Kupaların kupası

Hayatımda ikinci defa Rusya’ya gitmeye hazırlanırken aklıma ilk ziyaretimden bir anı düştü. Moskova’da bir barda, tek kelime Rusça bilmeyen ben, tek kelime İngilizce bilmeyen bir Rus ile her kadeh tokuşturduğumuzda birbirimize bir futbolcu ismi söyleyerek sabaha kadar içmiştik. Futbolun evrenselliğinin gücünü anladığım şehirde, Lujniki Stadı’nda Arjantinli hakem Nestor Pitana’nın dün çaldığı düdükle 2018 Dünya Kupası başladı.

Üniversite yıllarımda derslerimi onaylaması gereken danışmanımla tartışıyorduk. Benim yaşlarımda olmasına rağmen öğrenimi boyunca hiç zaman kaybetmediği için ortalamasının da katkısıyla asistanlık kadrosu almış olan danışmanım, standart dışı öğrencisinin ders seçme sürecini anlamakta zorlanıyordu. Sürekli sorular soruyordu ve ben de her sorusunun cevabını ilgili dilekçeyi göstererek veriyordum. Epey sonra benden durumu araştırmak için bir gün istemesi ve uçağımı kaçırmamak için artık havaalanına yola koyulma zorunluluğum sabrımı taşırdı. Masasına sertçe vurarak “Ben bu okulda üç dünya kupası izledim, imzala şunu” diye bağırınca kadıncağız kıdemimin etkisiyle sorgu ve suali bırakıp gerekeni yapmıştı. Çünkü herkes gibi o da biliyordu, Dünya Kupası dört yılda bir oynanır...

Kendi ligimizde, takımımızın maçlarıyla oyalanırız. Araya giren Avrupa Şampiyonası aslında Dünya Kupası için bir provadır. Şampiyonlar Ligi, derbi maçları, Almanya, İngiltere, İspanya Ligleri hep ana yemek öncesi aperatiflerdir. Asıl ziyafet dört yılda bir olur.

Bütün yetenekli futbolcuları toparlayan açgözlü büyük kulüpler burada yoktur. Kartlar yeniden dağıtılır, Sergio Ramos ile Christiano Ronaldo rakip, Coutinho ve Marcelo’nun da takım arkadaşı olması Dünya Kupası’nda mümkündür. Futbolcuları bazen de izlemeye alışkın olduğumuzun dışında pozisyonlarda izleriz. Defansif özellikleriyle tanıdığımız orta saha oyuncusu ülkesinin mütevazı takımının oyun kurucusu olarak bize fark etmediğimiz yeteneklerini sergileyebilir. Statlarımızın çimlerinde zaman geçirmiş ve halen geçirmekte olan futbolcuları izlemek de hem keyiftir hem de orada olamamanın avuntusu.

Maradona mı Messi mi sorusunun cevabı da Dünya Kupası içinde saklıdır. Diego’nun kulüp düzeyinde kazandığı başarılar 1990’da Napoli’deki İtalya – Arjantin eşleşmesinde, Napolilerin maça Arjantin bayraklarıyla gitmesini sağlayacak kadar büyüktür. Futbolun asi çocuğunu benim jenerasyonumun gözünde daha iyi yapan neden sadece ezber bozan kişiliği ya da Che Guevara hayranlığı değil kulüp düzeyindeki başarılarının üzerine Dünya Kupası da eklemesidir. Kaldı ki futbolu bıraktıktan sonra tekrar çağrıldığı 1994’de doping aldığı için diskalifiye edilmesi futbol tanrılarını kızdırmış ve Dünya Kupası tarihinin tek golsüz finali Amerika’da olmuştur.

Dünya Kupası dört yılda bir olur. Her şey bir ay içerisinde başlar biter. O yüzden her maç, her an değerlidir. Oyuncular maçın her saniyesinde ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Teknik direktörler hata yapmamaya çalışırlar. Zira hataların telafisi için dört yıl beklemek gerekecektir ve hata yapanın dört yıl sonra yine Dünya Kupası'nda olacağının da garantisi yoktur.

Ali Murat Hamarat’ın deyimiyle 47 ayın sultanı geldiğinde bir futbolsevere asla bulaşmayınız. Zira futbol dininin en kutsal ayında maçların bir saniyesini bile kaçırmak istemezler. Açılış maçı için geri sayım yapılmaya başlandığından beri içki masalarında ve dost sohbetlerinde İtalya 90’da, devlet başkanının ricasıyla turnuvaya katılan 38 yaşındaki Kamerun’lu Roger Milla’nın yıldızlaşması, 1986 Dünya Kupası’nda Maradona önderliğinde kupaya uzanan Arjantin’i ve Diego’nun İngiltere’ye attığı iki tarihi golü, 2006 finalinde uzatma dakikaları sona ermek ve maç penaltılara gitmek üzereyken Zidane’ın kariyerini kupayı kaldırarak değil Materazi’ye kafa atarak noktalamayı tercih etmesi, 2002’de kupa tarihinin son altın golü olarak tarihe geçen ve Senegal mucizesine son veren İlhan Mansız’ın volesi, İtalya 90’da kariyerinin zirvesini yaşayan Schillaci’yi, son şampiyon Almanya’nın, son ev sahibi Brezilya’yı 7-1 yenmesi ve daha niceleri konuşuluyor. İlk başlama vuruşu heyecanı herkesi sarmış durumda. Çünkü Dünya Kupası, bir futbolsever için sevdiği grubun best of albümü gibidir. Favori birkaç şarkın dışarıda kalsa da bıkmadan dinlersin.