“Saçmalıklara inanmamıza neden olan kişiler, gaddarlıklar yapmamıza yol açabilir” Voltaire

Medya her daim iktidarların ideolojik aygıtı ve hegemonya kurma gücü olarak kullanıldığı sır değil. AKP iktidarı ile dinselleştirilmiş medya, işte bu amaca hizmet etmek için saçmalıklarına inanmamızı istiyor. Özel ya da kamu TV ve radyo kanalları çoğu steril olmayan ve şovmen nitelikli din programcıları ve konukları hurafeleriyle halkı uyuşturmak istiyor.

Sadece mezhep yayıncılığını değil, aynı zamanda halkın iktidar eliti için kullanılmaya müsait hale getirmek için sistematik uhrevi hipnoza maruz bırakıyorlar.

İktidarın ve siyasal dinin yüksek egosu, kişilerin egosuna, aklına, vicdanına, ruhuna ve kimliğine hükmediyor. Kullanılmış hale getirdiklerini kolayca teslim alıyor. Medyanın dini hipnozunun etkisindeki, birey kendisi olması istenmiyor. Kendi aklını, kendi gerçek benliğini kendi iradesiyle kullanmasından feragat etmesi isteniyor.

Hedef; kullanılmaya müsait “dindar ve kindar nesil!”

Kullanılmaya müsait hale getirilmiş kişilik, egemenlere hazır kıta şeklinde sunuluyor. IŞİD türevi tüm radikal, dinci cihadist gruplar işte bu nedenle emperyalistlerin, Arap şeyhlerinin, petrol krallarının ve siyasal İslamcılığın kullanmasına müsait nesiller haline geliyorlar. Egemenler için kefen giymeyi, savaşmayı, ölmeyi, öldürmeyi, kelle kesmeyi ve insan yakmayı göze almış nesiller yaratılıyor.

“Yaratılanı severim yaradandan ötürü” sözü artık, “yaratılanı severim itaatkâr ve kullanılmaya müsait olmasından dolayı” şekline dönüşüyor.

Türkiye’deki “dini programlar” ve “din eğitimleri” evrensellikten, felsefeden ve akıldan uzak, asimilasyona ve tektipleştirmeye ve iktidar ideolojisine yakınlığının arkasındaki sebep budur.

İşte bu nedenle, ayrıştırıcı olmayan, ideoloji ya da dini tercihi dayatmayan, objektif ve tarafsız dinler tarihi, din felsefesi, dinler ve kültürleri hakkında bilgi veren belgesel ve bilimsel nitelikteki programlara ve eğitime tanıklık etmiyoruz.

Türkiye’deki “dini” programların amaçları bellidir;

Halkın aklını, inancını ve kişiliğini kullanılmaya müsait hale getirmek.

Yaşanan sorunların üstünü “din” ve “fıtrat” perdesiyle örtmek ve sorgulamaması için, halkın gözlerini ve vicdanlarını köreltmek!

Halkı dogma ve hurafelerle uyuşturmak!

Mezhepçiliği örgütlemek, halkı dindarlaştırmak.

AKP lehine dini kullanmak ve siyasallaştırmak.

Şiddetin, savaşın ve sosyal tahribatların tek sebebinin laiklikte olduğu algısını toplumsallaştırmak.

Şov, reyting ve magazin dünyasını kullanarak, siyasal İslam’ı toplumsallaştırmak.

Medya Laiklik Karşıtı

Anaakım ve yandaş medya laiklik karşıtı “din” programlarına aracılık yapmayı ihmal etmiyor.

Geçenlerde, CNN TÜRK’te Hakan Çelik’in programında “laikliğe karşı din, teröre karşı medrese, cumhuriyete karşı teokrasi” argümanı pazarlandı.

Program konuğu Nihat Hatipoğlu “Medreselerin kapatılması teröre zemin sağlamada etkili oldu. Devlet manevi alanı boşaltınca bunun yerini ırkçı terör aldı” diyor.

Cumhuriyet ve laiklik fikrine karşı da “hem peygamber olacak, hem namaz kıldıracak, hem de devlet yönetecek” diyerek, Halifelik rejimi önerisi yapıyor.

Felsefeden firar etmiş ve entelektüel cari açığı büyümüş cehalet, halkı laikliğe karşı düşmanlaştırırken, siyasal İslam’a davet çıkarıyor.

Gazeteci Hakan Çelik, merak edip, “Laiklik 1905 yılında Fransa’da yasallaşmış ve 211 yaşındadır. Ama tek tanrılı dinlerin din savaşlarının tarihi 3500-4000 yaşında. O zaman laiklik yoktu. Laik ve bilimsel eğitim yoktu! Sadece Kilise, Medrese ve Sinagog din eğitimleri vardı! Dogma ve hurafe vardı! Din devletleri vardı. Bu dönemde din adına katliamlar, soykırımlar, savaşlar ve terörün daniskası neden yaşandı milyonlarca insan din adına öldürüldü? Bunun sebebi nedir?” diye sormadı!

Akıl ve mantık dışı dogma ve hurafeleri ile halkı bilimsellikten, aklın eleştirel, sorgulayıcı ve düşünce ifade etme hakkından feragat etmesine zemin hazırlayan, programlardan vazgeçin!

Elinizdeki cehaletin tırpanı ile laiklik düşüncesini akıllardan biçmekten, düşmanlıkların ve terörün gerçek nedenlerini medyanın dini fetvaları ile örtmeye çalışmayın!

Medya “din programcısı” denilen, şu paragöz ve iktidar gözlülerle gözümüzün hakikatleri görmesini perdelemekten, aklımıza, vicdanımıza ve kişiliğimize hükmederek, kullanışlı nesil yaratmaktan ve buna aracılıktan yapmaktan vazgeçmelidir.

“Allah yoluna hizmet” adına, her program ve konferans bedelini binlerce dolar ile tarifleyenlerin ceplerine hizmetinin üstünü örtmeyin!

“İslam yolunda” diyerek uhrevi kazançla, dünyevi yatırımların yolunda zenginleşenlerin, “kul” cebini, dogmalar, hurafeler üfleyerek, göz yaşı dökerek, ceplerine aktaran dinbazlara inanmayın.

İnanın ki; 600 Bin TL karşılığı TV’lerde Ramazan programları ile 1000 TL asgari ücretle geçinmeye çalışan, ya da hiç bir geliri olmayan yoksula iyilik değil, kötülük yapıyorsunuz.

Zira “Allaha yaklaştırmak” gibi ne bir “aracılık” işletmeciliği, ne de bunun astronomik bir bedeli olmamalıdır.

Dinleyene “din iman”, dinletene “Han hamam, otel ve iktidar” kalıyorsa, işte bu kesimler halkı uyuşturmak için laikliği öcüleştirmekten vazgeçmeyecekler.