Enflasyon martta yüzde 61’i aşarken çift haneli enflasyon giderek kronikleşiyor. Hayat pahalılığı nedeniyle toplumsal huzursuzluk ağırlaşıyor. Yoksullukla mücadele politikalarının hayata geçirilmesini söyleyen Doç. Dr. Demirel: “Parasal tedbirlerle sorunu çözebilecek durumda değiliz.”

Kronik enflasyona doğru gidiliyor

EKONOMİ SERVİSİ

Zam dalgalarının yaşandığı mart ayına ilişkin enflasyon verileri yaşam şartlarının nasıl zorlaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. İktidarın dünyada genelindeki fiyat artışlarıyla açıklamaya çalıştığı yüksek enflasyonun toplum psikolojisine etkileri de giderek ağırlaşıyor. Geniş halk kesimlerinin artan fiyatlar karşısında satın alma gücü eriyor.


TÜİK, mart ayı enflasyonunu yüzde 61,14 olarak açıklasa da hissedilen bunun çok daha üzerinde. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son dönemde yaptığı açıklamalarda ‘enflasyona ezdirmeyeceğiz’ dese de enflasyonu yaratan nedenlere ilişkin politikalar yerine göstermelik adımlarla pahalılıkla mücadele ediliyor. TÜİK’e göre sadece martta fiyatlar yüzde 5,5 oranında arttı.

Hayat pahalılığı arttıkça toplumsal huzursuzluk ve sosyolojik sorunlara da artıyor. Aile içinde en büyük gerilimler geçim sıkıntısı nedeniyle yaşanmaya başlıyor. Toplum giderek daha gergin, sinirli ve hoşnutsuz bir topluma dönüşüyor. Zira geçim her ay daha da zorlaşıyor. Kronikleşen işsizliğin yanında enflasyon da giderek kronikleşiyor.

Çift haneli enflasyonun giderek daha da kronikleştiğini belirten Yalova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Baki Demirel, yoksulluğu azaltacak politikaların bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Demirel, faiz indirimlerinin başladığı eylül ayından bu yana enflasyonun hız kazandığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

“Kur artışı arttıkça enflasyon arttı. Örtük sabit kur kalkanıyla bu artış hızını baskılamaya çalıştılar. Bir ölçüde de başarılı oldu bu ama küresel enerji maliyetlerindeki yüksek artış oldukça etkili bir faktör.”

“Maliyet artışları bu seviyedeyken muhtemelen manşette yüzde 100 enflasyonu görebiliriz ve sene sonunda 30-40'larda kalmaz. Yüzde 60’larda kalır” diyen Demirel, enflasyonu düşürmenin tek yolunun TL’ye değer kazandırmak olduğunu vurguladı.

Ancak dış ticaret açıklarının biriktiğini belirten Demirel, “Ancak orta ve uzun vadeli dönemlerde tek haneli enflasyonu görebiliriz. Bu da çok ciddi bir maliyet politikasıyla, üretim modelinin değiştirilmesiyle mümkün olabilecek. Çok sert bir ortodoks politikayla enflasyon tabi tek hanelere inebilir ama bunun maliyeti de emekçi kesimin üzerine olur. Çok ciddi yoksulluk oluşur. Bunu da göze alabilecek bir iktidar yok. Dolayısıyla Türkiye'de çok ciddi bir üretim modelinde değişime ihtiyaç var” değerlendirmesinde bulundu. Yoksulluğu azaltıcı mali politikaya ihtiyaç olduğunu belirten Demirel: “Elbette hem yurt içi koşullar hem küresel koşullar politika faizinin artışını getiriyor. Bu kur korumalı mevduat da uzun süre sürdürülebilecek bir politika değil veya örtük sabit kurda bu kadar dış ticaret açığı veren bir ülke yok. Mutlaka faiz artışına gidilecek ama ne kadar erken yapılırsa bunun maliyeti o kadar düşük olur çünkü geciktikçe daha sert faiz artışlarına ihtiyaç duyulacak. Her geçen gün bu faiz artışının maliyeti artıyor.”

Türkiye'nin kısa dönemde hemen ‘politika faizini artıralım, yabancı sermaye gelsin düzeltsin’ bir politikanın uygulanamayacağına dikkat çeken Demirel: “Parasal tedbirlerle Türkiye'nin sorununu çözebilecek durumda değiliz. Savaşlar da bunun bir göstergesi."