Ve bitti! Dünyanın yanından dört yılda bir geçen kuyruklu yıldız Dünya Kupası, ışığını bırakarak  gitti.

Ve bitti! Dünyanın yanından dört yılda bir geçen kuyruklu yıldız Dünya Kupası, ışığını bırakarak  gitti. Bizleri boşluğa bırakarak, en azından iki yıl sonra yapılacak Avrupa Kupası’na kadar sabırsızlandırarak... Bizler şimdi çıkartma defterlerimize, hafızlarımıza, anılarımıza ve futbol sohbetlerimize yepyeni kareler ekledik. Aradaki yavan yılları saymazsak her turnuvanın bir olayı, adamı, hakemi, takımı olur. Hatta çoğu zaman o turnuvalar, yılı, misafir ülke ve olay ile anılır. 1966 İngiltere kupanın çalınıp, bulunduğu yıldır; 2006 Almanya Zidane’ın Materazzi’ye kafa attığı yıldır ve elbette 1986 Meksika, Maradona’nın Tanrı’nın eliyle attığı golün yılıdır.

Futbolseverlerin ve tabii ki dünyanın hafızasına “Tanrı’nın eli” olarak geçen yıl, aynı zamanda Arjantin’in kupaya ulaştığı yıldı. Ve hatta kupayı kaybettiği Almanya’ya karşı ilk kez final oynadığı yıl. Kupaya ev sahipliği yapan ülkede henüz bir yıl önce 8.1 şiddetinde bir deprem olmuş; resmi kaynaklara göre 10 bin uzmanlara göre 40 binin üstünde insan hayatını kaybetmişti. Şehrin bir bölümü hâlâ harabe halindeyken şehre “kupa” geldi. Buna rağmen Meksikalılar umutlarını ve neşesini kaybetmeyip takımlarını çeyrek finale kadar taşıdı. Çeyrek final mücadelesinde de finale kadar yürüyecek olan Panzelere yenilerek veda ettiler. Fakat o sürece kadar takımlarını destekledikleri maçtan bizlere de büyük bir miras bıraktılar: Meksika Dalgası! O günden sonra her ülkeden her taraftar aynı şeklde dalgalandı.

Almanya çeyrek finalde ev sahibini geçerken, rakibi olacak Arjantin de  İngiltere karşısında ter döküyordu. Yıl Maradona’nındı ve ilk golü sol eliyle, ikincisini de rakiplerini yere sererek atsa da gol vuruşu yapılana kadar geçen sürede onu izlemek  bile değerdi! Deyim yerindeyse Maradona’nın hâlâ Maradona olduğu yıllardı. Finalde skor tabelası 2-2’yi gösterirken atılan son dakika golünün de pasını veren yine o olacaktı.

Maradonalı iki finalden sonra bu yıl kupada Arjantin’in başka bir güçlü silahı vardı: Lionel Messi. Defalarca dünyanın en iyi oyuncusu seçilen büyük yetenek. Tüm Messiseverler, kupayı Arjantin’in almasını ve hatta bir Messi golüyle almasını böylece hem teoride hem pratikte oyuncunun Maradona ile aynı mertebeye çıkmasını diliyordu. New York Times dahil  birçok yayında, Messi’nin gençlik kariyerini saymazsak, aynı anda futbol bile oynamamış bu iki adamın karşılaştırılması yapıldı. Messi daha fazla gol atıyordu ama Maradona sahada adım atmadık yer bırakmıyordu. Messi uzaktan gol atarken, Maradona daha çok içerden şansını deniyordu. Messi çok daha fazla gol atıyordu ama Maradona da daha çok asist yapıyordu.

Olaya tüm bu rakamların ötesinde bakmak gerek sanırım zira görülüyor ki Atjantin halkının orta yaşlı olanları hâla Maradona’yı efsane olarak görüp başka bir futbolcunun ona yaklaşmasını zor görürken; gençler Messi’yi hem rol model hem de çok yetenekli buluyor. İşte tam bu noktada belki de daha önce de yazdığım konu devreye giriyor: İki farklı dönemin futbol efsanesi anlayışı. 90’lara kadar futbolcuların “karakter” olduklarını, daha amatör bir ruhla, bir anlamda “tribünlere oynadıklarını”, liderlik vasıflarının çok daha yüksek olduğunu buna karşılık saha dışında da haraketli adeta bir rock yıldızı hayatı sürdüklerini bu nedenle de pek örnek bir hayat sürmediklerini söylemiştik. Maradona’nın yeteneği bir kenara onunla çalışan herkes sahaya çıktığında “doğal olarak” sorumluluk aldığını söyler. Liderlik kanında vardır.  Oynadığı her takım taraftarları tarafından çok sevilir, onları çoşturur, kendini izletmeye getirir. Diğer tarafta günümüz genç yıldızlarına baktığımızda daha çok çalışkan bir işçi, kurumsal şirket çalışanı gibi disiplinli,  düzenli bir yaşama sahip, iyi aile çocukları, daha profesyonel düşünen, kariyerleri planlı yeni dönem yıldızları var. Messi gibi işini iyi yapan, efendi biri her zaman takımı için yararlı olacaktır. Bazıları Maradona mertebesine çıkması için hâlâ bir Dünya Kupası kaldırmaya ihtiyacı olduğunu düşünebilir. Fakat bana kalırsa Maradona da Messi de bambaşka futbol karakterleridir ve Dünya Kupası kazanamamak Messi’yi daha az Messi yapmaz. Futbolsever dediğin onu kaldıramasa da sever.