nisan Pazartesi akşamı vaka sayısı 2 milyon 458 bine, ölümler toplamı da 168 bin 906’ya yükseldi. 21 Mayıs’ta dünyadaki toplam vaka sayısı 5 milyonu aşmış, ölümler ise 328 bin 167’ye ulaşmış görünüyor. 3 Nisan’dan 20 Nisan’a 2,5 kat artan dünyadaki korona bulaşlı vaka sayısı, 20 Nisan’dan 21 Mayıs’a gelindiğinde de bir kez daha katlanıyor.

3 Nisan Cuma’nın verilerine göre dünyadaki korona bulaşlı hastaların yüzde 26’sı iyileşme (yüzde 80) veya ölümle (yüzde 20) sonuçlanır biçimde pandemi vakaları kapsamı dışına çıkmış. 20 Nisan Pazartesi’ye gelindiğinde iyileşme ve ölüm oranları değişmese de, sonuçlanmış vaka oranı yüzde 30’a yükseliyor. 21 Mayıs verileri sonuçlanan vaka oranın yüzde 45’e, iyileşme oranının ise yüzde 85’e yükselişine işaret ediyor. Ama bu iyileşme oranı yükselişinin yeterli görülmesi de mümkün değil çünkü bunun anlamı dünya genelindeki korona nedenli ölümlerin 750 bini aşması demek.

Korona pandemisine ilişkin dünya vaka sayıları ve iyileşme/ölüm oranı verileri, John Hopkins Üniversitesi’nin gazete, TV, internet sitelerine yansıyan kayıtlarından derlenen ve her an değişen, değişebilen bilgiler olduğu için çözümlemeler izlenimsel. Ama ilk üç ayda milyona ulaşan Covid-19 bulaşlı hasta sayısı, izleyen 18 gün içinde 2,5 katına çıkarken, onu izleyen bir aylık dönemde tekrar 2’ye katlanıyor. Bu da, yayılmanın hâla sürdüğünün işareti.

TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER NE GÖSTERİYOR?

Dünyada 1 milyonu aşkın vakanın olduğu 3 Nisan’da Türkiye’de 20 bin 921 Covid-19 bulaşlı hastanın bulunduğu Sağlık Bakanı’nın açıklamalarıyla resmiyet kazanıyordu. O güne değin toplam vakaların ancak yüzde 4’ü sonuçlanmış ve iyileşme/ölüm oranı yüzde 53’e, 47 şeklinde gerçekleşmişti. 20 Nisan’a gelindiğinde vaka sayısı 90 bin 980’e yükselmiş (yani 4,4 kat artmış), vaka sonuçlanma oranı yüzde 17’ye ulaşırken, iyileşme/ölüm oranları ise yüzde 86’ya, 14 şeklinde ortaya çıkmıştı. 21 Mayıs’taki 20 Mayıs rakamlarına göre Türkiye’de Covid-19 bulaşlı vaka sayısı 1,7 kat artışla 152 bin 587’ye yükseliyor.

Sonuçlanan vakaların oranı ise yüzde 77’ye, hastalığın iyileşerek sonuçlanma düzeyi de yüzde 96,4’e ulaşıyor. Yani Türkiye’de ölümle sonuçlanan Covid-19 bulaşlı vakaların oranı, dünya ortalamasının oldukça gerisinde, yüzde 3,6 olarak hesaplanıyor.

İstanbul’da son beş yılın ölüm rakamlarının alt-üst sınırlara göre oluşturulan ölüm sayıları bandı, bize 2020’de İstanbul’da gerçekleşecek muhtemel ölümlerin ne zaman ve hangi sınırlar içinde yaşanacağına ilişkin tahmini bilgiler sunacaktır. Böyle bir çalışmayı Bilim Akademisi’nin Sarkaç adlı popüler bilim sitesinde görmek mümkün. M. Erzurumluoğlu ile D. Üçer Şaylan, her hafta Pazartesi zamanı 2 hafta geriden izleyen grafiği yenileyerek bu çalışmayı yürütüyor. Ve de bu çalışma bize İstanbul’da haftalık ölüm sayılarının Ocak, Şubat ve Mart’ın ilk on yedi günlük dönemi için, geçmiş beş yılın alt-üst sınırlarına uygun gittiğini, 18 Mart–5 Mayıs döneminde ise haftalık ölüm sayıları üst sınırlarının da üstüne çıktığını gösteriyor.

18 Mart–5 Mayıs döneminde Türkiye’de koronadan 3 bin 520 ölüm Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre kayda geçmiş durumda. Korona vakalarının yüzde 60’ı İstanbul’da görüldüğüne göre, gerçekleşen ölümlerin de yüzde 60’ının İstanbul’da olması akla uygun. Bunun da anlamı 2020 İstanbul ölüm rakamlarının, alt-üst sınırları belirlenmiş bandın üstüne 2 bin 112 yeni ölümün eklenmesi anlamına gelir. Oysa eklenen ölüm sayısı 3 bin 892, yani olması gerekenden bin 780 daha fazla. O zaman da akla bir soru geliyor; “acaba korona kaynaklı her 100 ölüm, korona dışında 85 ölüme daha mı neden oluyor?”

Yukarıdaki sorunun yanıtını bilmiyorum. Ama aklıma bazı şeyler takılıyor. Örneğin 65 ve üzeri yaşlardaki nüfus iki ayı aşkın süredir evden dışarı adım atamaz konumda. Oysa bu dönemde hava kirliliğinin azaldığına ilişkin ölçümlerden söz ediliyor. Yirmi yaş altı gençler ve çocuklar da iki aya yaklaşan bir süredir ev hapsindeler. Özellikle çocukların açık ve temiz havada oyuna olan ihtiyaçları, onların gelişmeleri açısından çok önemli. 20 ile 64 yaş arasında olup işini kaybetmiş, işten çıkarılmış, ücretsiz izinli sayılmış, çalışırken bile evini geçindirmekte zorlananlar işsiz, aşsız kalınca şimdi ne yapıyor olabilirler?

Koronadan korumak için, yaşından ya da işinden ötürü evde oturmaya mahkûm edilen sevip, saydıklarımız; koronadan ölen her 100 kişinin yanına, 85 kişiyi daha yollayanlar onlar mı acaba? Neden yollasınlar diyeceksiniz, haklısınız.

Ama insan acaba kendini; ‘yaşamının anlamı kalmadığında yaşama anlam katma uğraşı veren insan olarak mı, yaşamının anlamı kalmadığında bağışıklığı da çöken insan olarak mı, yoksa yaşamının anlamı kalmadığını da fark etmeden yaşayarak mı, var eder’, sorusuna yanıt bulamadan, bu soruya nasıl yanıt verilebilir ki?