Artan yoksulluk, köylerden gelen gıda takviyesi ve destekle ayakta kalmaya çalışan milyonları vurdu. Araştırmalar krizin, aile ve akrabalık ilişkilerini de hızla çözdüğünü gösterdi. Yoksulların hayatta kalma taktiklerinin değiştiğine dikkat çeken uzmanlar, “Köyden desteğini yitiren milyonlar, bu kez finansal borçlanmaya yöneldi, bu daha büyük bir kriz” diyor

Köyle bağ kesildi yoksulluk katlandı

Mehmet Emin KURNAZ

Ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı toplumdaki etkisini artırıyor. Her sabah gözünü zam haberleriyle açan milyonlar artık temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Açlık, ülkenin en yakıcı sorunu haline gelirken derinleşen yoksulluğun kısa, orta ve uzun vadede pek çok sonuçları olacağını söylemek mümkün. Son dönem gündeme gelen ‘yetersiz beslenme sonucu çocuklarda ortaya çıkan gelişim bozukluğu’ bunlardan yalnızca biri. Öte yandan yayımlanan kamuoyu yoklamaları da bu durumun toplumsal etkilerine mercek tutuyor.

Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Nisan 2022 Raporu’nu yayımladı. Ekonomik Kriz ve Göstergeleri başlıklı Diyarbakır merkezli yapılan araştırmaya göre katılımcıların yüzde 42,3’ü faturalarını ödemekte zorluk yaşıyor. Temel ihtiyaç maddelerini dahi karşılayamadığını söyleyenlerin oranı yüzde 31,7 olurken yüzde 26’sı da sağlık ihtiyaçlarını karşılayamadığını ifade etti. Araştırmada dikkat çeken nokta ise yüzde 50’nin üzerinde katılımcının aile ve akraba desteğine ihtiyaç duyduğu halde destek alamadığını açıklaması oldu.

Yakın döneme kadar Türkiye’de bulunan kent yoksullarının dayanak noktası, kırlardan gelen yardımlar oldu. Milyonlarca yoksul yurttaş, köylerdekindeki dost ve akrabaların gönderdiği başta gıda maddeleri ile yaşamlarına katkı sağladı. Ancak krizin geldiği boyut, başta tarım ve hayvancılık faaliyetlerini de vurdu. Üretim bitme noktasına gelirken metropollerde yaşayan yoksullar da yerellerden aldıkları desteği kaybetti. Bunun doğal sonucu olarak da aile ve akrabalık ilişkileri hızlı bir çözülme sürecine girdi.

Yoksulluğun aile yapısı üzerindeki etkileri konusunda uzun zamandır çalışmalar yaptıklarını belirten Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, “Özellikle 2015 sonrası daha özel bir durum gelişti. Türkiye'nin genelinde de böyle ancak doğu bölgesindeki illerin bir özgünlüğü vardı. Geniş aile yapısı, uzun yıllar bir şekilde ayakta tutuluyordu. Bu geniş aile yapısı ve kentleşen nüfusun önemli bir kısmı kırla, köyle bağını sürüyordu. Bir de komşuluk ilişkileri henüz canlıydı. Ama son yedi sekiz yılda çok hızlı bir çözülme başladı” dedi.

koyle-bagi-kesildi-yoksullugu-katlandi-1009740-1.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç

SON 8 YILDA ÇOK HIZLI ÇÖZÜLME VAR

Aile, sosyal ve komşuluk ilişkilerinin çözülmesinin, tipik metropolleşmeyle beraber insanları yalnızlığına mahkum ettiğine dikkat çeken Genç, bu toplumsal kesimlerin köylerle ilişkisinin kesilmesiyle daha önce yoksullukla baş edebilme koşullarının da ortadan kalktığını vurguladı. “Yoksulluk ve kriz özellikle Doğu’da her zaman vardı” diyen Genç, “Yoksullukla baş edebilmelerinin en temel nedenlerinden biri zaten sosyal dayanışma ilişkilerinin canlı olması ve kıra dayalı pozisyonlarının kopmamış olmasıydı. Ancak sosyal yapı, komşuluk ilişkileri değişen imar biçimiyle beraber çok hızlı bir biçimde koptu. Zaten kır ve köyde toprağa dayalı üretim biçimi çok uzun yıllar can çekişiyordu. Ve o oradan beslenme olayı da bitti” değerlendirmesini yaptı.

Bütün bunların krizlerle, yoksullukla baş edebilme stratejilerinin de iflası anlamına geldiğini vurgulayan Genç, “Yerine henüz yenisini koyamadı insanlar. Bunun yerine daha finansal alanlarla kredi borçlanmaları biçiminde yürüyen yaşam biçimi, borçlanarak krizle baş edebilme çabasıyla karşı karşıyayız. Ne yazık ki sosyal yardımlaşma mekanizmaları da çok güçlü değil. Yani bu insanlar sosyal yardım da alamıyorlar” şeklinde konuştu.

