İlk günden beri kaynağın Vuhan olduğu ve kentteki balık pazarından yayıldığı söylendi. O zamanki bilgilere dayanarak yazdığım yazıda (Vuhan Jaiyou!) ben de balık pazarını, orada kaçak olarak satılan yaban hayvanlarını hedef gösterdim (kaynağın yaban hayvanları olmadığı kanıtlanırsa, Vuhan’a döndüğümde o hayvanlarının elini öpüp af dilemeye hazırım --Misk Kedisi hariç. Onun SARS’ın kaynağı olduğunu biliyoruz). Fakat Şubat ayının ortalarından beri Çin’deki bazı açık bilimsel kaynaklarda ve o kaynaklara atıf yapan gazetelerde bu bilginin doğru olmayabileceği yazılmaya başlandı. Virüsün genetik yapısını inceleyen uzmanlar virüsün tespit edemedikleri başka bölgelerden bir şekilde balık pazarına geldiğini ve oradan yayıldığını söylemeye başladılar. Yine de bölük pörçük bilgiler üzerinden konuşmak komplo teorisi uydurmak veya spekülasyon yapmak gibi olacağından konuya değinmeyi erteledim. İşin sonunun nereye varacağını görmeyi ve ortaya çıkacak yeni verileri beklemeyi tercih ettim. Geçen bir-iki gün içinde bir Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün yaptığı açıklamalar, verdiği yeni bilgiler ve ek kaynaklar sayesinde komplo teorisi içeriğini aşmak mümkün oldu ve bir bilimsel araştırma sorusu ortaya çıktı.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü derlediği bilgilere dayanarak ABD’ye şu soruları yöneltti: “(1) Hastalığı ilk yayan kişi ABD'de ne zaman teşhis edildi? (2) Salgın kaç kişiye bulaştı? (3) Hastanelerin isimleri nelerdir? Salgını Vuhan'a getiren ABD ordusu olabilir. Şeffaf olun! Verilerinizi herkese açık hale getirin! ABD bize bir açıklama borçlu!” 2019 yılı 15-30 Ekim tarihleri arasında Vuhan’da Dünya Askeri Oyunları vardı. Katılan ordular arasında ABD askerleri de buluyordu. Bakanlık sözcüsü “Virüs bu ABD askerleri tarafından Vuhan’a getirilmiş olabilir” demek istiyor. Virüs, ne olduğu henüz tespit edilememiş olsa bile, geçen Kasım ayı sonlarına doğru balık pazarından yayılmaya başladı. Oysa son günlerde uzmanlar “İnsandan insana geçişin balık pazarından yayılmasından daha önce başlamış olabileceğini” ileri sürüyorlar.

Bakanlık sözcüsü bu soruları sormadan bir-iki gün önce ABD Sağlık Bakanlığından bir yetkili “Yaptıkları testler sonucunda, grip salgınından öldüğü düşünülen iki kişinin COVID-19 nedeniyle öldüğünü tespit ettiklerini” açıklamıştı. ABD’de (sanırım) 2019 yılı ortalarından beri bir grip salgını var ve ölenlerin sayısının on dört bin kişiyi aştığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün dile getirmeye çalıştığı kuşku, bunun basit bir grip salgını olmadığı, ölümlerin bazılarının (veya çoğunun) Koronavirüsten kaynaklanmış olabileceği. ABD’nin grip dediği bu salgınının ilk ne zaman teşhis edildiği ve hastane isimleri bu yüzden önemli. Vuhan’da görülmeye başlamasından önce teşhis edilmişse ve hastaneler arasında Vuhan’a gelen askerlerin tedavi gördüğü hastaneler varsa, bu sonuçlar Virüsün ABD’den Çin’e taşındığına dair kanıt oluşturacak.

Bunu düşünmelerini gerektirecek bir başka bilimsel veri daha olduğu söyleniyor. Belirtildiğine göre, Çin Sağlık Bakanlığı yetkilileri COVID-19’un yayıldığı dört kıtada virüsün yayılma rotasını izleyerek on iki farklı ülkeden yüzden fazla numune toplamış. Sonuçların virüs salgınının daha önceleri, muhtemelen Kasım ayı ortalarında, başladığını gösterdiği belirtiliyor. Yani Vuhan’daki Dünya Askeri Oyunlarının hemen ardından.

Bir Tayvanlı virolog ve farmakolog bilim insanı virüsün kaynağı üzerine ayrıntılı bir araştırma yürütmüş. Bir Tayvan TV’sinde çeşitli haplotipleri, birbirleriyle nasıl ilişkili olduklarını, birinin diğerinden nasıl türediğini vs açıkladığı bir videosu var. Araştırmacı en fazla virüs türü çeşitliliğine sahip coğrafi konumun orijinal kaynak olması gerektiğini düşünüyor. Bilinen beş Koronavirüs türüne yalnızca ABD'nin sahip olduğu ve diğer ülkelerdeki haplotiplerin ABD'den gelmiş olabileceği tezini ileri sürüyor. (Vuhan-Çin’de yalnızca bir tür; Tayvan ve Güney Kore, Tayland ve Vietnam, Singapur ve İngiltere, Belçika ve Almanya’da da yalnızca birer virüs türü mevcutmuş)

Bu Tayvanlı uzman virüs salgınının sanılandan daha önce başladığını söylüyor ve “2019 yılı Eylül ayına bakmalıyız” diyor. Bu ay içinde bazı Japonların Hawai’ye seyahat ettiklerini ve enfekte olmuş olarak geri döndüklerini söylüyor. Bu durum, virüsün Çin’de görülmesinden yaklaşık iki ay önceye rastlıyor. Bu vakalardan hareketle, Koronavirüsün ABD'de zaten yayılmış olduğunu ancak semptomların diğer hastalıklara atfedildiğini ve dolayısıyla muhtemelen gözden kaçtığını ileri sürüyor. Bu vakaları çok dikkatli bir şekilde araştırdığını ve Japon virologların da kendisiyle aynı sonuca vardığını belirtiyor.
Peki, ortada ciddiye alınması gereken bu kadar kuşku verici bilgi-veri varken ABD bu konuda Çin’le işbirliği yapar mı? Pek sanmıyorum. COVID-19 salgınını bile Çin’i ekonomik olarak sıkıştırma ve zayıflatma fırsatı olarak kullanmaya çalışan ABD’nin Çin’le işbirliği yapacağını veya bilgi-veri saklamayacağını düşünmek fazla iyimserlik olur.

Burada bir noktaya dikkat çekmeliyim: Bakanlık sözcüsü Çin’e karşı bir biyolojik silah kullanıldığını ima etmiyor. Böyle bir komplo teorisi kurduğu yok. Zaten komplo teorisi Çin devlet aklına ve Çinli yetkililere uygun bir akıl yürütme biçimi değil.

Güney Kore ve Tayvan’da ölüm oranı neden düşük

Bu Tayvanlı uzmana göre, G. Kore ve Tayvan virüsün Çin'dekinden farklı bir haplotipine sahip. Bu tip belki daha bulaşıcı ama çok daha az ölümcül; yani Çin'de görülen virüsün sadece üçte biri kadar ölümcül. Tayvan'ı enfekte eden türün sadece Avustralya ve ABD'de mevcut olduğunu ve Tayvan’a Avustralyalılar tarafından bulaştırılmadığı (Avustralya’da virüs epeyce geç görülmüş) için yalnızca ABD'den gelmiş olabileceği tezini ileri sürüyor.