Fikir çatışmasından çatışmasına koşan ülkede, Euro 2016 elemelerindeki ulusal takım üzerine herkes fikir birliğinde. Dibe vurduk, daha doğrusu dip burası mı onu da tam bilmiyoruz. Genel bir değerlendirme yapalım

Fikir çatışmasından çatışmasına koşan ülkede, Euro 2016 elemelerindeki ulusal takım üzerine herkes fikir birliğinde. Dibe vurduk, daha doğrusu dip burası mı onu da tam bilmiyoruz. Genel bir değerlendirme yapalım.

Oyuncu kalitesi: Türkiye sınırları içinde yetişip şu anda Avrupa’nın üst düzey liginde top koşturan oyuncu sayısı 1. Hoş üst düzey olmayan ligleri kattığınızda da çok değişen bir şey olmuyor. Listeye yıllardır ulusal takım yüzü görmeyen 34’lük Gökdeniz Karadeniz ve Katar’da Umm Salal forması giyen Tuncay Şanlı ekleniyor sadece. Gruptaki 6 takım içerisinde, son eleme maçları için açıklanan kadrolarda Kazakistan’ın dahi 2 oyuncusu ülkesi dışında futbol oynuyordu. Çekler, İzlandalılar, Hollandalılar, Chelsea, Hamburg, Wisla Krakow fark etmeden, yabancı bir ülkede, yabancı meslektaşlarına uyum sağlayıp zoru başarmayı deniyorlar. Bizde ise oyuncularımız ancak ülkeden kaçarak bunu yapabiliyor. Gerisi kendi rahat yaşamında, yabancı sınırına sırtını dayamış biçimde, en büyük vizyonunu İstanbul’a kapağı atmak olarak belirliyor. Türkiye’deki futbolcular, 25 yaşına kadar ailesinin cebinden geçinip her dileği yerine getirilmiş, ama gerçek hayata atıldığında bocalayıp kimlik bunalımına düşen gençler gibiler. Tecrübesizler, güçlü bir karakterleri yok ve sürekli pohpohlanmaktan, ciddi Avrupalı rakiplerini senede en fazla 10 kez görmekten (o da şanslı olanları) rekabete de gelemiyorlar.

Teknik adam: Şekil olarak bakıldığında, kendi liginde 6 şampiyonluk ve ülke tarihinin tek Avrupa kupasını kazanmış bir adamın ulusal takım hocası olması olağan gelebilir. Ancak Fatih Terim’in yaklaşık 10 yıldır dünya futbolundaki gelişmelere ayak uyduramamış haliyle, kavgasını, etrafında oluşturduğu dar çemberin içinde verdiği de aşikâr. Her maçtan sonra ne işe yaradığını anlayamadığım “rakip kalemize gelmeden gol yiyoruz” bahanesi (gol atmak için rakip kaleye “gitmek” şart olmadığı gibi “gitmek” lafıyla kastettiği ne bilmiyorum. Bilal Kısa’nın golü rakip kaleye gitmek miydi ya da 2008’de Cech, Hamit’in ortasını Nihat’ın ayağına bıraktığında rakip kaleye gitmiş miydik mesela sormak lazım), kendi basın mensuplarını, o yetmeyince yabancı basın mensuplarını azarlaması bir yana, bu kadar egosu yüksek bir adamın, “Bize kimse felsefemizi oturtmak için zaman vermez, biz de istemedik zaten” demesi kafasının ne kadar karışık olduğunu gösteriyor. Halbuki bu ülkede, “zaman isteme” lüksüne en fazla sahip isim kendisi, ama muhtemelen kendisini yaratan sisteme baş kaldırmak onun da işine pek gelmiyor. Terim 12 ay önce Galatasaray’dan isteği dışında ayrıldığından beri, birileriyle kavga halinde ve bu hali, takımlarına yansıyor fena halde.

Medya: Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük doğal yeteneklerden Sergen Yalçın, Çek Cumhuriyeti mağlubiyetinden sonra “Bu Çekler Hollanda’yı yendi diye iyi takım sanmıştım, bunlar nasıl Hollanda’yı yendi, gerçi maçı izlemedim ama” diyor. Devlet kanalından ayda 5 sıfırlı maaş alan ve görevi futbol maçları üzerine yorum yapmak olan bir çalışan, üzerine yorum yapacağı maçları izlemiyor. İzlemediği için de Çekleri, Hollanda’yı, İzlanda’yı kendi takımından aşağıda sanıyor. İnsanları buna inandırıyor, daha kötüsü kendisi de buna cidden inanıyor. Ülke medyası hâlâ 3 maçta 3 galibiyet alan, gol yemeden 8 gol atan İzlanda’yı takım olarak görmüyor. Yavaş yavaş kapasitemizin ne olduğu konuşulmaya başlandı, ama bunu görmek için 1992’den beri en kötü eleme grubu başlangıcını yapmamız gerekmiyordu.

16 Kasım’da iç sahada Kazakistan ile oynayacağız. 1 ayda ülke futbolunun ve futbolcusunun profilinin ya da teknik direktör anlayışının değişmesi zor. Ancak, en azından gerçekten ne olduğumuz, ne seviyede olduğumuz, Şampiyonlar Ligi’nde olmadığımız, ulusal takımımızın yerlerde süründüğü, UEFA katsayı listesinde düştüğümüzün, büyük ücretler ödeyerek oyuncu kontratları imzaladığımızın, yani Katar olmasak da Katar’dan hallice olduğumuzun farkına varabiliriz.