Toplumdan izole bir hayat yaşamaya mahkûm bırakılan Kumburgaz’daki Romanlar, yaşam mücadelesi veriyor. Temel ihtiyaçlarını dahi yoksulluktan karşılayamayan Romanların isteği, sorunlarının görülmesi.

Kumburgaz'ın romanları çok dertli: Bizi görün artık

Umut SERDAROĞLU

Romanların çektikleri ne kadar yazılsa da, anlatılsa da ülkede bir türlü çözülmeyen sorunların başında geliyor. İstanbul’un en ücra köşelerinde yıkık dökük konteynerlerin veya çadırların içerisinde hayata tutunmaya çalışıyorlar. Sadece kışı atlatmak için bile büyük mücadeleler veren birçok Roman yurttaş var. Buralarda yaşayan Romanlar çoğunlukla çöplerden hurda toplayıp geçimini sağlamak için çabalıyor.


Toplumdan izole edilmelerinin yanı sıra eğitime katılımda yaşadıkları sorunlar ciddi boyutlarda. Marmara Bölgesi Roman Dernekleri Federasyonu’nun İstanbul’da yaklaşık 5 bin aile ile yaptığı görüşmeler sonrasında hazırladığı araştırmaya göre, 40 yaş üstü okuma yazma oranı yüzde 11,5. 40 yaş altında da durum iç açıcı değil. Verilere göre 40 yaş altı okuma yazma oranı sadece yüzde 27. İlk okuldan terk oranı yüzde 31,6 ilkokul mezun oranı yüzde 18,4. Lise mezunu oranı yüzde 4,2 üniversite mezunu ise sadece yüzde 1,2.

kumburgaz-in-romanlari-cok-dertli-bizi-gorun-artik-973691-1.
Sinan Karaca Öztürk - Marmara Bölgesi Roman
Federasyonu Başkanı


Marmara Bölgesi Roman Federasyonu Başkanı Sinan Karaca Öztürk, bu sorunların çözülmesinde belediyelere ihtiyaç olduğunu dile getiriyor. AKP’nin 2010’da başlattığı “Roman Açılımı”na da değinen Öztürk, “Romanlara ayırdıkları bütçe nerede?” diye soruyor: “Bizim çocuklarımızın eğitime ulaşması lazım. Aileler okutmak istese de yokluktan okutamıyorlar.”

Yaşanan bu sorunları yerinde gözlemlemek için İstanbul Kumburgaz’daki Roman bölgesini ziyaret ediyoruz. Yollar çamur içerisinde, toplu taşımanın geçmediği ücra bir yer. Bölgede insanlar ya konteynırlarda ya da çadırda kalıyor. Göze yığın halindeki çöpler de çarpıyor.

kumburgaz-in-romanlari-cok-dertli-bizi-gorun-artik-973688-1.
Selma Dubacı geçimini çöpten topladıklarıyla sağlıyor.



YARI AÇ YARI TOK BİR HAYAT

Selma Dublacı, geçimini çöpten topladığı kâğıt ve hurdalarla sağlıyor. Dublacı, beş çocuğunun olduğunu söylerken, küçücük bir konteynırda yedi kişi kaldıklarını belirtiyor: “Her türlü maddi, manevi zorlukları çekiyoruz. Çocukları okutmak için büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Kışın ısınamıyoruz, yazın ne kadar odun toplayabilirsek onunla ısınıyoruz. Markete gidemiyoruz, yazın tarhana yapıyoruz onunla besleniyoruz. Hem soğuklardan hem de çocuklarım düzgün beslenemediği için sürekli hasta oluyorlar. Ben okuyamasam da çocuklarımın okuyabilmesi için her şeyi yapacağım.”

“Çok bir şey istemiyorum” diyor Dublacı, sözlerini ise şöyle noktalıyor: “İki göz bir mutfak evim olsun yeter. Fırtınadan dolayı çatım uçtu, uzun süre çatısız kaldım. Şimdi geldiler yaptılar ama her tarafı açık. Bu durumdan dolayı psikolojim tamamen bozuldu.”

kumburgaz-in-romanlari-cok-dertli-bizi-gorun-artik-973689-1.
Şennur Delirbiçen evde 11 kişi yaşadıklarını söylüyor.


Evde 11 kişi yaşadıklarını aktaran Şennur Delirbiçen da yoksulluktan dolayı çocukları okula gönderemediklerini söylüyor: “Bu sene çocuklar hiç okula gidemedi. Öğretmenler soruyor, ‘çocuklar neden okula gelmiyor’ diye. Ayaklarına ayakkabı bile alamıyoruz çocukların, okula nasıl gönderelim? Lağım kokusu içinde yaşıyoruz. İnsan gibi yaşamak istiyoruz sadece. Çocukların hepsi zaten ya astım ya da bronşit. İyileştiremiyoruz çocukları. Hastaneye gitmek istesen taksiyle 80 lira tutuyor. Günlük 50-60 lira giriyor bu eve, nasıl verelim o parayı?”

kumburgaz-in-romanlari-cok-dertli-bizi-gorun-artik-973690-1.
Şükriye Demirkıran 15 senedir tek yaşıyor.


Son olarak Şükriye Demirkıran ile görüşüyoruz. 70’ini devirmiş Demirkıran, “Bunca sene yaşadım, ne yaşadığımdan zerre bir şey anlamadım” diyerek başlıyor sözlerine. Şöyle devam ediyor: “15 senedir burada tek yaşıyorum. Isınamıyorum, kömür alacağım, param yok. Yine fakirin halinden, fakir anlıyor, kömürleri komşular getiriyor. Neden biz bunları çekiyoruz? Ölsek kimsenin umurunda olmayacak çünkü biz Roman’ız.”