Çocukluğumdan beri müziğe ve fotoğrafçılığa meraklıydım. Lise yıllarında ilk uzunçalar için amca ve ağabeyimle stüdyoların yollarını aşındırırken o zamanın en çok okunan gazetesinin yerel foto muhabirleri için açtığı “gözlemciler servisi”ne girmeye de hak kazanmıştım. Bakırköy ve civarında ne olay olduysa ben Rus yapımı ZENIT-E makinamla koşturur haber yakalamaya çalışırdım. O yıllarda dikkatimi çeken bir şey olmuştu, insanlar fotoğraf makinesi ve de enstrüman kutusu taşıyanlara biraz garip bakıyorlardı. Ben acaba kuruntu mu yapıyorum diye düşünürken yıllar sonra özellikle bağlama çalan arkadaşlarımın da o yıllara ait anılarında benzer durumlara rastladım.

Fotoğraf makinesi’nden çekinmeyi anlamıştım da -insanlar özel hayata müdahale gibi algılayabilir diye- enstrüman kutusunu pek anlayamamıştım. Sonrasında ise 80’li yılların başında sanatla uğraşan insanlara sorulan soruların başında “asıl işiniz ne?” geldi.

Sanatla uğraşmanın ancak hobi olabileceğini öğrenmişti insanlar büyüklerinden. Gel zaman git zaman yıllar geçti tabii ki bu anlayış değişti. Zira artık “müzik endüstrisi” “kültür endüstrisi”nin en çok gelir getiren dallarından biri. Müzik artık hem ekonomik hem de toplumsal bir güç.

Bu yüzden iktidarlar kamuoyu oluşturmakta benzersiz olan ve yığınları inanılmaz etkileyen sanatçıları her zaman kontrol altında tutmak ister fakat bu çabaları her zaman hüsranla sonuçlanır. Hiçbir zaman mevcut iktidar kendi yazarını, şairini, müzisyenini, oyuncusunu, heykeltraşını, ressamını, yönetmenini kısaca sanatçısını yaratamaz. Yaratabilir görünse de bu kendi seçmeni ve kitlesi tarafından da kabul görmez.

Zira sanat bağımsızdır, korkusuzdur, cesurdur, özgürdür. Sanatçılar devrime, devrimciler sanata inanır. Böyle olmasaydı Deniz Gezmiş’in asılmadan önceki son isteği Rodrigo’nun “gitar konçertosu” olabilir miydi? Ya da Şilili devrimci müzisyen Victor Jara Allende’yi desteklediği ve de sosyalist bir dünya özlemi için faşist Pinochet rejimi tarafından katledilene kadar onca işkenceye dayanabilir miydi?

Ülkemizde de Nâzım Hikmet’ten Rıfat Ilgaz’a, Grup Yorum’dan Sabahattin Ali’ye kadar binlerce sanatçı iktidarın ve mevcut düzenin hedefi olmadı mı?

Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Bana bunları yazdıran ise -birkaç ay önce meydana gelen- benim yeni izlediğim ve Hayko Cepkin’i hedef alan bir televizyon programındaki görüntüler idi. Hayko, bu ülkedeki en özel sanatçılardan birisidir. Türkiye için zor bir müzik tarzını, sahne gösterisini, kılık kıyafetini seçmiş ve de bunları içinden geldiği için sanatta özgür olmanın tadını çıkardığı için kısacası bunu istediği için seçmiştir.

Bunun içinde ne saraya yaranmak, ne para kazanmak, ne de kendisine ayrıcalık sağlamak vardır. Milyonlarca gencin onun müziğini sevmesindeki en büyük etken şarkıları kadar gençlere kendi yolunu seçmelerini göstermesidir. Yeni neslin kendi özgür iradeleriyle hareket etmelerini sağlamaktır. Hayko’nun yaptığı biraz önce yukarıda bahsettiğim sanata dair nitelemelerimin hepsini kapsamaktadır.

Adını söylemeye gerek duymadığım yandaş bir televizyon kanalında iki kişi Hayko Cepkin’in son şarkısı ve de ona çektiği kliple ilgili eğer yanlış duymadıysam şunları söylediler.

>> “Gözümüze sokulan imgelerin illuminati imge ve simgelerinin olduğunu aynı zamanda deccali simgeler olduğunu dile getirmekle yükümlüyüz. Demokrasi varsa demokratik bir ülkede yaşıyorsak söyleyeceğiz. Hiç kimse bana metal müziğin şeytancılıkla ilişkisi olmadığını söyleyemez…

>> “Uyan, uyansın içindeki hayvan şimdi bu nedir Rahmani mi? Hayır nefisle alakalı, tamam yapabilir böyle bir şarkı sözü zaten metal müziğin doğasında ne var dedik zaten metal müziğin babalarına bakacak olursak Deep Purple, Led Zeppelin, Ozzy Osbourne, bunlar hep şeytancı zaten açıklıyorlar, şeytancı olduklarını tabi olabilir şeytani ögeler normal.

>> İnsan dünyada bir kambur ne demek, kim diyor bunu? E Satanın Şeytanın sözleridir. İnsanı dünyada bir kambur olarak evvela şeytan görür.”

Bu ve buna benzer görüşleri sanki bilimsel bir görüş gibi açıklamazlar mı?

Deccal ne? İllumunati’nin konuyla ilgisi ne? Ayrıca siz ne zaman demokrasi savunucusu kesildiniz?

Sevgili sunucu kardeşlerim…

Konser alanına uçaktan paraşütle atlayıp sahneye çıkan birinin sizin gibi iktidar karşısında el pençe durup takım elbise giyip kravat takıp “Dombra” mı söylemesini bekliyorsunuz? Boşuna bekliyorsunuz…

Hayko Paraşüt Festival.