Salgına ekonomik krizin içinde yakalandık. Ortaya çıkan belirsizlik karşısında açıklanan önlemler paketi pandemiden doğrudan etkilenen kesimleri kapsamadı. Ya ekonomi ya sağlık gibi bir ikileme düşmeden kriz karşısında gerçekçi adımlar atmak gerekiyor.

Kriz karşısında gerçekçi adımlar atmak gerekiyor

Namık ALKAN

ODTÜ İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Voyvoda, ülke ekonomisinin salgına iktisadi bunalım sürecinde yakalandığını söyledi.

Özellikle 2015 sonrası dönemde büyüme süreçlerinin sürdürülebilir olmaktan çıktığını kaydeden Prof. Dr. Voyvoda, bütçe açığının milli gelirin yüzde 3’üne ulaştığı, yüksek enflasyon ve dövizde belirsizliğin hüküm sürdüğü bu ortamda, etkili kamu politikalarının uygulanması için de manevra alanının daraldığını kaydetti.

BirGün’ün sorularını yanıtladı:

► Pandeminin sağlık ve ekonomik etkilerinin belirsizlikler içerdiği bir dönemde olduğumuzu ifade ediyorsunuz. Gelinen noktada 17 binden fazla can kaybı ve 2 milyona yaklaşan vaka sayısı ile milyonların giderek yoksullaştığı bir ülke tablosu ortaya çıktı. Bu belirsizliğe ilişkin ne söylemek gerek?
Sanırım pandeminin ilan edildiği mart ayından bu yana geçen aylarda belirsizlik altında yaşamanın ve belirsizlik altında her alanda dinamik karar almanın hem politika yapıcılar açısından (sağlık, ekonomik, bölgesel tedbirler) hem de bireyler, haneler ve firmalar açısından ne kadar güç ve maliyetli bir süreç olduğunu tecrübe ettik, hâlå da ediyoruz. Salgının ne kadar süreceği ve nasıl bir dinamik izleyeceği, aşı gibi yaygın çözümlerin ne zaman ulaşılır olacağı, bağlı olarak salgın karşısında alınan tedbirlerin ne düzeyde tutulacağı ve ne kadar süreceği ve salgın karşısında ekonomik politikaların nasıl şekilleneceği hakkındaki belirsizlikler halen güncelliğini koruyor. Bu nedenle örneğin hane halkları tüketim kararlarını değiştiriyor, erteliyor; firmalar yatırım kararlarını, üretim kararlarını vermekte zorlanıyorlar. İhracat yapan firmalar örneğin, küresel talebin pandemi dinamiklerine bağlı olarak nasıl şekilleneceğini bilmiyorlar. Kısa çalışma ödeneği, işsizlik yardımı alanlar daha kaç ay daha bu durumun süreceğini bilmiyorlar. Ve elbette salgın sürdüğü sürece bu belirsizlikler devam edecek ve gerek sağlık gerek ekonomik maliyet de giderek artacak.

► Ne kadar daha devam edecek bu durum böyle?
Aslen gerek salgın ve dinamikleri, bulaş yolları, sağlık sistemi etkileri vs. gerekse ekonomik etki kanalları üzerine çok şey öğrenmiş olsak da sağlık ve ekonomik sonuçları üzerine oluşan belirsizlikler salgın devam ettiği, artıp azaldığı sürece devam edecek gibi görünüyor.

kriz-karsisinda-gercekci-adimlar-atmak-gerekiyor-818229-1.► Pandemin etkileri ile ücretli emek gelirlerinde yıllık yüzde 45’lik bir reel kayıp öngörürken, salgına yönelik izolasyon tedbirlerinin bir sonucu olarak da toplam istihdamın yüzde 22.8 gerileyecek olmasından söz ediyorsunuz. Yeni tedbirler alındı. Öngörülerinizde bir değişiklik söz konusu mu?
Bizim haziran ayında yaptığımız çalışma, salgın ve salgın karşısında alınan kısıtlama önlemlerinin gerek kısıtlanan sektörler (örneğin havayolu taşımacılığı, eğlence-konaklama sektörleri) üzerinden doğrudan, gerekse farklı sektörlerin girdi-çıktı bağlantıları üzerinden dolaylı üretim, istihdam, kamu bütçe dengesi etkilerini yıllıklandırılmış olarak tahmin ediyordu. Bu nedenle bu etkilerin en doğrudan ortaya çıktığı 2020 yılının ikinci çeyreğine dair veriler karşılaştırma yapmak ve yeniden alınan kısıtlayıcı tedbirlerin olası etkilerini değerlendirmek açısından önemli. İkinci çeyrekteki (bir önceki yılın aynı çeyreğine göre) yüzde 9.9’luk azalma, özellikle nisan-mayıs aylarında sanayi üretiminde yaşanan yüzde 31,2 ve yüzde 30,5’lik (yine bir önceki yılın aynı dönemine göre) daralmalar, kapanan şirket sayılarında özelikle haziran-temmuz-ağustos boyunca kaydedilen artışlar ve gerek işgücüne katılım gerekse istihdamda süregelen düşüşler (2020 Nisan ayında bir önceki yıl aynı dönem ile karşılaştırıldığında 3,013 ve 2,585 bin ve 2020 Eylül ayı için 1,282 bin ve 733 bin kişi) aslen salgının ve salgın karşısında alınan kısıtlama önlemlerinin ekonomik etkilerinin boyutlarını gösteriyor.

