Barbarian filmi, öfkelendiğiniz adilerin, şerefsizlerin, içinize korku yerleştirenlerin ve özgüveninizi sarsanların suratına kapıyı öyle sert vuruyor ki içiniz rahatlıyor.

Kötü şeyler yapan ‘iyi’ insanlar
Fotoğraf: IMDb

"Korku, gizem ve gerilim türündeki Barbarian öyle bir film ki hakkında ne kadar az bilerek izlerseniz o kadar iyi." Tess, bir iş görüşmesi için Airnb ile kiraladığı eve gelir, çifte rezervasyon yapılmış olan bu evde Keith isimli yabancı ile kalmak durumunda kalır. Bu durum Tess’de büyük gerginlik yaratsa da kısa süre içinde aslında korkulması gerekenin çok daha büyük bir şey olduğunu anlarsınız. Yönetmen Zach Cregger’in, kadınları sezgilerine güvenmeye ve bilinçaltından gelen uyarıları görmezden gelmemelerine atıfta bulunduğu bir bölüm. Bu anlattığım kısım her ne kadar hikâyenin büyük bir kısmını kapsar gözükse de işin aslı öyle değil. Zaten senaryonun özgün değeri burada yatıyor ve filmin ilginçliği burada devreye giriyor. Mesele buymuş, derken bambaşka bir şeye evrilebilen ve birden çok farklı yöne doğru ilerleyen filmler fazlasıyla az karşılaşılır oldu. Barbarian filminin çekiciliği ve orijinalliği bu değişimlerin altından yüzakıyla çıkmış olmasında. Elbette seyirciye de bir görev düşüyor; farklı olana fırsat tanımak. Film belli bir yönde ilerlerken ve seyirci bu yöne alışmışken filmin bunu terk etmesi seyirci için asap bozucu olabiliyor. Ama bana inanın burada öyle olmayacak ve siz de filmin hikâyesinin kendini tekrar tekrar başka türlü tanımlamasından memnun kalacaksınız. Bu kadar söyleyeceğim daha fazlası henüz izlemeyene haksızlık.

DETROIT RUHU

O zaman gelin filmin sürprizlerini bozmadan onu anlamlandırmaya çalışalım birlikte. Öncelikle gene Detroit’teyiz. Amerikan rüyasının sosyoekonomik anlamda çöktüğünün sembol şehri Detroit kültür alanında ayağa kalkma sürecinde. Son yıllarda buraya taşınan sanatçılar, filmciler, müzisyenler sayesinde belki de bu şehir ileride önemli akımların doğacağı bir yer olacaktır, göreceğiz. Ama bugün filmlerde Detroit’in adeta başlıbaşına bir tema olarak kullanılıyor olması hem görsel hem anlamsal olarak alegorik. Jim Jarmusch’un Only Lovers Left Alive, Ryan Gosling’in Lost River, David Robert Mitchell’ın It Follows filmlerinin Detroit’ten nasıl faydalandıklarını hatırlayın. İçimizdeki korkular, yarattığımız canavarlar, habis ruhların, hayal kırıklıklarının Detroit’in eski yıkılmış evlerin olduğu sokaklardaki soluğu kamera objektiflerinden çekici bir şekilde yansıyor. Depresyonlar, çöküşler, kayıplar ve hepsinin toplamında toplumsal ortak travmaların dışavurumu olduğundan, filmlerin hazır film seti gibi görev gören Detroit’te geçmesi anlamlı ve mantıklı. Ürkütücü eski mahallelerinde ve de ayağa kalkmak için var gücüyle çabalayan yeni sokaklarında gezmiş biri olarak şehrin korku veren ama bir yandan da direnci gösteren hisler uyandırdığını söyleyebilirim. Aynı bu filmdeki Tess karakteri gibi.

TESS, KEİTH VE AJ

Georgina Campbell, Tess rolünde ve Bill Skarsgård, Keith rolünde harikalar. Yönetmen Zach Cregger tehlike içindeki kadını korku atmosferine o kadar iyi yerleştirmiş ve Keithler’e olan güvensizliği korku türüne o kadar iyi bağlamış ki filmin ilk yarısında bu ikili senaryoda büyük bir kapıyı birlikte aralamayı başarıyor. Ve şaşırtıyorlar. (Hafif spoiler içerir) Ardından, güçten, popülerlikten kör olmuş AJ rolündeki Justin Long ile MeToo kapısı aralanmış oluyor. Kuşkucu ve tekinsiz yanlarımızın iyiden iyiye tetiklendiği bir bölüme geçiyoruz. Temiz yüzlü ama netameli AJ karakterinin, ifşalar sırasında ’acaba kadın yalan söylüyorsa, abartıyorsa?’ sorularına bir bar sahnesinde verdiği cevap ile iyiden iyiye geriliyorsunuz. Tabi bir yandan da aslında dehşet verici bir korku filmindesiniz. Ve son derece ürkütücü şeyler yaşanıyor bir yandan. Yani duble gerilim. (Hafif spoiler bitti) Gene mecbur kısa kesmek zorundayım oysa ki tek tek her şeyi detaylıca anlatmayı çok isterdim. O yüzden finali ile ilgili birkaç söz daha söyleyip bırakacağım. Film son perdesinde, en zirveye ulaştığı anda hâlâ meseleyi anlamamış gerizekalılara ‘durum tam da budur’ diyerek akıllarda kalıcı bir final anı yaşattırıyor. Önemli bir şey daha eklemek istiyorum filme dair; bu filmin kapsadığı sadece kadınlar değil bu sefer, kirli olanlar yüzünden töhmet altında kalan düzgün, dürüst erkekleri de kapsayan bir küme var. Film, öfkelendiğiniz adilerin, şerefsizlerin, içinize korku yerleştirenlerin ve özgüveninizi sarsanların suratına kapıyı öyle sert vuruyor ki içiniz rahatlıyor. Hadi izleyin, şu an Disney Plus’ta yayında.