Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Küba’da sağlık ve eğitim alanında gerçekleştirilen atılımlar azımsanacak gibi değil.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) belirlemelerine göre, sağlık ölçütleri açısından dünyadaki en iyi 30 ülke arasında sayılıyor Küba. 11. 5 milyon insanın yaşadığı ülkede, yaklaşık yarım milyon sağlık çalışanı bulunuyor. Devrim öncesinde 6 bin olan hekim sayısı bugün 85 bine ulaşmış. Bunların yaklaşık yarısı aile hekimi. Dünyanın 60'ı aşkın ülkesinde 30 binden fazla Kübalı sağlık görevlisi hizmet veriyor.

Aile hekimliği, ülkedeki en yaygın sağlık ağıdır. İlk basamak sağlık örgütlenmesi olan bu birimler, mahallelerde halkla iç içe görev yapıyor ve 24 saat ayakta olan “Devrimi KorumaKomiteleri” ile eşgüdüm içinde çalışıyor. Her aile hekiminin sorumluluk alanına yaklaşık bin kişi düşüyor.

WHO Başkanı Margaret Chan, Küba’nın sağlık alanındaki başarılarını şöyle övüyor: “Küba, araştırma ve geliştirmeyi içeren bir sağlık sistemine sahip tek ülkedir ve izlenecek yol budur. Küba sağlık sistemi önleyici tıbba dayalıdır ve ulaşılan sonuçlar olağanüstüdür. Dünya bu modeli izlemeli, etkisiz ve pahalı tedavi edici model yerine, koruyucu tıbba yönelmelidir. Tüm dünya insanlarının Küba'da olduğu gibi kaliteli tıbbi hizmete ulaşmasını gönülden diliyoruz." (http://www.osmanbolulu.com.tr)

Küba’da çocukların ve annelerin sağlığına ayrı bir önem veriliyor. Kadınlar için ana ve çocuk sağlığı merkezleri oluşturulmuş. Gebelikten başlayarak tüm kontroller bu merkezlerde gerçekleştiriliyor. O yüzden doğum sırasında çocuk ve anne ölüm oranları, gelişmiş birçok ülkeye göre daha düşük düzeyde. Kübalılar, Latin Amerika’nın en yüksek yaşam ortalamasına sahip. Beklenen yaşam süresi kadınlarda 79, erkeklerde 75 yıl.

Aile hekimliği ofislerinin belirlenmiş standartları var. Ama kimi ofislerin bu standartlara pek uymadığını gözlemledik. Aksaklıkların sistemden değil, daha çok sorumluların umursamaz tutumundan kaynaklandığını söylemeliyiz. Küba’da ücretler -dünya ölçülerine göre- çok düşük. Çünkü ülkenin kaynakları ve olanakları sınırlı. Var olanı, yurttaşlar arasında ayrım gözetmeden, eşit dağıtmaya çabalıyorlar. Yine de öğretmenler ve hekimler, görece daha iyi ücret alıyor.

* * *

Ülkede su sorunu var. Özellikle kırsal kesimde bu durum daha belirgin. Kimi yerlerde tuvaletlerde su bulamadık. Guachinango köyündeki bir lokantada yemek öncesi ellerimi yıkamak istedim. Bana, “banyo” diye dışarıdaki tuvaletin kapısını gösterdiler. Orada bir adam bekliyordu. Ellerimi yıkamak istediğimi söyledim. Çeşme yerine, önündeki su dolu kovayı işaret etti! Duraksadığımı görünce aynı hareketi yineledi. Ellerimi kovaya daldırıp ovaladım!

Mahalle komitesinde görüştüğümüz hekimler, ülkede salgın hastalık olmadığını, yalnızca dört Zika virüsü’ne rastlandığını söylediler. Verili koşullarda bu sonucun nasıl sağlanabildiğini sorunca da, Küba’da kaynatılmadan su içilmediğini, bunun bir kültüre dönüştüğünü belirttiler. İnsanlara sivrisineklerden ve cinsel yoldan bulaşan Ziko virüsüne karşı hem Kanada gümrüğünde hem Küba’da sıkı önlemler alındığını gözlemledik.

Biz Kanada üzerinden gittik Küba'ya. Kanada gümrüğü beter mi beter! Toronto’dan aktarmalı olarak Havana’ya giderken, çantamdaki ilaçlar ve güneş kremi için hayli tantana yaptı gümrük görevlileri! Küba’dan dönüşte ise, grubumuzdaki bir kadın arkadaşın Havana'dan aldığı birkaç şişe romla Küba’nın ünlü “Alicia” kremlerine, "faturası yok!" diyerek Toronto Havalimanı'nda el koydular. Arkadaşımız gümrük görevlisine tepki gösterince de saatlerce gözaltında tutuldu. Deport edilmekten son anda güçlükle kurtulabildi…

* * *

UNESCO verilerine göre Küba’da genel bütçe gelirlerinin % 10'u eğitime ayrılmış. Eğitim kadrosunda yaklaşık 150 bin öğretmen görev yapıyor. Bunların yarısı master derecesine sahip. 47 üniversitenin bulunduğu ülkede, yükseköğrenim gören öğrenci sayısı ise yaklaşık 115 bin.

Küba’da beni en çok etkileyen olgulardan biri, çocukların çizdiği mutluluk tablosuydu. Devlet, ülkenin geleceği olarak gördüğü çocukların üzerine titriyor adeta! Kübalılar haklı olarak sağlık ve eğitim alanındaki başarılarıyla övünüyorlar. Çocuklar doğumdan başlayarak, devletin her türlü desteğinden cömertçe yararlanıyor. Bir yaşından sonra çok düşük bir ücretle gündüz bakımevlerine gidiyorlar. Aşıları ve sağlık denetimleri düzenli yapılıyor. Her düzeydeki öğrencilerin okul araç ve gereçleri parasız karşılanıyor. Ülkede büyükbaş hayvan sıkıntısı varken, devlet her çocuğa sekiz yaşına dek günde bir litre süt vermeye çalışıyor…

Havana ve çevresindeki okulların bahçelerinde, avlularında borda-beyaz formaları içinde neşeyle koşuşan, oyun oynayan, şarkı söyleyen çocukları izlerken, “mutluluğun resmi bu olmalı” diyoruz içimizden! Sonra“kadınlarla yemişleri birbirine karıştırıyorum / çocuk bahçeleriyle hürriyeti” diyen Nâzım’ın “Havana Röportajı”dan dizeler mırıldanarak ayrılıyoruz oradan…

(Sürecek)