Neredeyse 60 yıl sonra Küba’da Castro ailesinden biri ülke yönetiminde olmayacak. 11 Mart’ta yapılan seçimlerde 8 milyon Kübalı seçmen Halk Meclisi’nin üyelerini seçti. Şimdi yenilenmiş Halk Meclisi de 19 Nisan’da ülkenin yeni Devlet Başkanı’nı belirleyecek. 19 Nisan’ın tarihi bir önemi var, ABD’nin Küba’ya yönelik Domuzlar Körfezi saldırısı 1961 19 Nisan’ında Küba tarafından hezimete uğratılmıştı.

“Tek bir aile”, “60 yıl” denince kimilerinin tüyleri diken diken oluyordur, “bu nasıl sistem” diye. “Başka adam mı yok ülkede” diyenler de az değildir tabii. Bilmeyen de Fidel’in 47 yıldan, Raul’un da on yıldan fazla ülkenin başında zorla oturduğunu sanır. Küba’nın seçim sisteminden haberdar olmak lazım her şeyden önce.

11 Mart’ta 612 kişilik Halk Meclisi üyelerini seçti seçmenler. Yeni seçilen üyeler de ülkenin yeni başkanını Nisan’da seçecekler. Halk Meclisi, Devlet Konseyi’ni belirliyor önce, ardından da Devlet Başkanı, bir Devlet Başkan Birinci Yardımcısı, beş Başkan Yardımcısı, bir Sekreter ve 23 üyeyi. Bu öyle kolay bir süreç değil. Halk Meclisi üyeleri seçilmeden önce yerel yöneticiler seçiliyor. Bu yıl Eylül’de başladı seçimler. Bu seçim tamamlandıktan sonra Halk Meclisi üyeleri belirleniyor. Seçimlerde Küba Komünist Partisi aday göstermiyor, herhangi bir aday için kampanya da yapmıyor. Yönetime bağlı kuruluşlarca belirlenen adaylarda aranan özellikler “erdemli olmak, yurtsever olmak, etik değerler ile Küba devrimci tarihinin değerlerine sahip çıkmak”. Adaylar gösterildikleri bölgede en az yüzde 50 oy almalılar. Yani daha önce de Fidel aday olduğunda Halk Meclisi’ne girmek için bu oranı tutturamasaydı Halk Meclisinde yer alamayabilirdi, kardeşi Raul da öyle. Yani Fidel görevden ayrıldığında “Başkanlığı kardeşine devretmedi”, Raul bu süreçlerden geçerek başkan seçildi, unutulmamalı.

11 Mart’ta 605 kişi listelerde aday gösterilmişti. Bunların hepsi Halk Meclis’ine seçildi. Çünkü yerel meclislerde adaylıkları onaylanmıştı zaten. İlk sonuçlara göre Küba Hak Meclisi’nin yüzde 53’ü kadınlardan oluşuyor.
Raul Castro 2008’den beri Başkan, 2013’de ikinci dönem seçildiğinde “bu son” demişti. Zaten 2012’de kendisini de kapsar biçimde tüm kamu görevlilerinin görev sürelerini iki dönemle sınırlayan bir kanun geçirmişti Meclis’ten. Castro bu yasaya uygun olarak adaylığını koymadı. Aslında Castro Şubat’ta bırakacaktı görevi ancak ülke ekonomisine 13 milyon dolarlık bir zarar veren İrma kasırgası nedeniyle seçimler Mart’a ertelendi., Raul Castro, 19 Nisan’a kadar ofisinde kalmaya devam edecek, yerine, tüm bu süreçlerden seçilerek gelen Birinci Yardımcısı Miguel Diaz-Canel seçilecek. Castro Başkanlık sonrası da Komünist Parti’nin başında olmayı sürdürecek.

Castro sonrası ne olabilir?

“Küba değişecek” diye heveslenenlerin hevesi kursağında kalabilir çünkü Başkanlık için en güçlü aday olan Miguel Diaz – Canel kararlı bir sosyalist, Küba Devrimi’nin ideallerine sıkı sıkıya bağlı. Raul’un kontrollü bir biçimde başlattığı reform hamlelerini aynı çizgide dikkatlice sürdüreceği kesin.

ABD Küba’ya eskisi gibi müdahale edemez. Nedeni şu; SSCB yıkıldıktan sonra bir ara “yalnız” kalan Küba’ya çullanan ABD (ki o zaman bile Ada’ya diz çöktürememişti) Küba’ya daha fazla baskı yapamaz. Birkaç nedeni var; öncelikle, Küba’nın Rusya’yla ilişkileri çok iyi. Ortadoğu’da Rusya ile birlikte davranan başta Suriye olmak üzere bölge ülkeleriyle de. Çin ile sorunsuz ilişkileri var. Latin Amerika’da başta Venezüela olmak üzere birçok ülkenin desteğini kazanmış durumda. ABD’nin sorunlu olduğu birçok ülkeyle de Küba’nın arası çok iyi. ABD, örneğin Kuzey Kore ile “barış” yapmaya çalışırken, Kuzey Kore’yle yakın dostluk ilişkisi içindeki Küba’ya tavır alamaz kolayca. Dünyada konumlanışlar eskisi gibi değil. Müttefikler blok halinde tutum alıyorlar, bu da ABD’nin uzun zamandır neden başarısız olduğunun gerekçelerinden biri. Trump “Obama’nın başlattığı Küba’yı normalleştirme sürecini sona erdireceğim” vaadini de yerine getiremedi örneğin, getiremeyecek de. Küba’ya ABD’den geçen yıl 300 bin ABD’li turistin gitmesi, Küba’nın herhangi bir tavizi olmadan, iki ülke arasında gerçekleşen “yumuşamanın” göstergesi. Yani Küba, Castro sonrası ABD ile emperyalistler için çantada keklik değil.

Miguel Diaz–Canel başkanlığında Küba onurlu yürüyüşünü sürdürecek. Emperyalistlerle dostları ellerini ovuşturamayacaklar yani.

Ne demişti Fidel, “adayı batırırız ama emperyalistlere teslim etmeyiz”.

Diaz-Canel de teslim etmeyecek.