Geçmişten Günümüze Kooperatifçilik ve Sol adlı yazı dizimizin ikinci Koşuyolu Kooperatifi’nden Mesut Öztürk ile konuştuk.

Koşuyolu Kooperatifi: Amacımız mahalleye sağlıklı gıda temin etmek

Kooperatifi hangi ihtiyaçtan kurdunuz, kuruluş nedeniniz?

Temel amacımız mahallemize sağlıklı gıda tedarik etmekti. Bunu yaparken sağlıklı gıdaya erişimin temel bir insan hakkı olduğunu ve bireysel çözümlere gitmek yerine kolektif yaklaşımların pek çok bakımdan daha uygun olduğunu düşündük.

Kooperatifi ne zaman kurdunuz?

Genelde Gezi ve özelde mahallemizde yaşanmış olan Validebağ Direnişinin hemen sonrasıydı. Mahalle ve park forumlarından birbirini tanımış, gıda konusunda kolektif çözümlerin daha doğru olacağını düşünen bir grup komşu olarak 2017 başında işe koyulduk.

Kaç kişi ile kurdunuz, mevcut üye sayınız kaç, kaçı kadın?

İlk kurucu ekipte 5 kişiydik. Sonrasında bu sayı, yani düzenli emek verenlerin sayısı 15’e kadar çıktı. Halen bir Whatsapp grubu üzerinden mahallemizde yaşayan 250 civarında aileye erişebiliyoruz. Aktif emek koyanların yarısı kadın arkadaşlarımız.

Üyelik kriteriniz ne?

Mahallemizde yaşıyor olması, emek vermek istemesi bizim için yeterli.

Kararları nasıl alıyorsunuz, üyeler kararlara katılabiliyor mu? Nasıl bir demokrasi, işleyişe sahipsiniz, örgütlenme anlayışınız ne?

Yatay bir örgütlenmemiz var. Kararlarımızı haftalık toplantılarımızda hep birlikte alıyoruz. İş bölümünü ve görevlendirmelerde belli sürelerde rotasyon yapıyoruz.

Yerel yönetimlerle ilişkileriniz nasıl?

Yerel yönetim ile son derece sınırlı bir ilişkimiz var maalesef. Öte yandan, yerel yönetime ait mahalle evi binamızda çeşitli etkinlikler için bize yer sağlıyor olmalarından dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz.

Diğer toplumsal örgütlenmelerle ilişkiniz nasıl?

Kendi mahalle yerelimizde pek çok dayanışma ve STK bulunuyor. Bunlarla oldukça yakın ilişkilerimiz var. Son zamanlarda muhtarlık bünyesinde faaliyet gösteren mahalle meclisinde de yer alıyoruz. Öte yandan İstanbul faaliyet gösteren tüm gıda topluluk ve kooperatifleri ile sıkı ilişkilerimiz var. Ortak pek çok faaliyet yürütüyoruz. Ortak ürün tedariğinden, gıda çalıştayları düzenlenmesine kadar...

Mevcut kooperatif yasasını nasıl buluyorsunuz, ne tür sınırlar yaratıyor, bu sınırları nasıl aşıyorsunuz?

Mevcut yasa kooperatifleri bir ticari organizasyon olarak görüyor, yani şirketlerle – ticarethaneler ile bir tutuyor. Gerek bürokratik işlemlerin çokluğu gerek faaliyet alanlarındaki kısıtlar, gerekse vergilendirme politikaları bakımından yetersiz, bizlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu düşünüyoruz. Bu konularda yaşadığımız tedirginlikler sebebiyle henüz resmi kuruluş prosedürünü tamamlamadığımızı ifade etmek isterim.

Demokratik bir kooperatif yasası için ne düşünüyorsunuz, bunun için nasıl bir mücadele?

Mevcut yasa 1960 yıllardan kalma. Bunun üzerinde zaman zaman değişiklikler oluyor. Ancak, yine de daha demokratik bir kooperatif yasası bir ihtiyaç olarak görünüyor. Bu konuyu çeşitli vesilelerle zaman zaman tartışıyoruz. Daha az devlet müdahalesinin olduğu, vergisel düzenlemelerin daha etkin olarak kooperatif ortakları lehine olduğu düzenlemeler ilk elden düşünülebilir. Bu konuda mevcut paydaşların katılımıyla bir çalıştay organize edilerek bir çerçeve oluşturulabilir.

Sözleşmeli üretim için düşünceniz ne?

Bu konuda bir kafa karışıklığı var. Bugün büyük gıda şirketlerinin ya da market zincirlerinin üreticiye sözleşmeli üretim yaptırdığı örnekler var. Ancak burada, üreticinin ürününe yabancılaştığı, köylünün işçileştiği bir durum ile karşı karşıyayız. Kuşkusuz, üreticinin ön ödeme alması elini bir ölçüde rahatlatıyor ancak söz konusu ürün bedelinin büyük ölçüde şirketler tarafından belirleniyor olması, üretici bakımından çok da arzu edilen bir şey değil. Öte yandan, biz kooperatiflerin yapmaya çalıştığı şey ise, küçük üretici ile topluluk destekli tarım uygulamaları.

Kooperatif vasıtasıyla ucuz girdi sağlamak şirketlere bağımlılığı azaltıyor mu?

Üretici kooperatifleri daha doğru yanıt sağlayabilir.

Sağlıklı gıda üretimi ve erişimi için neler yapıyorsunuz?

