OdaTV davası yaklaşık altı yıl önce; Ahmet Şık, Nedim Şener, Yalçın Küçük, Soner Yalçın ve Hanefi Avcı gibi isimlerin ‘Ergenekon terör örgütüne üye olduğu’ ve ‘bu örgüt kapsamında medya faaliyeti yürüttüğü’ suçlamasıyla başlatılmıştı. Yandaş medyanın göz bebeği; iktidarın, süper yetkilerle donatıp baş tacı ettiği savcı Zekeriya Öz tarafından hazırlanan iddianamede ‘silahlı terör örgütü kurma’, ‘yönetme ve üye olma’, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek’ gibi çok ciddi suçlamalar OdaTV ofisindeki bilgisayarlardan ele geçirildiği iddia edilen dijital dokümanlara dayandırılmıştı. Dosyaların virüs yoluyla geldiği bilimsel raporlarla ispat edilmiş olsa bile, dava da, gazetecilerin tutukluğu da sürecekti. Bugün muhalifleri oncu, buncu FETÖ’cü ilan edenler, o günlerde ordu, emniyet ve yargıyı örümcek gibi saran darbecileri deşifre eden gazetecilerin tutuklanmasına köşelerinden gerekçe üfürmekle meşguldü. Sonuç: Savcılar Zekeriya Öz, Cihan Kansız ve hâkim Resul Çakır kaçak; tutuklama kararı veren İbrahim Balık, hâkim Mehmet Ekinci ve polislerin büyük bir bölümü cezaevinde!

•••

Nisan 2016’da Yargıtay’ın ‘Ergenekon’ isimli bir terör örgütünün varlığına ilişkin somut ve yeterli delil olmadığına karar vermesiyle, medya ayağını temsil ettiği iddia edilen OdaTV davası da işlevsiz kaldı. 14 Aralık 2016’da savcı iddianamedeki suçlama konusu yapılan yazı ve yorumların gazetecilik faaliyetleri olduğunu ve suçlamaya konu olan belgelerin bir kısmının virüs yoluyla OdaTV bilgisayarlarına gönderildiğinin bilirkişi raporlarıyla tespit edildiğini söyleyerek sanıkların beraatini istedi. Bu, son altı yılını suçsuzluklarını kanıtlamak zorunda kalmış, bir yılı aşkın süre özgürlüklerinden mahrum bırakılmış gazeteciler için elbette yeterli değildi. Dava bitiyor ama kumpas sürüyordu. Ahmet Şık, tekrar tutuklanmadan önce katıldığı son OdaTV duruşmasında mahkeme heyetine, “Sizin söylediğiniz basitlikte bir beraat istemiyoruz. Benim iki avukatım (Akın Atalay-Bülent Utku), diğer sekiz gazeteci arkadaşımla birlikte başka bir komployla tutuklandı” diyerek komployu kuran faillerin tamamının dosyaya sunulması için süre istedi. Ahmet Şık, son savunmasını yapacağı karar duruşmasına, FETÖ’cü suçlamasıyla tutuklu bulunduğu Silivri’den gelecekti. Çünkü kumpas yine o kumpastı, tek fark el değişmişti.

•••

15 Şubat günü, bu tarihi davaya tanıklık etmek ve görevleri olduğu üzere haber iletmek amacıyla Çağlayan Adliyesi’ne giden gazeteciler, davanın görüleceği C1 kısım 2. katta özel güvenlik ve bariyerle karşılaştı. Avrupa’nın en büyük adalet sarayında, ‘yeterli büyüklükte duruşma salonu bulunamadığı’ gerekçesiyle gazeteciler salona alınmıyordu. İsyan eden gazetecilerin hep bir ağızdan “Rezalet” diye bağırması sonrası öğrendik ki mahkeme salonuna “Rezalet”, “Cesaret” diye ulaşmış. Bu, yıllardır suçsuzluklarını kanıtlamaya çalışan gazetecilerden önce, yargının kaybettiği itibarını geri kazandırmak için yargı mensuplarını motive amaçlı bir çağrı olabilirdi ancak. Ahmet Şık’ın tarihi savunması gazetecileri dışarıda bırakan küçücük bir salona sıkıştırılmaya çalışıldı, çünkü savcının beraatini eksik buluyor ve komplonun bütün aktörlerinin peşine düşülmedikçe beraat kararının da tutuklama kararı gibi siyasi olacağını söylüyordu. Bugün, kendine kumpas kuran FETÖ’cülerin propagandasını yaptığı iddiasıyla 49 gündür tutuklu! Aynı nedenle Cumhuriyet yazarları 105 gün, BirGün çalışanı Mahir Kanaat 31 gündür tutsak. Buna karşın, kendilerini FETÖ’nün kumpas davalarına gönüllü savcı atayanlar koltuklarında, OdaTV davasının heyecanlı savunucuları, “Duyum aldım, kuvvetli kanıt var” cıları, “İddianameyi bekleyelim”cileri, Zekeriya Öz’den heykeli dikilecek kahraman gibi bahsedenler bugün aynı notadan şarkı söyleyip, 151 gazetecinin hapiste olduğu Türkiye’de “Ama onlar terörist” sazını çalmaya devam ediyor. 12 Nisan 2017 tarihine ertelenen OdaTV davası, tüm sanıkların beraatiyle tarihe karışacak. Çünkü “Bazı kitaplar var bombadan etkilidir” diyen Erdoğan ve iktidar cenahı bugün FETÖ’nün neden olduğu mağduriyetleri kendi mağduriyetlerine yazarak, sorumluluklarını gizlemeye çalışıyor. İmamın ordusunu deşifre eden Ahmet Şık bugün FETÖ’den tutuklu, çünkü kumpas yine o kumpas; “Bu ablukayı dağıtacağız” diyerek mahkeme salonundan hepinize selam gönderen Ahmet de yine o Ahmet.