Bu yoksullaşma biçiminin, toplumsal huzursuzlukları tetikleme biçimine dikkat çeken Genç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün kimlikler arası gerilimler tetiklenerek, insanların yoksulluğa yol açan politikalarla mücadele etmesi yerine toplumun birbiriyle gerilmesi sağlanıyor. ‘Buradan nasıl çıkabiliriz?’ Sorusuna vereceğimiz yanıt ise bir bütün olarak her şeyin değişmesi meselesi. Yoksulluk en nihayetinde bir ekonomik politika sonucu gibi görünse de Türkiye'de hem demokratikleşmenin hem üretim biçiminin hem de ekonomik politikaların bir bütünüdür. Bu nedenle toplumsal dokunun birbiriyle bütünsel bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor.”

Kıyı ve kent arasındaki bağlantının, aynı zamanda aile içindeki dayanışma ilişkisinin Türkiye'de yoksullukla mücadelede kullanılan bir taktik olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Demet Lüküslü ise, ‘Yoksulların nasıl ayakta kalırız, nasıl dayanırız?’ Meselesi için büyük stratejiler geliştirme şansları yok ancak ayakta kalmak için küçük taktikler geliştiriyorlar. Onlardan bir tanesi de ister istemez aile içi dayanışmaydı” yorumunu yaptı. “Ancak hem yoksulluğun çok daha sertleşmesi ama aynı zamanda da elde bulunan bu taktiklerin uygulanmasını sağlayacak mekanizmaların zayıflaması bu taktikleri geçersiz hale getirdi” diyen Lüküslü, “Bugün bu dönüşümün çok daha keskinleştiğini görüyoruz. O yüzden hükümetin genel olarak uyguladığı, ‘Nasıl olsa bizde aile çok güçlü. O yüzden yoksulluk ne kadar kötü olursa olsun bir şekilde bireylerin başının çaresine bakmasını sağlayacak aile kurumu var’ düşüncesi de artık işlevsiz hale gelecek” değerlendirmesini yaptı.

koyle-bagi-kesildi-yoksullugu-katlandi-1009739-1.
Prof. Dr. Demet Lüküslü

“Yoksulluk keskinleştikçe aile kurumunun yoksullukla mücadelede geliştirdiği taktiklerde ister istemez bir güçsüzleşme oluyor” diyen Lüküslü, öte yandan son dönem işçi sınıfındaki tepki ve hareketliliğe de dikkat çekti.

İŞÇİ SINIFINDA DA İTİRAZLAR YÜKSELİYOR

Farklı yerlerdeki işçi hareketlerinin hem yoksullukla hem de onurlu bir yaşam için mücadele etme gücünü kendinde bulan ve örgütlülük içinde kazanımlar elde ettikleri bir sürece tanık olduğumuzu değerlendiren Lüküslü, “Ama bir yandan da tabii ki işsizliğin çok yüksek olduğu bir toplumda yaşıyor olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Genç işsizliğinin çok yüksek olduğunu hatırlayalım. Bu oranlar yüksek oldukça her zaman çalışan kitle ve örgütlü mücadelenin üzerinde patronların ‘siz yoksanız sizin yerinize ikame edeceğimiz, sizin kadar bir başka nüfus daha var’ şeklindeki gözdağın işçiler üzerinde hissettirmeye çalıştığını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı. Lüküslü değerlendirmesinin devamında şunları aktardı: “Bugün öyle gözüküyor ki işçi hareketinin de önünde çok önemli bir sınav var. Bütün bu dönüşümle beraber işçi hareketi kazanımlar doğrultusunda birleştirecek ve bunun üzerinden de toplumun önemli bir kesiminin taleplerini, ihtiyaçlarını dile getirecek güçlü bir hareketin ihtiyaç olduğunu görüyoruz.”

koyle-bagi-kesildi-yoksullugu-katlandi-1009741-1.

EN ÖNEMLİ SORUN AÇIK ARA GEÇİM DERDİ

AREA Araştırma Şirketi nisan ayında gerçekleştirdiği Türkiye siyasi gündem araştırması anketinin sonuçlarını paylaştı. Ankette, siyasi partilerin seçmen desteği, hükümet ve diğer siyasi partilerle ilgili kanaatler ve nisan ayı gündem konularıyla ilgili kanaatleri tespit etmek amacıyla 26 ilde 18 yaş ve üzeri 2 bin 450 kişi görüşüldü. Çalışmaya göre ülkedeki en önemli sorunun geçim sıkıntısı olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 70’in üzerine çıktı.

Ankette Cumhurbaşkanlığı sistemini başarısız bulanlar yüzde 60,4 olurken başarılı bulanlar 33,9’da kaldı. Öte yandan ankette katılımcılara, “Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” diye de soruldu. Geçerli oylar üzerinden sonuçlara göre AKP yüzde 30 oy alırken CHP ise yüzde 27 oy oranına sahip. İYİ Parti’nin yüzde 16, HDP’nin ise yüzde 10,5 oy oranı bulunuyor. Araştırmada MHP yüzde 8,1, Deva Partisi ise yüzde 2,2 bandında.

***

HALKIN ALMAKTAN VAZGEÇTİKLERİ

• Giyim: Yüzde 42
• Gıda: Yüzde 32

MİLYONLAR YARDIMA MUHTAÇ HALDE

Faturalarımı ödemekte zorlanıyorum: Yüzde 42,3
Temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum: Yüzde 31,7
Sağlık ihtiyacımı karşılayamıyorum: Yüzde 26
Herhangi bir sosyal yardım alamıyorum: Yüzde 92,3
Aile ve akraba desteğine ihtiyacım var ama alamıyorum: Yüzde 51