Google Play Store
App Store

Çek sanatçılar Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in kristal ve ahşap yapıtları Yerebatan Sarnıcı’nda sergileniyor. İBB Kültürel Diplomasi Direktörü Ozan Şakar, “Yerebatan Sarnıcı’nın en uygun mekân olduğuna karar kıldık; cam ve su eşsiz bir kardeşlik” dedi.

Kültürel ışık Yerebatan’da
Yeraltının Kapıları - Yerebatan Sarnıcı (Fotoğraf: BirGün)

Deniz Burak BAYRAK

İnsanlık tarihinin 1500 yılına tanıklık eden bir mekân Yerebatan Sarnıcı. Tarihî yarımadanın kalbinde konumlanan sarnıç, ziyaret etmek isteyen turistlerin yoğun ilgisi ile hep gündemde olur. Birtakım performanslara ve kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapan, sütunlarının ve Medusa başının sıkça konuşulduğu yapı, son günlerde içinde barındırdığı uluslararası bir sergiyle adından söz ettiriyor.

İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle düzenlenen “Yeraltının Kapıları”, Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in görkemli heykellerinin bir araya getirildiği bir sergi. Tam anlamıyla bir “kültürel diplomasi” örneği olan sergide sarnıcın belli noktalarına yerleştirilen farklı boyut ve formlarda kristal ve ahşap işler, suların ışıkla dans ettiği ortama canlılık kazandırıyor; Yerebatan Sarnıcı’na yeniden hayat veriyor. Gerçeklik ve yansımanın birbirini tamamladığı Yeraltı’nın Kapıları, tarihsel bir yolculuğa çıkarırken, İstanbul’dan Çek Cumhuriyeti’ne sanat ve mimari aracılığıyla kapı aralıyor. Küratörlüğü Mahir Polat ile Miroslav Kroupa üstleniyor.

İBB Kültürel Diplomasi Ofisi, kurulduğu günden bugüne dört uluslararası sergi koordinasyonunu tamamladı. Ofisin ana misyonu İBB’nin uluslararası kurumlarla kültür-sanat iş birlikleri koordinasyonunu sağlamak. Biz de hem sergiyi hem de bu sergideki paylarını İBB Kültürel Diplomasi Ofisi Direktörü Ozan Şakar ile konuştuk. “Kültürel diplomasi dünyada nispeten yeni sayılabilecek bir alan olmakla beraber önemi hızla artmaktadır ve uluslararası etkileşimin ana odak noktalarından biri hâline gelmiştir. Ofisimiz, Türkiye’de yerel yönetimler nezdindeki ilk ve tek ofistir” diyerek yönettiği ofisin farkını dile getiriyor Şakar.

BERÁNEK VE PROŠEK

Vlastimil Beránek, 1940'larda bir cam atölyesi kurarak Çek camının tarihini yazan köklü cam üreticisi Beránek ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi. 1992'den 2008'e kadar cam işlerinden kendisi sorumluymuş. Kişisel ilgisinin odak noktası, erimiş cam heykellerin özgürce yaratılması. Heykelleri, genellikle teknolojinin olanaklarına sınırlanan katı, temel bir forma sahip. Heykellere baktığımızda sadece cam malzemesinin iç estetiğine veya tek bir çerçeve görünümüne güvenmeyerek, anıtsal, tavizsiz bir ifadeye sahipler. Sanki kendi alanlarını talep ediyorlar; sarnıç da geniş boşluğuyla bu alanı rengârenk Bohemya kristallerine seve seve sağlıyor gibi.

Jaroslav Prošek de benzersiz cam heykeller tasarlamak ve yaratmak konusunda uzman bir sanatçı. Ancak ahşap, paslanmaz çelik veya mermer gibi diğer malzemelerle de çalışıyor. Sanat yaşamının ilk aşamasında da Beránek’le çalışma fırsatı bulmuş. Bu iki heykeltıraşın yapıtlarını bir araya getirip Yerebatan Sarnıcı’na yerleştirme gayretinden söz açınca Şakar şöyle diyor: “Eserlerin içinde camın saydamlığı, yansıtma gücü, dalgalanması faktörleriyle bir su teması hep var. Farklı mekânları inceledikten sonra Yerebatan Sarnıcı’nın bu eserlerin sergilenmesi için en uygun mekân olduğuna karar kıldık; cam ve su eşsiz bir kardeşlik.” Sergi sadece kristal malzemelerden oluşuyor dersek yanlış olur. “6500 yıllık yarı-fosil meşenin de kullanıldığı heykeller var. Bu malzeme Çekya’dan temin edilen benzersiz ve tarihî bir malzeme” diye ekliyor Şakar.

MİRAS VE BARIŞ

Yapıtların yerleştirilmesinin yanında yenileme süreci, ışık oyunları vs. gibi birçok bileşen var sergiyi bu kadar görünür kılan. Tarihsel bir mekânda, ışık ve suyun etkisiyle kültürel diplomasi parlıyor adeta. Buna ilişkin olarak, İstanbul’un katman katman farklı kültürleri biriktirdiğini dile getiren Ozan Şakar; sarnıcın, bu katmanların yerin altında kalan kısmı olduğunu imliyor. Serginin küratörlerinden Mahir Polat’ın yeraltı mağarası alegorisinden esinle dile getirdiği gerçeklik algısını sorgulattığını da kaydediyor ve sergi alanının sıra dışı bir mekân oluşunu ifade ediyor. Sarnıcın kapısında girip aşağıya inince büyük bir hazineye ulaştığımızı dile getiren Direktör, “Ben kültürel diplomasinin bir unsurunu da biraz buna benzetiyorum: Farklı kültürlerin kapısını araladığımızda karşımıza ne baş döndürücü hazineler çıkıyor” diyor. “Yerebatan Sarnıcı’nın özellikleri, sergideki eserler ve anlatıyla tam bir uyum içinde. Kültürel diplomasinin amaçlarından biri de kültür, sanat ve kültürel miras üzerinden dünya uluslarıyla barış ve dayanışmayla bezenmiş bir uyum yakalamaktır” diyen Şakar, farklı kültür ve toplumların bir arada yaşamaları, birbiriyle karşılaşmaları ve etkileşimleriyle ortaya bir “İstanbul sentezi” çıktığını vurguluyor.

Sergi 30 Kasım’a kadar sanatseverleri bekliyor.