Koronavirüs aşısı denemelerini hızlandırmak için tartışılan yöntem: Human Challenge
Koronavirüs aşısının işe yarayıp yaramadığını çabuk bir şekilde görmenin, aşılanan sağlıklı insanların bilinçli bir şekilde virüse maruz bırakılması olduğu öne sürülüyor. 'Human Challenge' adı verilen yöntem hem etik hem de pratik sebeplerle tartışılıyor
Dış Haberler Servisi
Tüm dünyada yeni tip koronavirüse (Covid-19) karşı aşı geliştirme yarışı büyük heyecanla sürüyor. Aşı adaylarının insanlar üzerinde klinik denemelere geçmeye başladığı bu günlerde, aşının işe yarayıp yaramadığını çabuk bir şekilde görmenin bir yolunun da, aşılanan sağlıklı insanların bilinçli bir şekilde virüse maruz bırakılması olduğu belirtiliyor.
Aşılanan gönüllülerin doğal enfeksiyonu beklemeden bilinçli bir şekilde virüsle enfekte edilmesi yoluyla aşının etkililiğinin test edilmesi yöntemine “Human Challenge” denemeler adı veriliyor. Bu yöntemi savunanlar, bunun aşı yarışında zaman kazandıracağını vurguluyor.
New York Times'dan Denize Grady'nin haberine göre, bu yöntem daha önce tifo, kolera, sıtma ve başka hastalıkların aşılarının test edilmesi için kullanılmıştı. Sıtma için gönüllüler kollarını sineklerle dolu bölmelere sokmuşlar ve ısırık yoluyla enfekte olmuşlardı. Ancak sıtma durumunda güya hasta olanları tedavi edecek ilaçlar vardı. Covid-19'un ise herhangi bir tedavisi bulunmuyor.
YÖNTEM ETİK VE PRATİK TARTIŞMALARA SEBEP OLDU
Koronavirüs aşısında bu yöntem hem etik hem de pratik sebeplerle tartışmaya sebep oldu.
Dünya Sağlık Örgütü geçen ay yayımlanan bir taslak raporunda, bu yöntemin önemli bilgiler ürettiğini ancak "virüsün yüksek düzeyde bulaşıcılığına ek olarak, ciddi ve ölümcül hastalığa sebep olma ihtimali" açısından kaygı uyandırdığını belirtti.
19 üyeli danışma kurulu tarafından hazırlanan bu raporda, “human challenge” yönteminin uygulanması açısından detaylı bir kılavuz yayımlandı ve bu yöntemin en az riskli grup olan 18-25 yaşları arasında sağlıklı gençlerle sınırlı tutulmasını önerdi. Bu yöntemde virüs, enfeksiyon üretecek ancak ciddi hastalığa sebep olmayacak şekilde hesaplanmış bir dozda gönüllülerin burun deliklerine damlatılacak.
Ancak kurul üyeleri bu yönteme ilişkin belli başlı konularda neredeyse yarı yarıya ayrılmış durumda. Bu tür denemelerin yüksek düzeyde etkili bir tedavi seçeneği olmaması durumunda uygulanması, sağlıklı genç yetişkinlerde etki eden aşının yaşlılarda ve yüksek risk grubundaki yetişkinlerde de etki edip etmeyeceği ve bu yöntemin aşı sürecini gerçekten hızlandırıp hızlandırmayacağı tartışılan konular arasında.
ABD'de araştırmacılar geleneksel klinik denemelere odaklanmakla birlikte, aşı veya tedavi denemesi için ihtiyaç olması durumunda kullanılmak üzere “human challenge” denemelere yönelik hazırlıklara başladı. Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü (NIAID), katılımcıları enfekte etmek için kullanılabilecek virüs türleri geliştiriyor.
NIAID Başkanı Dr. Anthony Fauci, pandeminin sönümlenmesi ve aşının işe yarayıp yaramayacağını geleneksel yöntemle belirleyecek yeterli doğal enfeksiyon olmazsa “human challenge” denemelere başvurulabileceğini belirtti. Ancak yükselen vaka sayısına bakarak büyük denemelerin başlaması planlanan Temmuz ve Ağustos aylarında doğal enfeksiyon açısından bir yetersizlik yaşanmayacağını söyledi. Sağlıklı insanların riske atılmasına ilişkin kaygılara da değinen Dr. Fauci, bu yöntemle gerçekleştirilen denemenin etik açıdan bağımsız kimselerce izlenmesi gerektiğini belirtti.
