2019’un zorlu geçeceği biliniyordu. Bunun ilk emarelerinden biri üçüncü çeyrek büyüme verisinden geldi. Üstelik daha bunun bir de dördüncü çeyreği var.

Ekonomik büyüme neden önemli?
Ülke ekonomisinin nasıl yönetildiği ve koyduğu hedefler hepimizi etkiliyor. Çok temel olarak, yaşamak için geçinebilmeye ve geçinebilmek için de çalışmaya ihtiyacımız var. Demokratik toplumlarda ekonomi yönetiminin en birincil hedeflerinden birisi istihdam, yani çalışabilir ve bu konuda arayışı olan her yurttaşa iş imkanı sunmaktır. Fakat içinde bulunduğumuz yüzyılın şartları gereği bu hedefe sadece istihdam dememiz yetmiyor, ‘nitelikli istihdam’ olarak ifade etmemiz lazım. Birleşmiş Millet’lerin kendi tabiri ile insan onuruna yakışır iş, çalışanların en başta temel ihtiyaçlarını sonrasında da kültür, sosyal etkinlik vb gereksinimlerini karşılayabilecek iş demektir. Nitelikli istihdam hedefi, nitelikli işlerin yaratılmasından geçer. Çünkü Türkiye’den de net bir şekilde görebileceğimiz gibi ülkede hangi tip işleri yaratırsanız, istihdam piyasasının talepleri de o yönde şekillenir. Örneğin bilim ve teknolojiye dayalı işler yaratırsanız, piyasanın taleplerine uygun olarak en kaliteli eğitime ve öğrenime yatırım yapılması ihtiyaç olur.

Dolayısıyla nitelikli bir hayat ve toplum için nitelikli işler üretecek bir kaynak dağılımı gerekiyor. Bu kaynak dağılımı da, bugün ekonomik büyümenin niteliğinin hayatımız için önemini ortaya koyuyor.

Milli gelirin kaynakları neler?
Milli gelirimizin yüzde 20’sini tarım, yüzde 30’una yakınını sanayi, yüzde 20’ye yakınını inşaat ve gayrimenkul faaliyetleri, diğer geri kalan yüzde 30’unu da gayrimenkul dışı hizmetler oluşturuyor.

Sanayi’nin payı günden güne eriyor. Sanayinin belkemiği imalat sanayi 1998’lerde milli gelirde yüzde 22’lerde bir paya sahipken bugün payı yüzde 15’e düşmesi, ülkenin sanayisizleşme yolunda gittiğini gösteriyor. Hal böyleyken istihdamda sanayiden hizmetler ve inşaata kayıyor. 2018 Ağustos itibariyle istihdamın yüzde 61’i inşaat ve hizmetlerde yer alıyor. Bir başka ifadeyle ‘işleri’ katma değeri düşük, topluma faydası en az olan sektörlerde oluşturuyor, istihdamı da ucuz işçiliğe dayanan güvencesiz sektörlerde tutuyoruz.

Güncel büyüme verisi bize ne anlatıyor?
Hızlı büyürken de topluma refah sağlamayan ekonominin iniş yolunda topluma şiddetli bir daralma yaşatması, işte bu nitelik bozukluğundan kaynaklanıyor.

Nitekim üçüncü çeyrek büyüme verileri şunu söylüyor; dışa bağımlı ekonomik büyüme dış kaynaktaki daralmaya bağlı olarak balon gibi sönmüş. Büyümeye en fazla etki eden stok değişimi, ithalattaki daralma olmuş. Çünkü ikisi de birbirine bağlı, ithalata bağımlı olarak sürdürülen üretim, döviz kurundaki yükselişle birlikte ithal edemez ve üretemez hale gelmiş. Üretemediği için de stokları eritmiş ve ucuzlayan Türk Lirası ile ihracat yapmış.

Son çeyrek verilerinden görülüyor ki, kur ataklarının reel sektördeki etkileri yeni yeni verilere yansıyor. Henüz daha istihdam üzerindeki etkilerini izleyemiyoruz. Bu etkileri de dördüncü çeyrekte görmeye başlayacağız. Fakat 2019’da, hali hazırda stoklarını da bitirmiş olan şirketlerin, borç ve satışlardaki zararlarını çalışanlara yansıtmasının kaçınılmaz olduğunu göreceğiz.

Evet 2019 zorlu geçecek demiştik, fakat 2018’in kapanışının da pek kolay geçmeyeceği belli. Enflasyon ve işsizliğin hayatımızı oldukça zor bir noktaya sürükleyeceği açık. Ne var ki, krizler ülkesi haline gelen Türkiye’de bu sıklıkla bu meseleleri yaşamamızın, bedelinin çalışanlara kesilmesinin nedenleri de açık. Sürekli söylenen yapısal bozukluklar var ya, işte bunu konuşmak lazım. Kısaca yanlış zeminde yürüyoruz, bu yolda ileri de geri de gitsek toplumun büyük kısmının hanesine zarar yazıyor.