İstanbul Sanayi Odası (İSO)’nın 1967 yılından itibaren her yıl geleneksel olarak yaptığı büyük sınai kuruluşlar anketinin ilk 500

İstanbul Sanayi Odası (İSO)’nın 1967 yılından itibaren her yıl geleneksel olarak yaptığı büyük sınai kuruluşlar anketinin ilk 500 kuruluşa  ilişkin 2009 yılı sonuçları, iki önemli bulgu sunuyor. Bunlardan ilki, kuruluşlara ait bilanço büyüklerinin kuruluşların yıkıcı bir kriz koşulları içinde bulunduğuna işaret etmesi.Diğeri ise,kuruluşların yaşadıkları yıkıcı kriz  koşullarını bir fırsata dönüştürdüklerini çok net  bir ortaya koyması. Önce ilkini ele alalım. Anket cari fiyatlarla üretimden satışların yüzde 13.1, satış hasılatının yüzde 12.3, ihracatın ( ABD doları cinsinden ) ise yüzde 31.7 oranında düştüğünü gösteriyor.Aslında bu sonuca şaşmamak gerekiyor.Milli gelirin (sabit fiyatlarla GSYH ) yüzde 4.7, milli gelirdeki  payı yüzde 23 düzeyinde olan imalat sanayinin yüzde 7.2 küçüldüğü bir yılda , yarattığı brüt katma değeri milli gelirin yüzde 8.6 ‘sına karşılık gelen bu kuruluşların söz konusu göstergelerinde bozulma yerine iyileşme gerçekleşmesi mümkün değildi.Zaten geçmiş krizlerde de böyle olmuştu.Kriz çıktığında , bu göstergeler tepe taklak oluvermişti.2009’da da olan bundan başka bir şey değildi. Öncekilerden farklı olan şey, krizin devam etmesi nedeniyle göstergelerindeki bozulmanın sürüyor olmasıdır.Unutmayalım,  bu göstergeler krizin çıktığı 2008 yılının son çeyreğinde zaten bozulmaya başlamıştı.
Gelelim ikincisine.Bu kez önceki kriz yıllarından farklı olarak söz konusu göstergelerdeki bozulmaya rağmen, karlılık ve katma değer artmıştır.Anket,  karlılığın yüzde 33.8 arttığını gösteriyor (Aslında artış yüzde 31.4.  2009 yılında yeni bir kuruluşun sıralamaya girmesi ve önemli boyutta karlı olması nedeniyle kar artışı yüksek çıkıyor.Bu kuruluş dışarıda tutulduğunda kar artışı 2.4 puan düşüyor). Ayrıca, kuruluşlar genelinde kar artışının yanı sıra karlılık oranları da yükselmiştir. Yer darlığı nedeniyle karlılık oranlarından ikisini vermekle yetinelim:Öz sermaye karlılığı yüzde 9.9’dan 11.9’a, satış karlılığı yüzde 3.9’dan 5.7’ye yükselmiştir.Anket, benzer şekilde net katma değerin de arttığını gösteriyor. Net katma değerde yüzde 6.8’lik bir artış gerçekleşmiştir. Bu veriler kuruluşların geçmiş yıllardaki krizlerden farklı olarak krizi fırsata dönüştürdüğünü çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
İşte size anketin verilerinden hareketle tespit ettiğimiz fırsatlar. Bunların bir kısmı iktidarın ikramı, bir kısmı ise kuruluşların bizzat kendi yarattıkları fırsatlardır.
Önce kuruluşlara devlet tarafından sunulan ikramları verelim:
? “ Merkez faizi düşürsün, her şeye ilaç olsun” korosunun bastırması nedeniyle faizler düşürülmüş ve bu düşüş sermayeye ilaç gibi gelmiştir.Kuruluşların faiz giderlerindeki yüzde 24.3’lük azalış  kar artışının en önemli nedenlerinden biri olmuştur.
? Aşırı değerli TL politikası yabancı parada kısa pozisyonda (döviz varlıklarının döviz yükümlülüklerinden az olması durumu ) olan özel kuruluşların kambiyo karını arttırmıştır.
? Devletin zamları teşvik politikası, kamu kuruluşlarında  karı patlatmıştır.
Kuruluşların yarattığı fırsatlar ise şöyle:
? İstihdam azaltılarak krizin yükü emekçilere yıkılmıştır.Kuruluşların çalışan sayısı yüzde 5.1 azaltılmıştır.Bu düşüş özel sektörde daha yüksek ( yüzde 6.7 ) olmuştur.
? Keza aynı şekilde, maaş ve ücret ödemeleri binde 7 azaltılarak emekçilere bir yük daha getirilmiştir.Bu ödemeler TÜFE ile düzeltildiğinde yüzde 2’ye yakın bir reel ücret kaybı ortaya çıkmaktadır.
? Net katma değer artışından yararlananlar bu kuruluşların (özellikle özel kuruluşların ) patronları olmuştur. Kuruluşların net katma değerdeki kar payı 2008’de yüzde 22.5 iken, bu pay 2009’da 32.2’ye yükselmiştir.
Sonuç olarak görülüyor ki, büyük kuruluşlar krizden fırsat yaratırken ve kendilerine fırsatlar sunulurken, emekçiler her krizde olduğu gibi bu kez de bedel ödemeye mecbur bırakılmışlardır; ya ücretleri düşürülerek ya işten çıkarılarak veya bunlarla birlikte “vur abalıya “ örneğindeki gibi birbiri ardına gelen zamlarla satın alma gücü düşürülerek.