Kovuktaki Akademi
Günlük hayatımızda dakika başı bilimsel etkinlik içinde değilizdir
Günlük hayatımızda dakika başı bilimsel etkinlik içinde değilizdir. Bir ömür geçer, bilimle bir dirsek temasımız olmayabilir. Toplumun ezici çoğunluğu için geçerli bir yargıdır bu.
Sokakta bilim olmayabilir.
Ancak, bilimin evi olan akademyada , “sırça köşkte” bilimin olması, bilimsel çalışmanın, bilimsel üretimin olması insan ve dünya için vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Bilim mevzuunda, sokak ve akademya arasındaki çatışkıyı bilmekteyim. Ahir ömrümüzde bir bilimsel çalışmanın kıyısından da olsa geçelim diye çabalamaktayım. Geç zamana denk düşen yüksek lisanstan sonra, hızımızı alamadık, bir de doktora yapalım dedik. Derdimiz ne ÖSYM başkanı olmak ne de bir boş bir akademik ünvanla birlikte “akademik memur maaşı” için bir köşe kapmak. Sadece ve sadece yöntemli çalışma ve içsel disiplin için bir doktora girişimi! Bunun için öncelikle dil sınavını geçmek gerek.
Üniversite dil sınavını kaçırmışız. Dengi olan KPDS için başvuru yaptık.
Sözde bilimsel çalışma için yola çıkıyoruz. Sınav ve sınavın yapılacağı üniversite binasına giriş koşulları bir toplama kampı disiplinini içeriyor.
ÖSYM’nin son dönemdeki karnesi ortada. Evinde kendi hatası için çocuğunu karısını döven cehalet- ehli erkek tipini düşünün. ÖSYM de aynen öyle. Sınavlara şüphe düştükçe sınav koşullarını toplama kampı ceberrutluğuna çeviriyor. Ne denli zor koşullar koyarsa o denli işini iyi yapıyor görünecek, öyle sanılacak! Sistemin mükemmel işlediğini göstermenin en yanlış yolunu seçiyor ÖSYM.
Bir sayfa tutan sınav yasakları nedeniyle neredeyse gözlüğü bile evde bırakmayı düşündüm. Üzerinizde hiçbir metal eşya, takı, yüzük, kolye, küpe, cüzdan, saat, anahtar, madeni para, vb olmayacak. Sadece şeffaf şişede suya izin var. Kalem, silgi, peçete dahi yasaklara dahil. Bunları devletimiz bize hazır edecek.
Önce araba ile gitmeyi düşündüm; iyi de kontak anahtarını nerede bırakacağım? Yanıma sadece kimlik, sınav giriş belgesi ve 10 TL kağıt para aldım. Sınav yerine ulaşmak için taksi parası. Şansa bakın ki, taksici kestirme yoldan gitti. Adrese varınca, avucuma 4 tane metal 1 liralık saydı.
Girişte bir kız öğrenci görevli ile kavga etmekte. Burnunda toplu iğne başı kadar bir hızma. Kızı içeri almıyorlar, “Çıkar onu” diyorlar.
Cebimde dört tane metal para. Tam bir illegallik duygusu içindeyim. Üzerimdeki yasadışı maddelerle kapıya yaklaşmaktayım. Atmak olmaz, yutmak hiç olmaz.
Kapının kıyısında , duvarda küçük bir oyuk gördüm. Bütün mal varlığımı, illegalitem olan dört tane metal parayı o kovuğa sokuşturdum. Parmağım toza bulandı.
Akamedyada bile kalmayan bilimin son kırıntısı o tozlu kovuktaydı. Parmağıma bulaşan akademik bilimi silsem mi, saklasam mı bilemedim!
İnsanı daha insan eden akılcı bir sistem yerine, insanı sersem eden bir cehalet akademyayı yutmuş; birkaç kovuk dışında!
Haftanın dizesi; “hüzünlü aşklardan daha da güzelsin” (J. Cocteau, Derin Uykunun Söylevi, Sel Y. Çev: Halil Gökhan)
Sokakta bilim olmayabilir.
Ancak, bilimin evi olan akademyada , “sırça köşkte” bilimin olması, bilimsel çalışmanın, bilimsel üretimin olması insan ve dünya için vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Bilim mevzuunda, sokak ve akademya arasındaki çatışkıyı bilmekteyim. Ahir ömrümüzde bir bilimsel çalışmanın kıyısından da olsa geçelim diye çabalamaktayım. Geç zamana denk düşen yüksek lisanstan sonra, hızımızı alamadık, bir de doktora yapalım dedik. Derdimiz ne ÖSYM başkanı olmak ne de bir boş bir akademik ünvanla birlikte “akademik memur maaşı” için bir köşe kapmak. Sadece ve sadece yöntemli çalışma ve içsel disiplin için bir doktora girişimi! Bunun için öncelikle dil sınavını geçmek gerek.
Üniversite dil sınavını kaçırmışız. Dengi olan KPDS için başvuru yaptık.
Sözde bilimsel çalışma için yola çıkıyoruz. Sınav ve sınavın yapılacağı üniversite binasına giriş koşulları bir toplama kampı disiplinini içeriyor.
ÖSYM’nin son dönemdeki karnesi ortada. Evinde kendi hatası için çocuğunu karısını döven cehalet- ehli erkek tipini düşünün. ÖSYM de aynen öyle. Sınavlara şüphe düştükçe sınav koşullarını toplama kampı ceberrutluğuna çeviriyor. Ne denli zor koşullar koyarsa o denli işini iyi yapıyor görünecek, öyle sanılacak! Sistemin mükemmel işlediğini göstermenin en yanlış yolunu seçiyor ÖSYM.
Bir sayfa tutan sınav yasakları nedeniyle neredeyse gözlüğü bile evde bırakmayı düşündüm. Üzerinizde hiçbir metal eşya, takı, yüzük, kolye, küpe, cüzdan, saat, anahtar, madeni para, vb olmayacak. Sadece şeffaf şişede suya izin var. Kalem, silgi, peçete dahi yasaklara dahil. Bunları devletimiz bize hazır edecek.
Önce araba ile gitmeyi düşündüm; iyi de kontak anahtarını nerede bırakacağım? Yanıma sadece kimlik, sınav giriş belgesi ve 10 TL kağıt para aldım. Sınav yerine ulaşmak için taksi parası. Şansa bakın ki, taksici kestirme yoldan gitti. Adrese varınca, avucuma 4 tane metal 1 liralık saydı.
Girişte bir kız öğrenci görevli ile kavga etmekte. Burnunda toplu iğne başı kadar bir hızma. Kızı içeri almıyorlar, “Çıkar onu” diyorlar.
Cebimde dört tane metal para. Tam bir illegallik duygusu içindeyim. Üzerimdeki yasadışı maddelerle kapıya yaklaşmaktayım. Atmak olmaz, yutmak hiç olmaz.
Kapının kıyısında , duvarda küçük bir oyuk gördüm. Bütün mal varlığımı, illegalitem olan dört tane metal parayı o kovuğa sokuşturdum. Parmağım toza bulandı.
Akamedyada bile kalmayan bilimin son kırıntısı o tozlu kovuktaydı. Parmağıma bulaşan akademik bilimi silsem mi, saklasam mı bilemedim!
İnsanı daha insan eden akılcı bir sistem yerine, insanı sersem eden bir cehalet akademyayı yutmuş; birkaç kovuk dışında!
Haftanın dizesi; “hüzünlü aşklardan daha da güzelsin” (J. Cocteau, Derin Uykunun Söylevi, Sel Y. Çev: Halil Gökhan)