Küllerinden doğan bir genç kız

CEMRE AKDENİZ

Ceres Yayınları tarafından yayımlanan Mina Lejyonerin Kızı, yaşanmış bir hayat hikâyesinden esinlenerek yazılmış bir roman. Kitabın yazarı Aynur Tümen, yıllardır sürdürmekte olduğu profesyonel yaşam koçluğu mesleği sebebiyle pek çok hayat hikâyesi dinlemiş danışanlarından. Bu süreçte de, hep şu cümleyi duymuş onlardan: “Benim hayatım, yazsam roman olur.” İşte bu cümlenin peşine düşen Tümen, danışanlarından birinin hikâyesini kağıda dökmeye karar vermiş. Böylece edebi kaygılardan azade ve vurucu bir öyküsü olan Mina Lejyonerin Kızı romanı ortaya çıkmış.

YAŞANMIŞ VE VURUCU

Romanın baş karakteri olan Sema, yoksulluk içinde geçen bir hayattan muzdarip bir ailenin tek kızıdır. Henüz on üç yaşındayken okulunu bırakıp çalışmak zorunda kalır, kazandığı para ile ailesinin geçimine destek olmaya çalışır. Babası, geçirdiği bir iş kazası sebebiyle sağ elini kaybetmiş, kendini içkiye vermiştir. Annesi ise artık yaşadığı hayatı kabullenmiş ve tek çıkış yolu olarak kızını zengin bir erkekle evlendirmeyi bellemiştir. Böylece kızını sermaye ve güvence olarak görmesini kafasında aklar, kızının iyiliğini düşünür kendince.

İşin asıl acı kısmı, tüm bu çarpık değer yargılarıyla büyüyen Sema da kafasına bu hayattan kurtulmanın tek yolunun çok zengin olmak olduğunu kazır. Sefalet çekmediği bir hayat uğruna daha küçücük yaşında aşktan da geçer, mutluluktan da… Hem bu yüzden hem de küçük yaşından sebep, karşısına çıkan insanları doğru değerlendirmekten ve doğru kararlar almaktan acizdir. Ailesinin doğru yönlendirmesi de olmayınca, yanlış kararlar ve kötü niyetli insanlarla yolu kesiştikçe, ruhunda peş peşe yaralar açılır Sema’nın. Onun yaşadıklarının farkında olmayan ancak kötü bir şeyler olduğunu sezen annesi, bir gün Sema’yı alıp köylerine götürür. Orada kaldıkları süre içinde, Sema ilk kez birine, Mustafa’ya gönlünü kaptırır. Ancak kafasındaki değer yargıları öyle derin kazınmıştır ki zihnine, ne kadar sevse de, Mustafa’yı yeterince zengin bulmadığı için onunla bir gelecek düşünmez. Zaten annesi de, kızı ile Mustafa’nın arasında bir şeyler geçtiğini sezdiği anda Sema’yı kapıp İstanbul’a geri döner. Bir zaman sonra Sema’nın annesi nihayet kızı için doğru kabul ettiği damat adayını bulur. Neredeyse Sema’nın babasıyla yaşıt bakkal Dursun. Sema, ailesinin kendi adına verdiği evlilik kararına itiraz dahi etmez, kendisini daha iyi koşullarda yaşatacağına inandığı Dursun ile evlenmeye razı olur. Ailesinin, artık bakire olmadığını öğrenirlerse onu öldüreceklerini bildiği için onlarla hiçbir şey paylaşamaz. Bu durumu kendince düzeltmek için merdiven altı, izbe bir evde bıçak altına yatar. Tam tüm sorunlarının bittiğine inandığı sırada ise Mustafa ile olan birlikteliğinden üç aylık hamile olduğunu öğrenir.

SEMA'DAN MİNA'YA

Artık ne dayanacak gücü ne de onu kabul edecek bir ailesi olmadığını bilen Sema; aşktan, mutluluktan ve geleceğinden vazgeçtiği gibi hayatından da vazgeçmeye kalkar. Hayatına son vermek üzere olduğu anda ise yolu, zengin bir işadamı olan Tahsin ile kesişir. Bu noktadan sonra romanın devamında, Sema’nın tüm hayatı tersine döner. Tahsin’in ona sunduğu imkânlar ve uzattığı yardım eli sayesinde; yurtdışında çok iyi okullarda eğitim alır, pek çok ülke görür, hayata bakış açısı ve değer yargıları tümden değişir. En nihayetinde adını bile Mina olarak değiştirir. Tüm bu değişimler, mevzubahis hikâyenin gerçek olduğu bilgisi yazar tarafından verilmemiş olsa, inanması güç denilecek cinstendir. Neticede şans Sema’nın, ya da yeni adıyla Mina’nın yüzüne gülmüştür artık.

Sözün özü, Mina Lejyonerin Kızı; kimi zaman içindeki cümlelerden ötürü hayrete düşüren, kimi zaman ise Sema’nın yaşadıklarından ötürü kahreden bir roman. Çünkü gerçek. Mutlu bir sonla bitmesi belki okuyucuya rahat bir nefes aldırıyor. Ancak ne yazık ki bu nefes, ülkemizde her gün Sema’nın yaşadıklarının benzerlerini yaşayan kız çocukları olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hiçbir kız çocuğunun onu kurtaracak bir Tahsin’e ihtiyaç duymadığı; ailesi tarafından sevgiyle büyütülüp, çarpık değer yargılarının çarkları arasında paramparça edilmediği bir gelecek dileğiyle.