Külüstür bir yaşamdır özlediğimiz!

MEHMET ÖZÇATALOĞLU

Teknoloji bağımlısı bireyleriz artık. Özlemini duyduğumuz yaşam doğanın kucağında, küçük bir bahçeyi ekmek-biçmek olsa da bununla birlikte birkaç tavuk da olsa diye düşünsek de bırakıp çıkamıyoruz işte. Ana kentlerin göbeğine bağlandık. Aynı saatte yatıp aynı saatte kalkıyoruz. Her gün aynı şekilde giyinip benzer şekilde yaşıyoruz. Her günümüz birbirinin tekrarı. Mahir Ünsal Eriş’in şu sözlerine sığınıp teselli arıyorum zaman zaman. “Hiçbir şey hayat kadar saçma olamaz. Çünkü onun, yani hayatın, diyorum, her günü aynı bile olsa her günü başkadır.” Bir yandan yaşamak için kırsalı düşlerken öte yandan plazalarda çalışmanın hayalini kuruyoruz. En basitinden bir örnekse; cep telefonlarımız olmadan asla yaşayamıyoruz. Yatmaya giderken son kez göz atıp, sabah uyanır uyanmaz yine onu elimize alıyoruz. Geceden bir şey kaçırmayalım diye…

Yeni Zelanda çocuk edebiyatının sevilen yazarlarından Joy Cowley benzer bir konuyu ele almış 'Külüstür' adlı kitabında. Külüstür’de çağdaş yaşama alışmış iki kardeşin büyükanne ve büyükbabalarının yanında geçirdikleri tatile tanıklık ediyoruz. Sözünü ettiğim doğal yaşamdan uzak kalmayı ve aile bağlarını işliyor yazar.

“William ve Melissa, yaz tatillerini bir tatil köyünde geçirmeyi planlar. Ancak beklenmedik bir değişiklik olur. Anne babaları iki kardeşin tatilini elektriksiz, cep telefonsuz ve internetsiz bir dağ kulübesinde geçireceklerini açıklar. Üstelik iki huysuz ihtiyarla birlikte. Bu ilkel tatil hem kendi sınırlarını keşfetmelerine hem de büyükanne ve büyükbabalarıyla yakınlaşmalarına yol açar…” Sadece internetsiz, cep telefonsuz demek eksik kalır aslında. Örümcekler, fareler ve bahçenin diğer ucunda yer alan ilkel bir tuvalet! Bugün için yaşamayı reddettiğimiz her ne varsa William ve Melissa’nın tatilinde yer alıyor. Yaşanılanları bir William’ın bir Melissa’nın dilinden okuyoruz.

'Külüstür', sadece çocuklar için değil, ebeveynler ve eğitimciler için de öneridir. Unuttuğumuz doğayı, düşlediğimizden daha ilkel koşullar olsa da anımsatıyor yeniden. Bugünün çocukları burun büküp kabullenmeyecektir ama başka bir dünyanın da var olduğunu göstermesi açısından önemli. Yazarın eğlenceli dili okuma sürecini keyifli hale getiriyor. Kitap Uyurgezer Kitap etiketi ve Ceren Özcan’ın çevirisiyle okuruyla buluşuyor.

BAYAN TİLKİ'NİN SINIFI ÇEVRECİ OLUYOR

Yüzümüzü doğaya ve doğal yaşama dönmüşken yine Uyurgezer Kitap etiketli fakat daha küçük yaş grubuna seslenen bir kitaptan daha söz edelim. “Bayan Tilki’nin Sınıfı Çevreci Oluyor.” Eileen Spinelli’nin kaleme aldığı, Anne Kennedy’nin resimlediği, Gülüzar Yıldırım’ın dilimize çevirdiği bu renkli kitapta, bir gün Bayan Tilki sabah okula bisikletiyle gelir. Bunu gören öğrencileri şaşırır ve ‘Arabanızın lastiği mi patladı’ diye sorarlar. ‘Hayır’ diye yanıtlar Bayan Tilki. ‘Artık yeşil oluyorum.’ Bu andan sonra sınıfta bir hareketlenme olur. Sadece sınıfta da değil, yaşadıkları her alanda. Kağıttan tasarruf, poşetten vazgeçme, sudan tasarruf, gazdan tasarruf, oyuncaktan, giyimden, elektrikten… Çocuklara doğaya karşı sorumluluklarını anlatmanın kısa ve etkili bir yolu olmuş bu kitap. 2010 Green Earth Kitap Ödülü’nün ve 2010 Green Prize for Sustainable Literatura Youth Resimli Kitap Ödülü’nün haklı sahibi olduğunu düşünüyorum ben de.

BAYAN TİLKİ'NİN SINIFI SAĞLIKLI OLUYOR
Dizinin bir diğer kitabı da (şimdilik) “Bayan Tilki’nin Sınıfı Sağlıklı Oluyor.” Yemek seçen, çikolata, cips, şekeri fazla tüketen, sokakta oynamak istemeyenler için ilgi çekici bir kitap olacaktır. Bir önceki kitapta çevreci olmayı öğrenen sınıf, bu kitapta da sağlıklı yaşam için yapılması ve yenilmesi gerekeni öğreniyor. Yine neşeyle yine keyifle. Yazarı, çizeri ve çevirmeni yine aynı kadro. “Bayan Tilki’nin Sınıfı” ilgiyle takip edilecek bir dizi. 6+ yaş grubu için dikkat!