Google Play Store
App Store

Tel Aviv dört cephede saldırılarını sürdürüyor. ABD ve İsrail’in asıl hedefi İran’ı savaşın içerisine çekmek.

Küçük bir kıvılcımla savaş bölgeye yayılır
Netenyahu BM’deki konuşmasında elindeki 2 haritayla İran ve müttefiklerini doğrudan hedef almıştı. (Fotoğraf: AA)

Hazırlayan: Yusuf Tuna KOÇ

İsrail’in önce Gazze ardından da Lübnan’ı hedef alan saldırıları sürüyor. İsrail saldırganlığı İran’ı da hedef alacak şekilde genişlerken savaş adım adım tüm Ortadoğu’yu sarıyor. Bölgesel krizin gidişatının nereye ulaşacağı kestirilemezken tüm gözler kasımdaki ABD seçimlerinde. Yazı dizimizin bugünkü bölümünde Hint sosyalist tarihçi Vijay Prashad ve ABD Purdue Üniversitesi’nden Özgün Basmaz ile Ortadoğu’da yaşananları, gerilimde ABD’nin payını konuştuk.

∗∗∗

RAKAMLARLA ACI YIKIM

• 42 bine yakın Filistinli yaşamını kaybetti. Gazze’deki binaların dörtte biri yıkıldı.

• Yüz binlerce insan elektrik, su ve tuvaletin bulunmadığı kamplarda yaşamak zorunda.

Filistin’de şu ana kadar 10.490 öğrenci ve 500’den fazla öğretmen katledildi.

• 765 sağlık personeli öldürüldü, 990’ı yaralandı. İsrail 110 sağlık merkezini hedef aldı.

• 7 Ekim’den bu yana 2 milyon Filistinli zorla yerlerinden edildi.

• Lübnan’da da 7 Ekim’den bu yana binlerce kişi öldürüldü. Yüz binlerce Lübnan’lı yerinden yurdundan edildi.

∗∗∗

AMAÇ İRAN’IN ZAYIFLATILMASI

İsrail 7 Ekim’den bu yana bir soykırım gerçekleştiriyor ve şimdi de İran ile Suriye’ye saldırmanın yanı sıra Lübnan işgaliyle de çatışmayı genişletiyor. Geçtiğimiz yılda tüm olan biteni bölgeye dair emperyalist plan ve hedefler bağlamında nasıl görüyorsunuz? ABD-İsrail koalisyonu genişletilmiş işgal ve katliamlarla ne hedefliyor?

İsrail ve ABD’yi birleştiren esas ortak düşman İran. Her iki ülkede bölgedeki İran etkisinin tükenmesini istiyor. Filistinlilere yönelik soykırım, İsrail’in Filistin direnişinin gücünü kırma yönündeki çabalarının bir sonucu olarak gerçekleşti. Ancak İsrail bu soykırımı İran’ı hedef almak için kullandı. Dikkatleri soykırımdan, İran’a karşı bir medeniyet savaşına çekmek istiyor. İran’ın Suriye’deki diplomatik merkezlerine, İsmail Haniye ve Tahran’daki İran generallerine ya da Beyrut’ta Hasan Nasrallah’a yapılan saldırıların temel amacı bu. İran’ı ne kadar provoke edebilirse, ABD’nin savaşa doğrudan dahil olması o kadar kolaylaşacak. ABD bunu şimdiye kadar da yapabilirdi ancak seçim yılında Demokrat Parti’yi olumsuz etkileyebilecek bir hamle olurdu.

İran ilk günden bu yana çatışmanın bir aktörü ve gün geçtikçe de daha çok ön plana çıkıyor. Şahit olduğumuz tüm gelişmeleri dikkate aldığımızda bu olup bitenler Netanyahu’nun siyasi hırslarından daha büyük bir şeyin parçası olabilir mi?

Filistinlilere yönelik soykırımcı savaş Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır gibi monarşi ve eski cumhuriyetçi devletleri dahil etkiledi. ABD bu yönde çaba harcasa bile bu ülkelerin Filistin’deki duruma gözlerini kapatıp İsrail ile yeni bir düzen kurması çok mümkün gözükmüyor. Ürdün ve Mısır halkları hükümetlerine öfkeli ancak bu öfkeyi ifade etme biçimleri henüz o kadar belirgin değil. Kral Abdullah’ın ya da Başkan Sisi’nin bu öfke karşısında risk alacağını düşünmüyorum. Diğer yandan Çin’in Filistinli örgütleri bir araya getirmeye dönük müdahalesi ve İran ile Suudi Arabistan’ı aynı masaya oturtması ne tür sonuçlar getirir bu başka bir mesele.

Vijay PRASHAD
Tarihçi-Yazar

TRUMP KAZANIRSA GERİLİM TIRMANIR

Amerikan seçimlerinin ardından ABD, İsrail ve bölgedeki müttefiklerinden daha uç hamleler beklemeli miyiz?

Bu büyük oranda Trump’ın kazanıp kazanamayacağına bağlı. Eğer Washington’a Trump girerse, Ukrayna’daki meseleleri çözüp odağı İran’a çevirecektir. Kazanırsa doğrudan İran’ı vurarak gerilimi tırmandırması çok muhtemel. Bu da Tahran’ı doğrudan çatışmaya çekecek ve ABD’nin İran’a karşı tüm cephanesini kullanabilmesine imkan verecektir.