Ancak Ulusal Sağlık Enstitüleri sözcüsü Renate Myles ise New York Times’a gönderdiği bir e-postada hükümetin “Covid-19’a yönelik human challenge çalışmalarını desteklemeyi planlamadığını” belirtti. Myles, 2020 yazında başlatılacak etkililik çalışmaları için yeterli düzeyde doğal bulaşma ortamı olduğunu, “human challenge” modelinin geliştirilmesinin normal takvimden daha uzun zaman alacağını ve bu yönteme dair etik kaygılar olduğunu belirtti.
Bu yöntemle gerçekleştirilecek denemelerinin en sıkı savunucularından olan NYU Langone Tıp Merkezinden Dr. Arthur L. Caplan bir röportajında, etik açıdan ikna edici karşı tezler duymadığını söyledi. Vaccine dergisinde Pensilvanya Üniversitesinde Aşı Bilimi Profesörü olan Dr. Stanley Plotkin ile birlikte yayımladıkları bir makalede bu tür denemelerin 18-29 yaş aralığında gençlerdeki düşük ölüm oranlarının avantajından faydalandığını belirtti. Olası tehlikelere rağmen, bilinen ve bilinmeyen riskler hakkında gönüllülerin bilgilendirilmesinin etik sorunları ortadan kaldıracağına inandıklarını belirttiler. Bu yöntemin başka destekçileri de benzeri argümanları ileri sürüyorlar.
Biyoetikçi Dr. Nir Eyal Enfeksiyon Hastalıkları Dergisinde yayımlanan bir makalesinde, “Bu tür bir yaklaşım risksiz değildir, ancak aşının piyasa sürülmesinin gecikmesi her hafta tüm dünyada binlerce ölüme sebep olacaktır” şeklinde yazdı. Eyal’ın araştırma ekibi 20-45 yaş arası bir grup seçilmesini ve hatta aşı yerine plasebo alacak bir kontrol grubunun da virüse maruz bırakılmasını önerdi. Dr. Caplan ise bunun çok riskli olacağını söyledi ve “Bence bu biraz aptallık olacaktır” diye ekledi.
"GÖNÜLLÜLERİ TAM ANLAMIYLA BİLGİLENDİRMEK OLANAKSIZ"
Covid-19’a karşı etkili bir tedavi bulunmuyor ve kimin hızla iyileşip kimin hastalığı ağır geçireceğini öngörmek olanaksız.
Johns Hopkins Berman Biyoetik Enstitüsü Direktörü Dr. Jeffrey Kahn ise “human challenge” denemelere katılacakların virüs hakkında tam olarak bilgilendirilemeyeceğini çünkü virüs hakkında çok az şey bilindiğini söyleyerek Covid-19 aşısı için bu yöntemin uygulanmasını sorguladı. Kahn, “Çok fazla belirsizlik var” diye belirtti.
Çok yaygın olmasa da sağlıklı gençlerden de virüs nedeniyle ağır bir şekilde hastalananlar ve hatta ölenler bile oldu.
Pek çok aşı üreticisi ise yeni yönteme kayıtsız kaldı. Johnson & Johnson firmasının yöneticisi Dr. Paul Stoffels, firmanın bu yöntemle gerçekleştirilecek denemeleri ancak ve ancak uygun bir tedavi mümkün olduğu takdirde düşünebileceğini söyledi ve daha geniş geleneksel Faz 3 denemelerin daha fazla güvenlik bilgisi vereceğini sözlerine ekledi.
Bu ay Faz 3 aşı denemelerine başlaması beklenen Moderna’nın yöneticisi Dr. Tal Zaks ise, bir röportajında “human challenge” yöntemine ilişkin bir soruya verdiği cevapta, “Eğer böyle bir model hazır olursa, bakarız, ancak insanlara zarar verecek bir yöntemden nefret ediyorum” diye belirtti. Zaks, “Bu (aşı) yarışı önde götürüyoruz; bu, arkamızda kalan diğer aşılar için daha uygun olabilir” şeklinde konuştu.
