Uçsuz bucaksız evrenin, sıradan bir yıldızın etrafında milyonlarca yıldır dönen sıradan kaya parçasında yaşayan bir insanın para ve aşk isteğini umursayacağını düşünmek insanın kibirli doğasının sonucu sanırım.

Kuantum üfürükçülük

*Kuantum fiziğini, kuantum yaşam koçluğu, kuantum enerji yayma gibi metafizik odaklı dolandırıcılık amaçları için kullanan kimse

Prof. Dr. Sertaç ÖZTÜRK

İnsan bilmediği şeylerden korkar ve bu korkular onu bir anlam arayışına iter. Örneğin eski zamanlarda patlayan yanardağları, şiddetli depremleri, yere düşen yıldırımları, yani yüceliği karşısında çaresiz kaldığı doğa olaylarını kudretli doğa üstü varlıklara bağlarken, hastalıkları da şeytanın ve kötü ruhların işi olarak anlamlandırmak son derece doğal bir yaklaşımdı. Gelişen bilim ile depremlerin tektonik hareketlerin sonucu oluştuğunu ve hastalıklara da gözle göremediğimiz mikroorganizmaların sebep olduğunu artık açıkça biliyoruz. Buna rağmen hala bu tür doğal olayları, doğa üstüne atıfta bulunarak anlamlandırma çabasına bolca şahit oluyoruz. Bilimin ortaya koyduğu gerçekleri belli amaç ve çıkarlar doğrultusunda manipüle etmek, işe geldiği gibi yanlış şekilde yorumlamak modern dünyada etkisini daha çok gösteren bir durum haline geldi ne yazık ki. Dünyanın düz olduğunu söyleyen topluluklardan, kuantum yaşam koçluğuna kadar çok geniş bir yelpaze var burada.

Kuantum yaşam koçluğu

Bulaşık deterjanından şampuana kadar birçok yerde kullanılan kuantum kelimesi aslında Latince “quantus” tan geliyor ve anlamı ise “ne kadar“ demek. Kuantum fiziği günlük hayatta algılarımıza konu olan klasik fizikten oldukça farklı ve ilginç argümanlar ortaya sürer. Detaylar için önceki yazılarıma bir göz atmanız yeterli olacaktır. Kuantum fiziğinin zor anlaşılır doğası onu ister istemez bazı insanların elinde bir çıkar aracına dönüştürür. En moda akım da kuantum yaşam koçluğu ve kuantum düşünce tekniğidir. Kuantum yaşam koçları, merkezlerine yerleştirdikleri bir tür mistisizm ile bilinç, maneviyat, ruh gibi kavramları kuantum mekaniği ile ilişkilendirmeye çalışarak, metafiziksel bir inanç ortaya koyarlar. Bu insanların basit bir Schrödinger denklemini çözmeyi veya Planck sabitinin fiziksel anlamının ne olduğunu bilmelerini bırakın, 50 metre yüksekten sürtünmesiz bir ortamda aşağıya serbest bırakılan bir taşın kaç saniyede yere düşeceğini hesaplayamayacak kadar temel fizik bilgisinden yoksun olduklarını söylemeye gerek yok sanırım. Bu basit düzeyde temel fizik bilgisi yoksunluğu inanılmaz bir öz güvenle enerji alanları, manyetik alan, dalga-parçacık ikilemi, frekans, kuantum dolanıklık gibi moda sözcükleri kullanmalarına ve tamamen yanlış yorumlar çıkarmalarına sebep oluyor. Örneğin sıklıkla kullandıkları enerji kavramlarını ele alalım. Enerji bir sistemin iş yapabilme kabiliyetinin bir ölçüsüdür ve birimi Joule’dur. Enerjinin iyisi, kötüsü olmaz. Kuantum yaşam koçları hangi değer aralığındaki enerjiyi kötü olarak yaftalıyor, açıkçası çok merak ediyorum. Cevapları büyük ihtimalle negatif enerji olabilir ki o zaman işler daha keyifli hale gelecektir. Negatif enerji kavramı kütle çekimi potansiyel enerji ifadesinde vardır ve çekici kuvveti gösterir. Benzer şekilde kuantum mekaniğinde negatif enerji çözümleri anti-parçacıkları ifade etmek için kullanılır. Yani enerjinin negatif olması bir değer değil, bir özelliğin karşılığıdır. Negatif demişken yine sıklıkla kullandıkları negatif frekansa bakalım. Frekans bir saniyedeki titreşim sayısı olarak tanımlanır ve birimi Hertz’dir. Basit bir sarkaç düşünün. O sarkaç bir saniyede 5 salınım yapıyorsa frekansı 5 Hertz’dir. Eğer durgunsa ve salınım yapmıyorsa sistemin frekansı sıfır olur. Dolayısıyla fizikte negatif frekans diye bir olgu yoktur. Titreşen sistemlerin frekansı ancak pozitif olabilir.