Bu konuda elimizde oldukça geniş bir veri tabanı var. Gerek üretici kooperatifleri gerekse küçük üreticileri tanıyoruz. Çoğunlukla referans yoluyla da olsa üretim yöntemleri konusunda bilgi sahibi oluyoruz. Aynı şekilde, bazen diğer kooperatif ve gıda toplulukları ile ortak hareket ederek ortak ürün tedariği sağlıyoruz.

Üreticilerin ve tüketicilerin birlikte örgütlenebildiği kooperatifler mümkün mü?

Bir üst çatı örgütlenmesi olarak mümkün ve bir ihtiyaç da aynı zamanda. Özellikle gıda politikalarına müdahale noktasında. Ancak, temelde şehirlerde örgütlü tüketim kooperatifleri ile kırsaldaki üretim kooperatiflerinin ilk elden çalışma alanları birbirinden farklı olduğunu düşünüyorum.

Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından ne tür sorumluluk içindesiniz?

Bu konuda, her ay düzenli olarak bir kadın kooperatifi temas etme ve ürünlerini sipariş listemize almak gibi bir ilkemiz var.

İklim adaleti ve ekolojik bilinç konusunda ne tür çalışmalarınız var?

Bu konuda farkındalık yaratmak adına, bir taraftan mevcut mücadelenin bir parçası olarak kendimizi konumlandırırken, diğer taraftan da mahallemize farkındalığı arttırmak adına söyleşiler, toplantılar organize ediyoruz.

Kooperatifçiliğin sizlere kazandırdığı nelerdir?

Ortak hareket edebilme, gıda meselesine bütüncül yaklaşım ile bakabilme, çok daha fazla komşu ile tanışıp, iletişime geçebilmeyi sayabilirim.

Katılımcı sertifikasyonu duydunuz mu? Bu sizin için ne anlam ifade ediyor?

Katılımcı onay sistemleri, şirketlerin sağladığı garanti sertifikasyonlarının alternatifi, olan sistemler. Tükettiğiniz bir ürünün sağlıklı olup olmadığı konusunda üçüncü taraf bir şirketin vermiş olduğu organik sertifikası yerine, ürüne-üreticiye yabancılaşmayı ortadan kaldıran, aktif olarak sürece dahil olduğunuz ve siz ya da sizin gibi tüketici/türeticiler tarafında gözlemle, deneyimle yapılan sertifikalandırmalar. Bugün beraber çalıştığımız tüm üreticiler bir şekilde bu sistem üzerinden tercih ettiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim.

Üye olmayanlar da sizden ürün talep ediyor mu?

Elbette ki. Şu an için bir Whatsapp grubu üzerinden yaklaşık 250 komşumuz ile iletişim halindeyiz.

Tüketiciler sizi niye tercih ediyor?

Bence ilk sebep, güven duymaları. Biz bir mahalle örgütlenmesiyiz. Hepimiz komşuyuz. İlk elden birbirimizi tanıyoruz. Ürün ve üretici seçimlerimizin insanlarda güven yarattığını düşünüyorum. İnsanlar, bizim emeğimize saygı duyuyorlar, bu çok önemli. Bizim üzerimizden yaptıkları her alışverişte, bir şekilde gerek üretici tarafında gerekse bizim üzerimizde fark yarattıklarını biliyorlar. Bu iyi hissettiriyor.

Sizleri bu çalışmada motive eden nedir?

Özelde kooperatifçilik, genelde ise sosyal dayanışma ekonomilerinin piyasa ilişkilerine çok girmeden alternatifler üretebilme yeteneğini seviyorum. Kolektif olarak bir şeyler yapabilmek beni mutlu ediyor.

Ürünlerinizi nasıl ve kimlerden sağlıyorsunuz?

Ağırlıklı olarak üretici kooperatifleri ve küçük üreticiler ile çalışıyoruz. Bu konuda elimizde oldukça geniş bir veri tabanı var.

Ürün kriterleriniz nedir? Hangi ürünleri alıyorsunuz, neden?

Bizim en temel kriterimiz yerel-sağlıklı-adil olması. Bu çok önemsiyoruz. Tek başına temiz üretim yeterli değil, aynı zamanda emek sömürüsünün olmaması, mümkün olduğunca bize en yakın üreticileri tercih ediyoruz.

Diğer kooperatiflerle dayanışma ilişkiniz var mı?

Başta İstanbul olmak üzere, pek çok kooperatif ve gıda topluluğu ile yakın iletişim içerisindeyiz. Özellikle ortak iş yapmak ve bilgi-deneyim aktarımında bulunuyoruz.

Fiyatları nasıl belirliyorsunuz?

Fiyatları biz değil, üretici belirliyor. Şimdiye kadar hiçbir üretici ile fiyat pazarlığı yapmadık. Dükkanımız olmadığı, ürünleri ön sipariş ile dağıttığımız için çok küçük bir kooperatif payı ile ürünleri komşularımıza sunuyoruz.

Gıda egemenliği hareketi yaratmak için nasıl bir anlayışa sahip olmak lazım? Anlayışınız nedir?

Her şeyden önce sağlıklı gıdaya erişimin bireysel bir mesele olmadığını, gıda politikalarının bütünü üzerinden yaşadığımız sorunların anlaşılabileceğini düşünüyorum. Bu bakımdan sadece sağlıklı ürün tüketmenin yanı sıra üreticinin ve doğanında bizimle eşit hakları olduğunu, onları da gözeterek bu süreci yönetebileceğimizi düşünüyorum.

Toplum destekli tarımdan ne anlıyorsunuz?

Yukarıda sorduğunuz sözleşmeli üretimin alternatifi olarak kullanılan yöntem. Üreticinin hasat döneminde elde edeceği ürünün tamamı ya da bir kısmını önden satın almaya dayanıyor.