Kültür ve Turizm Bakanlığı; geçen dönem, içinde bizim de bulunduğumuz bazı tiyatrolara verilen “devlet desteği”ne şöyle bir tırpan attıktan sonra, kimilerimiz Bakanlığa karşı dava açmıştı ya, işte ben de o dava açanlardanım... Ancak duruşma Ankara’da; giderim de nasıl giderim cuma günü. Bir gün sonra da Yargı sahnelenecek ki o bir oyun değil de ötesi bir şey sanki. Hani tam başımın belası 28 yıldır. Yargı’yı oynayacaksam, daha iki gün öncesinden bunalıma girer, pek kimselerle görüşmez, içtiğim zifiri azaltır, yememe içmeme bir başka özen gösterir ve de bir yerlere kımıldamam pek. 28 yıldır bu böyle sürmekte. Nazan Diper diyor ki: “Yetti off, kurtul artık bundan! Yalnızca kendini değil hepimizi yıpratıyorsun bu oyunla...” “Sen kendine bak” diyesim geliyor, “sen de bir dizide yıpranıp duruyorsun; gece gündüz demeden, kolay mı o çekimler?!” Nazan iki yıldır, Küçük Ağa dizisinde oynuyor, Zeki Alasya ile karı kocalar. İşini sevmekten çok zorunlu da buna. İşte diziden tiyatrodan üç kuruş gelecek de biz vergileri, SSK’leri ödeyecek, ailecek de anca yiyip içip yaşamımızı sürdüreceğiz, o kadar. “Türkiye’de buna da şükür”lü bir durumdayız yani. Yaşamıma biraz daha anlam katabilmek için ne edip etmeli gitmeli. Yineleme, bir anımsatma olacak en azından, unutulmaya yüz tutmuş olayların içinde bu duruşma da bir bakıma... Ne olmuştu Bakanlığın yargısı sonrasında? Bizler biraz isyan etmiş, yine kırk yılın bir başı toplanmış bu konuda konuşmuş durmuş, açıklamalar yapmıştık. Türkiye Barolar Birliği’yle de bir araya gelinmişti bir gün... Ben ve diğer kimi arkadaşlar yazıp çizmişti de ne olmuştu sonra? CHP olmak üzere kimler ne oranda ne güçle ve birliktelikle karşı durmuşlardı bu adaletsizliğe? Geç gitsin, diyorum; ben kendi sorumluluğumu yerine getireyim yeter. Bir de BGST yazarı, Avukat Fırat Kuyurtar’ın söylediği önemli: “Senin gidip konuşman diğer davalar için yararlı... Ne yap yap mutlak git abi!” Duruşmadaki konuşmamı özetlemeyeceğim bile. Aşağı yukarı aynı şeylerdi ve dediğim gibi ayrıntısal yazmıştım bunları çünkü geçmişte. Pek sanmam ama eğer ilgi duyanlar olursa yinelerim belki gelecekte bir yazıda yine. Açtığımız davada yargıçlar neye-nelere göre yargıya varacaklar bilemem ama bence Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorgulamasından-yaklaşımlarından çıkan şuydu kısaca: ”Bu özel tiyatrolar Gezi’yi desteklemişlerdir... Muhaliflerdir... Bize köstek olanlara ne desteği yahuu?!” Evet, olay sanatla, tiyatroyla ilgili değildi, yalnızca siyasi bir bakış açısıydı, yani siyasi bir yargıda bulunmaktı hükümetinki. Eh, haksız sayılmazlar: İçinde “siyasi” olmayan ne var ki şu dünyada a dostlar?! O zaman, biz ne yapıyoruz siyaseten?..