AKP “kriz yok manipülasyon var” diyor. Ama Diyanet krize karşı, “dinen haram” olan faizlere tek kelime etmeden, camide bir ekonomist edasıyla derin krize çare olarak “döviz hutbesi” okuyor.

Kriz var ve bu kriz, dinselleşme, sermayenin el değişmesi ve devasa borç, yeni borçlanma ile manipüle ediliyor.
Kriz her zaman emekçiyi, emeklileri, işsizleri ve yoksulları daha katmerli bir mağduriyetin ateşine atar. Kendilerine yeryüzünde cenneti kuranlar, halkı yoksulluğun cehennem ateşine atıyor.

Krizin ateşiyle yanan halk olunca, ısınanı küresel ve ulusal sermayenin aktörleri ve İslamcılık oluyor. Türkiye’de en zengin 500 şirket arasında İslamcı sermayenin oranı yüzde 70-80’e bu nedenle yükseldi.

Dünyada da durum aynı. Credit Suisse tarafından yayınlanan rapora göre, dünyanın en zengin yüzde 1’i, küresel hane halkı varlıklarının yüzde 50,1’ini elinde tutuyor. Yani zenginler daha çok zengin, halk daha da yoksullaşıyor.

Krizin mağduru emekçinin, emeklinin, işsizin sosyal, ekonomik talepleri ve çığlıkları duyulmuyor. Yoksullaşan halkın isyanlarına, “şükür ve kader” cevabı veriliyor. Yukarıdakilerine han, hamam, saray, zenginlik, en alttaki ezilenlerin payına ise yoksuluk, din imam düşüren “kadercilik” aşılanıyor.

Bu yüzden daha çok dinselleştirme devreye sokuluyor. Halkın demokratik hak aramaları yasaklanıyor.
Hak arama bilinci formatlanmış, emirlere ve fetvalara itaat edecek dindar ve kindar nesiller yetiştiriliyor. Bunun içinde, kamu bütçesiyle, İslamcılık ve dincilik finanse ediliyor.

2019 bütçe teklifi detaylı incelendiğinde, bu niyet açıkça görülür. Bütçe halka yoksulluk, dindar kesimlere de kullukta eşitlik ve gelir dağılımında adaletsizlik vaat ediyor. İslamcı şirketlerin payına düşen zenginlik, “kullukta eşit” görülen ümmetin payında yoksullaşıyor.

Bülent Arınç’ın dediği gibi “Allah verdikçe veriyor” galiba, ama aşağıdakilerine değil, yukarıdakilerine veriyor.

Dinin Finansmanı Cami ve Okul Üzerinden
Daha çok dinselleştirme ve İslamizasyon için, 2017’de toplam 7 milyar lira bütçe kullanan Türkiye’nin en büyük camisi Diyanet İşleri Başkanlığı’na 2019 yılı için 10 milyar 445 milyon 979 bin lira bütçe ayrılıyor.

Türkiye’nin en büyük cami okulu olan, İmam hatip ortaokulları ve liselerinden sorumlu Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne ise 2019 yılı bütçesinde rekor artış yapılarak 8 milyar 679 milyon lira ayrılıyor.

Krize karşı camilerin hutbe ve vaazları ve din okullarındaki dinselleştirme eğitimleriyle “kadercilik ve şükür pedagojisi” aşılanıyor. Kamu bütçeside tam bu laiklik karşıtı, din finansmanı ile toplumsal pasifikasyon ve dinselleştirmeyi örgütlüyor.

Krizi çıkaran AKP, zenginlerin değil, halkın sofrasındaki lokmasına göz dikenler, “şeytanların sol elle yiyip içtiklerini, ümmetini ve çocuklara sağ elle yemek yemesi” için fetva veren kuruma devasa bütçe ayırmayı uygun görüyor.

Eğitimde dinselleştirme, MEB ve YÖK üzerinden olunca, Cemaatlerle işbirliği protokolleri imzalanıyor. Dinin finansmanı artırılıyor. İmam Hatiplerin sayısı, 5 bin 138’e, öğrencilerinin sayısı ise 1 milyon 358 bin 861’e çıkıyor.

Eğitim, okullar ve müfredatlar dinselleştikçe, eleştirel aklın temsilcileri KHK ile ihraç ediliyor, “rüyasında sık sık Allah’ı ve Hz. Peygamber’i gören” Doçent, TRT’ye konuk oluyor. Rektör “Erdoğan’a itaatin farz olduğunu” söylüyor. Bir diğer İlahiyatçı “deve sidiğinin şifa” olduğunu vaaz ediyor.

2019 bütçesinin mesajı nettir; halkın, aklın ve bilimin değil, sermayenin, vahiynin ve dinin dili konuşulacak.