Diğer aşı üreticiler de bu fikri değerlendiriyor. Aşı denemelerinde Faz 3 aşamasında olan Oxford Üniversitesi Jenner Enstitüsü yöneticisi Dr. Adrian Hill, bu yöntemle gerçekleştirilecek denemelerin aşı ve tedaviler açısından “potansiyel bir faydası” olduğunu söyledi. Geçmişte sıtma, tifo ve başka hastalıklar için bu tür çalışmalar gerçekleştiren enstitüsünün aşının etkiliğini test etmek için yılsonuna kadar Covid-19 için de bu yöntemi uygulayabileceğini söyledi.
Katılımcıların genç ve sağlam olması nedeniyle bu denemelerin tedavi olmadan da kabul edilebilir olduğunu söyleyen Dr. Hill, sadece çok düşük dozda virüs verileceğini, bu nedenle oluşabilecek hastalığın da sınırlarının belli olacağını söyledi.
Dr. Caplan ise ilk birkaç aşı adayının başarısız olmasının muhtemel olduğunu ve her bir deneme için 20 veya 30 bin kişiyi katmanın giderek daha güç olacağını ileri sürüyor. Bu açıdan az sayıda katılımcıyla gerçekleşecek “human challenge” denemelerinin işe yaramayan ürünleri hızlıca tanımlayabileceğini ve böylelikle araştırmacıların daha geniş katılımlı çalışmaları daha umut veren adaylara rezerve etmesine imkan sağlayacağını belirtiyor.
Öte yandan challenge çalışmaların aşının nadir yan etkilerini atlayabileceği belirtiliyor. Küçük çaplı challenge denemeleri halk tarafından kestirme yol olarak görülebileceği ve koronavirüs aşılarına güveni zedeleyebileceği belirtiliyor.
Bu yöntemi savunanlar, gönüllülerin genç ve sağlıklı olacağını ve bu kişilerin kronik problemi olmayacağını söylüyor. Bu kişilerin bilinçli bir şekilde maruz bırakılmasalar bile bu hastalığa yakalanma risklerinin oldukça yüksek olduğunu çünkü iş ve yaşam koşulları nedeniyle bulaşma oranlarının yüksek olduğu yerlerde yaşadıklarını ekliyorlar.
KATILIMCILAR HASTALANIRSA TEDAVİ SEÇENEKLERİ NELER?
Katılımcılar karantina altına alınıp yakından izlenecek ve şayet hasta olurlarsa bilinen en iyi tedaviyi alacaklar; tedavi kapsamında muhtemelen antiviral ilaç remdesivir ve hatta iyileşen hastalardan konvelesan plazma alabilecekler. Ancak şimdiye kadar remdesivirin mütevazi düzeyde faydası olduğu ve konvelesan plazma çalışmalarının hala sürdüğü belirtiliyor. Steroid dexamethasonun bir çalışmada ölüm oranlarını azalttığı belirtildi ancak bu ilaç da zadece ağır hastalara uygulanıyor.
GÖNÜLLÜLER VAR MI?
Dr. Eyal’ın Enfeksiyon Hastalıkları dergisinde çıkan makalesi, 34 yaşındaki Josh Morrison’ı harekete geçirdi. Sekiz yıl önce bir böbreğini tanımadığı birine bağışlayan Morrison, şimdilerde bir böbrek bağışı destek grubunu yönetiyor. Morrison, başka bir insanın yaşamını kurtarma fırsatının ona çok şey ifade ettiğini ve challenge denemeleri bunun için bir fırsat olarak gördüğünü söylüyor.
Kısa bir süre kurumsal avukatlık yapan Morrison, 1DaySooner adlı bir gönüllü grup içerisinde gönüllü olmak isteyen başkalarını da örgütlemeye başladı. Şimdiye kadar 140 ülkeden yaklaşık 30 bin kişi bu denemelere katılmak için online başvuru yaptı. Virüs üretimi için şu ana kadar toplam 1 milyon dolar toplandı. Morrison, umut veren bir aşı adayı olduğunu söylemekle birlikte firma adı vermeyi reddediyor.
Pek çok aşı üreticisi challenge denemelere ilgili olduğunu ifade ediyor, ancak tartışmalar gizli olarak sürüyor, bu nedenle Morrison firma ismi vermiyor. Ancak bu denemelerin gerçekleşeceğine inanıyor.
Morrison’a göre, “Bu, olmayacak bir şey değil”.
Kaynak: New York Times