► Bu duruma rağmen önlemler paketini nasıl görüyorsunuz?
Burada şunu not etmek gerek: Türkiye ekonomisi salgına henüz 2018’de yaşanan döviz krizinin 2019 ve sonrasına devam eden etkilerini bertaraf edemediği bir süreçte yakalandı. Dolayısı ile gerek salgın şoku gerekse bununla birlikte ortaya çıkan belirsizlik karşısında açıklanan ilk ekonomik önlemler paketi de salgından doğrudan etkilenen kesimleri doğrudan hedef almak yerine oldukça dolaylı ve dağınık bir görünüm sergilemekteydi. Dolayısı ile kısıtlamaların ve önlemlerin en üst düzeyde olduğu bu dönemde ortaya çıkan vahim tabloda bu durumu dikkate almak gerek diye düşünüyorum.

Yine, Türkiye ekonomisi aslen salgına bir iktisadi bunalım sürecinde yakalandı. Özellikle 2015 –sonrası dönemde büyüme süreçlerinin sürdürülebilir olmaktan çıktığı, ekonominin gelir ve özellikle istihdam yaratma kapasitesindeki kısıtlılığı, kamu bütçesindeki bozulmalar, yatırımdaki durağanlık ve gerilemeler ile kendini göstermekteydi. Kriz Türkiye’yi, 2018 finansal krizinin etkilerinin tamamıyla çözümlenmediği ve ulusal ekonominin yıpranmış dengelerinin henüz onarılmamış olduğu bir konjonktürde etkiliyor. Bütçe açığının milli gelirin yüzde 3’üne ulaştığı, yüksek enflasyon ve dövizde belirsizliğin hüküm sürdüğü bu ortamda, etkili kamu politikalarının uygulanması için de manevra alanı daralıyor.

► Pandeminin ülke ekonomisine olumsuz etkileri açık. Kısa vadede öneriniz neler?
Prof. Dr. Erinç Yeldan ile birlikte yürüttüğümüz “COVID-19 Salgını, Türkiye Ekonomisine Etkileri ve Politika Alternatifleri” başlıklı çalışmada, salgına yönelik izolasyon tedbirlerinin bir sonucu olarak toplam istihdamın yüzde 22.8 (yıllık) gerilemesi ve kısıtlanmış sektörlerden başlayarak tüm ulusal ekonomiye yayılan daralma etkilerinin ücretli emek gelirlerine yansımasının doğrudan sonucu olarak ortaya çıktığını vurgulamıştık. Dolayısı ile doğrudan etkilenecek geniş kesimler için muhakkak bir destek politikası tasarlamak gerekiyor. Ya ekonomi ya sağlık gibi bir ikileme düşmeden kriz karşısında gerçekçi adımlar atmak gerekiyor. Biz çalışmamızda öncelikle bu kriz karşısında tasarlanacak ekonomik politikalarının kısa dönemde ve ilk olarak önceliklendirmeyi, salgın ve salgın karşısında alınan önlemlerden ilk ve en ağır şekilde etkilenen toplumsal kesimleri ele alması gerektiğini vurguluyoruz.


Bu yaklaşım uyarınca geliştirilen alternatif politika programı öncelikle ücretli emek ve kendi hesabına çalışanlar ile küçük esnaf gelirlerinin korunmasını amaçlayacaktır. Bu gelir desteği politikasının temel gerekçeleri olarak: Toplumun sağlığı nedeniyle faaliyeti durdurulan ve gelirini kaybeden kesimlere (ücretliler ve küçük işletmelerde kendi hesabına çalışanlar) öncelikle destek olmak gerektiği ve bu yönde bir gelir desteğinin ekonomik daralmayı azaltıcı etkisi olacağı; dolayısıyla, odaklanmış emek gelir desteği programının sadece destek olunan kişilere değil, tüm topluma olumlu katkıda bulunacağ�� sayılabilir.