Rusya 2015’te Şam’da yaptığı gibi bu kez de Tahran’a savaş uçaklarını gönderir mi? Tüm bunları tahmin etmek çok zor. İran’ın yıkılmasına izin vermek, ABD’nin delilik dahi olsa Çin için yapmak istediklerinin bir ön gösterimi olur. Bu sebeple Çin orta doğuda gerilimin tırmanmasını engellemek zorunda.

Pek çok ülkede İsrail’in saldırganlığına karşı protestolar devam ediyor. (Fotoğraf: AA)

∗∗∗

FİLİSTİN, AMERİKALI GENÇLERİ BİRLEŞTİRDİ

Geçtiğimiz yıl ABD üniversitelerinde büyük eylemler, üniversite işgalleri yaşandı, şimdi ise bir çekilme gözlemleniyor. Neden başladı, neden geriledi?

Bu eylemler bir gecede başlamadı. Üniversiteler ABD’de uzun süredir kaynayan kazan. Tüm sorunların üzerine Filistin meselesi bir kanala dönüştü. Tam bu kaynayan kazan içerisinde, Covid sonrası dijital eylemlilik de Filistin ile birlikte yerini sokağa bıraktı.

Eylemlerin büyümesi ile üniversite kampüslerinde Occupy Wall Street’i hatırlatan kamplar kuruldu. Üniversitelerde çadır kurulması yalnızca kampüslerin işgali değil aynı zamanda Filistin’de yaşananlara dikkat çekme amacı da taşıyordu.

Ancak üniversite yönetimleri ve devlet bu eylemlere şiddetli karşılık verdi. Disiplin cezaları, okuldan atmalar, dönem uzaklaştırmaları… ABD’de eğitimin paralı ve ciddi maliyetli olması, öğrencilerin ancak kredi çekerek okuyabilmesi çok büyük bir maliyet yaratıyor. Öğrenciler bir anda kendilerini kriminalize edilmiş şekilde bulundu, davalar açıldı, fişlendiler, özel sektörün işe almayacağı söylendi. Öğrenciler aldıkları riskleri bilse de ağır bir kuşatma altına girdiler. Burada İsrail’in güçlü olmasının çok önemli bir etkisi var. İsrail lobisi, devletle bağlantılı gruplar üniversite yönetimlerini öğrencilerin önünü açmakla suçladı. Kolombiya üniversitesi rektörü meclis komisyonunda ifade verdi. Üniversiteler ekonomik kaygılar ve devlet baskısıyla ağır yaptırımlara başladı. Bazı üniversiteler gece 11’den sabah 6’ya kadar ifade içeren herhangi bir eylemi yasakladı. Pasif direniş biçimleri dahil olmak üzere. Sonuçta üniversite öğrencileri 18-22 yaş aralığındaki gençler, bu yasaklamalar ciddi bir caydırıcılık yarattı.

Medyanın Filistin’e yönelik etkisi de azaldı. ABD’de şu an tüm gözler seçimde. Bu eylemlere katılan gençlerin sorunları açısından seçimler son derece belirleyici olacak. Üstelik Amerikalı öğrenciler polis şiddeti ile karşı karşıya gelmeye de alışık değiller. Kampların sürdürülebilmesi de zor olacağı için öğrencilerin bir kısmı bu eylemlerden tümden çekilirken bir kısmı ise dijital eylemliliklere, toplantılara yöneldiler. Bu yüzden de ciddi bir sessizlik var şu an.

Özgün BASMAZ
Akademisyen

Amerikan siyasetinde her iki tarafın da İsrail’den açık taraf olması, Filistin mücadelesini destekleyen öğrenciler için bir güvensizlik, kopuş yaratıyor mu?

Kamala Harris, son münazarada da görüldüğü üzere iki devletli seçeneğe daha yakın. Ayrıca sallantılı eyaletlerde Arap Amerikalıların ciddi bir nüfuzu var. Her iki taraf da açık bir taraf almasa da muhtemelen muhalif öğrenciler demokratlara oy vermeye gidecekler. Çünkü ülkede Evanjelistler büyük oranda cumhuriyetçi seçmen ve Filistin topraklarının tamamen İsrail’in eline geçmesi gerektiğine inanıyorlar. Bu yüzden Cumhuriyetçi parti iktidarı daha büyük bir tehdit. Tabii ki Harris ordu ve silah sanayi birlikteliğini savunan, İsrail’i gözeten bir siyaset izleyecek. Ancak Trump’ın gelmesi doğrudan varoluşlarını etkileyecek bir sonuç oluşturacaktır.

Bir başka konu da şu ki Filistin gençler için tek mesele değil. Kürtaj hakkı, LGBTİ hakları, tüm bu konular açısından da seçim önemli. Ancak sadece Filistin mesele olsaydı bile Evanjelistler, Cumhuriyetçilerin tutumu sebebiyle yine Harris lehine bir ehveni şer yaklaşımı oluşurdu.