Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Sonunda biz de “Okyanus ötesi”ne gittik. Ama Fethullah Gülen’le görüşmek için değil, Küba’yı görmek için!

Küba’ya giderken yazdığım yazının sonuna şöyle bir not eklemiştim: “Yukarıdaki satırları, Küba’yı görmeden yazdım. Umarım, dönüşte yazacağım izlenimler de hayalimdeki Küba ile birebir örtüşür.”

Küba’dan döndüğümü öğrenenler, özelden ve Facebook’tan ileti yağmuruna tutu beni! Herkes, izlenimlerimi merak ediyordu. Çünkü Devrim’den bu yana 57 yıl geçmiş olmasına karşın Küba hâlâ çok merak edilen bir ülke. Hele de ABD ile ilişkilerin yumuşama eğilimine girdiği şu günlerde, insanların konuya ilgisi daha da artmış durumda…

* * *

Dünya Sosyalist Sistemi’nin çözülmesiyle ekonomisi çöküşe sürüklenen Küba, bu darboğazı aşmak için, Lenin’in 1921 yılında Rusya’da uygulamaya başladığı NEP (New Economic Policy / Yeni Ekonomik Politika) benzeri bir açılıma yönelmek zorunda kaldı. Belirli sınırlar içinde özel girişimciliğe yol verilerek turizme kapı açıldı. NEP, Rusya’da “geçici ve taktik bir geri adım” olarak yürürlüğe girmişti. Nitekim 1920’lerin sonunda bu uygulamadan vazgeçildi. Ancak Küba’daki yeni ekonomik açılımlar kalıcı olacağa benziyor…

1990’lardan sonra çiftçiler, devlet topraklarında kendi adlarına tarım yapmaya başlamışlar. Ürettikleri üründen devlete belirli bir pay ödüyorlar yalnızca.

Ülkede arazi bol. Ancak tarım ve hayvancılık yeteri kadar gelişmemiş. O yüzden et gereksinimini dışalım yoluyla karşılıyorlar.

Özel kişiler artık otel, lokanta, kafe gibi işyerleri çalıştırabiliyor. Kübalılar, kendi ürettikleri hediyelik eşyayı satabilecekleri tezgâhlar da açabiliyor. Tabii, kazançlarından devlete vergi vermeleri koşuluyla…

Yabancı sermaye de ülkeye girmiş durumda. Özellikle İspanya, Kanada, Hollanda, Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin yatırımları var Küba’da. Yabancı ortaklıklarda en az yüzde 51 payın mutlaka Küba devletinde olması koşulu gözetiliyor.

Peki, Küba’yı nasıl bir gelecek bekliyor? Bu radikal değişikliler rejimin niteliğini nasıl etkileyecek? Özel girişimciliğe kapı aralayan bir sosyalist düzenin “başkalaşmadan” yoluna devam etmesi olanaklı mıdır? Bu süreçte zenginleşip sermaye birikimi sağlayacak “yeni sınıf”la Küba’nın toplumsal eşitliği sürdürüp sürdüremeyeceği tartışma konusu.

Küba Devrimi’ne gönülden bağlı pek çok insanın, sosyalist rejimin geleceği konusunda ciddi kaygıları var. Nitekim yola çıkarken, “Bir an önce gidip görün, birkaç yıl sonra Sosyalist Küba kalmayacak!” diyen dostların sayısı az değildi.

Evet gittim, gezdim ve gördüm. İzlenimlerimi birkaç yazıda anlatmaya çalışacağım…

* * *

Sağlık, Küba’nın en iddialı olduğu alanların başında geliyor. Dünyanın pek çok ülkesinde Kübalı doktorlar çalışıyor. Bu insanlar aynı zamanda ülkeye azımsanmayacak miktarda döviz sağlıyorlar. Çünkü yabancı ülkeler, çalıştırdıkları her hekim için Küba Devleti’ne yüksek komisyon ödüyormuş.

Üç basamaklı bir sağlık sistemi var Küba’da. Birinci basamakta aile hekimliği yer alıyor. Her bölgede hastaların ilk başvurduğu sağlık kurumu burası. Muayene sonunda aile hekimi gerekli görürse, hastayı ikinci basmak olan semt polikliniğine yönlendiriyor. Küçük operasyonlar burada gerçekleştiriliyor. Hastanın durumu daha ağır bir ameliyatı gerektiriyorsa, o zaman tam teşekküllü bir hastaneye sevk ediliyor.

Gittiğimiz bir mahalledeki Ramon Martinez Ramirez Polikliniği’ni dışarıdan görebildik. Çünkü ziyaret için randevumuz yoktu. Bununla birlikte, grubumuzdaki Bodrumlu fotoğrafçı arkadaşlar içeri girip fotoğraf çektiler. Düzgün bir görüntüsü vardı polikliniğin. Ancak önceden haber vererek gittiğimiz Santa Manta Aile Hekimliği’nde gördüklerimiz hayli canımızı sıktı. Randevulu gitmiştik ama sorumlu hekimin vizitede olduğunu söylediler. Orada çalışan iki kadın hemşire ile görüştük. Kayıtlı hastalar bir ay içinde doktor kontrolüne gelmezlerse, aile hekimi hastanın evine gidiyormuş. Her yurttaşın sağlık güvencesi var. İlaçlarını da parasız alıyorlar. Kimse sağlık için cebinden beş kuruş harcama yapmıyor! İşçi sağlığı ve iş güvenliği de sıkı denetim altında…

Küba’da sağlık sistemi, kuramsal olarak gerçekten insanı önceleyen bir anlayış üzerine kurulmuş. Ancak uygulamada kimi aksaklıklar, özensizlikler gözleniyor. Sözgelimi bizim ziyaret ettiğimiz Aile Hekimliği, harap bir binanın alt katındaydı. Binanın penceresinde cam yoktu! Yapının tavanı ve duvarları rutubetten renk değiştirmişti. Muayene bölümü ise iki ayrı renkte perde ile bölünmüştü. Merkezde bilgisayar yoktu. Hasta kartları tozlu bir masanın üzerine yığılmıştı. Ortam hijyenik değildi… Grubumuzda üçü doktor, ikisi diş hekimi, biri eczacı, biri de Sağlık Yönetimi öğretim görevlisi olmak üzere yedi sağlıkçı vardı. Hepsi de çok yadırgadı bu durumu.

(Sürecek)