Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (Bolşevik) Tarihi, bölüm bölüm, madde madde içinden çıkılmaz sanılan karanlığın nasıl dize getirileceğini anlatıyor

Kravatı gevşet!

Onur Akyıl

‘Olanları’ okumak, tarihi okumak sayılabilir mi, sanırım soru bu. Akan ve duran bir tarih var; ortak olmaya çalıştığımız ve ancak etrafında dolaştığımız, dolaşabildiğimiz, gündeliğin çıkarımlarıyla yeniden yorumlanan ve bu yüzden tehlikeli olan bir zincirleme gerçeklikler, kurgular, sanmalar bütünü. Tarih, şeyler düzeninde sabitliğin ya da merkeziliğin, dolayısıyla bir taraftan bakmanın, taraf olarak bakmanın, yoruma gerek bırakmayan biçimi mi? Bu sorular çoğaltılabilir; kaldı ki kendiliğinden çoğalır gider de. Verilecek cevapların kesinliği de belirleyici değildir bu yüzden; fakat açık olan o ki ‘güvenilir’ bir okuma için, geriye dönüp bakmanın ötesinde şeyler lazım, söz konusu tarih olduğunda. Sanırım bu yüzden bir bütün olarak tarih bizi ne kadar çaresiz bırakıyorsa, alanı daraltılmış ve tarih sözcüğüyle desteklenmiş başka başka şeyler de aynı derecede özgür kılıyor bizi; hatta bununla yükümlü, özgür kılmakla.

Olcay Geridönmez’in yayıma hazırladığı, Kor Kitap’tan Mart 2018’de yayımlanan Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi isimli ve kanımca yukarıdaki soruları / sorunları oldukça başarılı bir biçimde eleyen çalışma, her şeyden önce bir enerji aktarımı bu yüzden. Çalışma ‘tarih’in dışında kalabilen bir tarih okuması…

Elbette Olcay Geridönmez çalışmayı dilimizde yayıma hazırlıyor… Kaynak, SBKP Merkez Komite’nin 1938 yılında onayladığı ve 1940 yılında Moskova Ecnebi Dillerde Neşriyat Yayınevi tarafından yayımlanan edisyonun Almanca basımı. İşte tam da bu yüzden bir duran ve akan tarih meselesinden bahsediyorum aslında. Ortada olup bitmiş bir şey mi var, süren, kendi tarihinin dilinden başka dillere taşan ve akan, akmakta olan, akmakta ısrar eden bir tarih mi? Öyle ya bu durumda, biten, durgun, hareketsiz bir şey yok. Bu elbette işin başka bir boyutu…

Dilimizde özellikle yetmişli yılların sonlarında ve ilerleyen süreçte basılan, Sovyetler’de çeşitli komisyonlarca hazırlanmış birçok kitap var. İlk anda aklıma gelen Pospelov’un Edebiyat Bilimi örneğin; sonra çeşitli kongre kararlarından derlenen ‘Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı.’ Meraklı okur bu tür çalışmaların çoğuna rastlamış, bu çalışmaları okumuştur. Bu tür çalışmaların ‘komisyonlarca’ hazırlanmış olmasının önemi, aktarılan şeylerin ‘ders’ niteliğinin okuyucuya fısıldanmasıdır aslında. Bu tür çalışmalarda içerikler gerçekten bir titizliğin izlerini taşır, atlanmış, soru olarak kalmış hiçbir nokta yoktur. Bu anlamda Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi de böyle bir çalışma. Dolayısıyla ‘yeni başlayanlar’ kadar, işin meraklıları için de bulunmaz bir kaynak.

Bu çalışmanın asıl önemli noktası ise, Lenin’in çalışmalarının ne zaman, neye karşı, hangi amaçla yayınlandığını da okura anlaşılır bir biçimde iletmesi. Çoğu zaman ezbere yapılan Lenin alıntılarının, temel meselelerinin belli bir sıra dâhilinde izlenebilmesi oldukça faydalı. Dediğim gibi, özellikle genç okurun bu önemli olanağı kaçırmaması gerek. Elbette bu sıra, yalnızca Lenin çalışmaları özelinde yer almıyor çalışmada. Rusya’nın ekonomik ve sosyal gelişim aşamaları, bu aşamalar içinde ortaya çıkan tüm düşünme biçimleri, Bolşeviklerin bu olaylar ve düşünme biçimleri karşısında takındıkları tavır yoruma mahal vermeyecek biçimde açık ve net, çalışmanın içeriğinde.

Hal böyle olunca, başka yerlerde rastlamanın pek mümkün olmadığı önemli ayrıntılar da kitabın / çalışmanın içeriğinde yer alıyor. Örneğin çoğu zaman bu alandaki tartışmalarda Menşevikler üzerinde durulur ve genel geçer şeyler söylenir; bu çalışmada Menşeviklerin yaklaşımları konusunda da ayrıntıları görmek mümkün. Menşevikler harici başka grupların SBKP içindeki faaliyetleri de ayrıntılı olarak karşımıza çıkıyor; bu da çoğu kaynakta üzerinde durulmayan, atlanmış bir durumdur. İşin bu kısmı da yeni ve meraklı okur kadar, kitabın ‘uzman’ olma yolundaki okura da seslendiğini gösteriyor. Kısacası bu alanda karşımıza çıkan ve neyin ayrıntı ve önemli, neyin gereksiz olduğunu ortaya koyan ender çalışmalardan biri. Kitabın / çalışmanın sunduğu okuma kolaylığının da bu anlamda altı çizilmeli.

Ayrıca, dönemin Bolşeviklerle mücadele etme yöntemlerinin de, tıpkı Bolşevik ruhun sürdüğü gibi sürdüğünü görmek ilginç. Bolşevik algının Rusya’da yükselmeye başladığı dönemde edebiyatın cinselliğe kayması, soyut anlatılara yönelmesi ve Bolşevik diriliğin karşısına bir çürüme söylemi koymaya çalışması, herhalde şimdinin değerleri açısından konuya yaklaştığımızda da hem şaşırtıcı hem de hiç şaşırtıcı değil. Sınıf pratiklerinin etkili bir biçimde yükseldiği her dönem ve her yerde, bu algının karşısına dikilen şey hep aynı… İnsanın zaafları ve bulanıklaştırmaya çalışan zihni… Kitap / çalışma bu tür meseleleri de ele alarak, aslında onlar içinde yol gösteriyor ve yöntemler öneriyor. Dolayısıyla başından beri söylediğimiz üzere, duran tarih ve akan tarih arasındaki bağıntının, her ikisine dair soruların Bolşevik yanıtlarını okumak keyifli ve umutsuzluktan, karamsarlıktan uzak kalmayı sağlıyor.

Sonuç olarak, Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi gerçekten tek solukta okunan bir el kitabı niteliğinde. Bölüm bölüm, madde madde içinden çıkılmaz sanılan karanlığın nasıl dize getirileceğini anlatıyor. Boynumuzdaki ‘Stolıpin Kravat’ını genişletmek için okunmalı.