Enerji gönderdiğini iddia edenler

Gelelim kuantum dolanıklık olayını hiç anlamadan ortaya attıkları kuantum düşünceye. Kuantum düşünce tekniği gurularına göre her bir düşünceniz kuantum alanları ve atom altı parçacıkları etkiler. Bilimsel anlamda mümkün değil ama varsayalım ki biz cahil fizikçilerin bilmediği bir şekilde düşünceleriniz ile atom altı parçacıklar dolanık bir halde olsun. Ama bu sefer de son Nobel Fizik Ödülü’nün verildiği Bell eşitsizlikleri karşımıza çıkıyor. Düşünceleriniz ve niyetleriniz, atom altı parçacıklarla dolanık durumda olsalar bile bunlar beraber tek bir olasılık dalga fonksiyonu paylaşırlar ve düşüncelerinizin bir atom altı parçacığı etkilemesi tamamen rastgele olur. Yani düşüncenizin hiçbir şekilde bir alanı veya parçacığı belirli bir şekilde etkileme olasılığı yoktur. Merak edenler kuantum mekaniğinde yerellik özelliğini araştırabilirler. Son olarak da enerji gönderme olayına bakalım.
Parçacıklar arasındaki etkileşimler bozon dediğimiz parçacık aracılığıyla gerçekleşir. Örneğin iki yüklü cismin veya iki mıknatısın birbirini itip çekmesini sağlayan şey aralarındaki bir tür foton alışverişidir. Farz edelim ki evrenin tüm sırrını çözmüş bir kuantum düşünce uzmanı bana enerji gönderecek olsun. Bunu ancak fotonlar aracılığıyla, yani elektromanyetik dalgalar olarak yapabilir. Aradaki uzun mesafeyi de göz önüne alırsak bu elektromanyetik dalgalar, radyo dalgaları olmalıdır. Kullanılacak basit bir anten ile eğer varsa bu enerji transfer sinyalini algılamanız gerekirdi. Enerji gönderdiğini iddia eden gurular ile yapılan deneylerin sonucunda herhangi bir sinyal varlığının gözlemlenmemiş olması kimseyi şaşırtmadı.

Bilimsel gerçeklere karşı mistisizm destekçilerinin tavrı genelde bilimi yermek olur. Bilimin kendi ile zamanla çeliştiğini, bilinmeyen çok şey olduğunu, aslında bu bilinmeyen şeyleri de hiçbir pozitif bilim eğitimi almadan çözdükleri iddiası vardır. Bilmek ve inanmak farklıdır. Bilim algılarımızın ötesindeki metafizik ile ilgilenmez. Algılanan evreni sadece biraz daha iyi anlamak ve bilmek ister. Bu anlama çabası geliştirdiği ilaçlar ile çocuk ölümlerini azaltır, insanlar arasındaki mesafeleri kısaltır, sunduğu teknolojiler ile size inkâr edilemez bir konfor sunar. Metafiziği belirli çıkarlar doğrultusunda bilimsel gerçekleri anlamadan yanlış bir şekilde bilim ile doğrulatma çabası beyhudedir.

Safsatalara Karşı tetikte olun

Evrende yaklaşık 1080 tane parçacık var. Evrendeki yıldız sayısı Dünya’daki bütün kum tanelerinin sayısından çok daha fazla. Sadece Samanyolu Galaksisi’ndeki yıldızları tek tek saymak isteseniz, bu 2000 yıldan fazla sürer. Böyle muazzam büyüklükteki bir evrenin sıradan bir yıldızın etrafında milyonlarca yıldır dönen sıradan bir kaya parçasındaki bir insanın para ve aşk isteğini bu kadar çok umursayacağını düşünmek insanın kibirli doğasının bir sonucu sanırım. Son olarak size naçizane önerim şu olacaktır. Bir cümlede kuantum varsa ve fizikçi (veya pozitif bilimci) olmayan birinin ağzından çıkıyorsa, kafanızın içine çok fazla miktarda saçmalıklar pompalandığından neredeyse emin olabilirsiniz. Ona sadece Planck sabitinin birimini ve hangi fiziksel niceliğe karşılık geldiğini sorun ve usulca uzaklaşın.