Yükselen döviz kurlarından müzik sektörü de payını fazlasıyla aldı. Hemen her parçası ithal olan enstrümanların satışlarında da büyük bir düşüş var. Türkiye’de müzik mağazacılığının sembol isimlerinden Zuhal Müzik’in üçüncü kuşak temsilcisi Umur Sungurlu ile müzik harcamalarını ve Zuhal Müzik’in tarihini konuştuk

Kur artışı enstrüman satışlarını da vurdu

BURAK ABATAY

Zuhal Müzik, İstanbul’da enstrüman meraklıların, müziğe yeni yeni merak salanların ya da sonrasında merakını geliştirenlerin aşina olduğu yerlerden birisi. 43 yıl önce Galata’da 20 metrakarelik bir dükkânda başlayan ve Türkiye’de bugün birçok mağazasıyla sektöründe öncülerinden olan Zuhal Müzik’in hikâyesini konuşmak için Zuhal’in üçüncü kuşak temsilcisi Umur Sungurlu ile bir araya geldik. Dövizin yükseldiği ve enstrümanların da ithal olduğunu bugünlerde yeni bir enstrüman almak da kolay bir iş değil.

AİLELERDE MÜZİK FARKINDALIĞI BAŞLADI

Sungurlu tam da buradan başlayıp, bu işi Türkiye’de yapmanın ‘çılgınlık’ olduğunu vurgulayarak başlıyor sohbete. 20 yıl önce pazarın çok daha küçük olduğunu ancak bu yıllarda biraz daha büyüdüğünü ifade ediyor. Ama nasıl? Şöyle devam ediyor Sungurlu: “Artık insanlar hobilerine hem nakit hem de vakit ayırmaya başladı. Çoğu aile it kopuk gözüyle bakardı müzisyen olana. Ama şimdi tam tersine, modern hayatla beraber çocuklarına birtakım müzik alışkanlıklarını aşılamaya çalışıyor birçok aile. Bu çok önemli. Ben de küçük yaşta müziğe başlamış biri olarak bunun faydasını gerçekten çok gördüm. Ve insanlar artık farkındalığa erişmeye başladı.”

Zuhal Müzik’in hikâyesi de aslında bu kırılımla paralel hareket ediyor. Umur Sungurlu, Zuhal’in 76’da dede Sungurlu tarafından Lale Plak’ın yanında kurulduğunu aktarıyor. Ancak ithalatın olmadığı bir dönem. Dolayısıyla global firmaların da Türkiye’de çalışma fırsatı yok. Buradan hareketle dedesinin kuruluştaki bir hikâyesini anlatıyor Sungurlu: “Aile şirketi olmamızın ana nedeni dedem. Ankara’da gümüş, takı işleri yapıyor. Tek kızı Zuhal evleniyor ve Ankara’dan İstanbul’a geliyor. Onun hasretine dayanamıyor ve işi gücü bırakıp ardından İstanbul’a geliyor. El işçiliğinin ön planda olduğu eski işinden kalma değerli taşları enstrümanlara işleyerek aslında sanatını icra ettiği 20 metrekarelik bir dükkân açıyor. Geçirdiği sağlık sorunları nedeniyle vefat ediyor. Amcam ve babam işin başına geçiyor. Ve günümüzdeki Zuhal Müziğin temelini atıyorlar. Yıllarca Galata mağazasıyla klasikleşen markayı da hep beraber büyüttük.” İstanbul’da büyük bir AVM’de 1100 metrekarelik bir alanda stüdyo ve atölyeleriyle aslında sadece enstrüman satmanın dışında da çok fazla şeye imza atıyor Zuhal Müzik. Tamirane ve Kırmızı Kedi Kitabevi ile beraber birçok sokak kültürü unsurunu içinde barındırıyor.

DUYGULARA HİTAP EDİYORUZ

Ancak bir müzik mağazası bugün ne kadar avantajlı bir yerde olabilir? Sungurlu biraz temkinli. İthal malzemelerin satışı, döviz kurundaki yükseliş, gelir dağılımı, alım gücü gibi meseleler onları da vuruyor. Yaşadıkları sıkıntılar şöyle anlatıyor Sungurlu: “Her sektörde olduğu gibi biz de sıkıntılar yaşıyoruz. Sonuçta Türkiye’de üretilen ürünler değil bunlar. İthal ve herkes gibi biz de zorlanıyoruz. Ama hem sonuçta farklı bir sektör olduğumuz için insanların duygularına hitap ediyoruz. Bir tekstil gibi al harca, at değil. Sektörün içinde hızlı tüketim ürünü olmadığımız için duygulara yöneliğiz. İnsanlarda çağrıştırdığı şeyler farklı. Bir yandan devam etse de bir yandan birçok kişi hayallerini ertelemek zorunda kalıyor. Burasıyla beraber de fena gitmiyor aslında Ama çok çok daha iyi gidebilir.”

Müzik mağazacılığının standartlarını soruyorum. Türkiye pazarının bir hayli küçük olduğunu söylüyor. Hem toplam nüfusunun hem de genç nüfusunun bizden daha düşük olduğu hem de derinlikli bir ekonomik kriz yaşayan Yunanistan ile mukayese ediyor Türkiye pazarını. Ancak Sungurlu, Yunanistan halkının bize göre 5-6 kat daha fazla müzik harcaması olduğunu söylüyor.

Zuhal Müzik, bugün müzikseverlerin İstanbul’da yoğun olarak bildiği bir yer. Özellikle de Galata mağazası. Buradan çıkıp bir AVM’de mağaza açmak, içerisinde sokak kültürünü barındıran konseptlerin olmasına rağmen bana biraz tezat geliyor. Bu çelişkiyi soruyorum Sungurlu’ya. Şöyle yanıtlıyor: “Belli bir kesime hitap ediyorduk ama şimdi ulaşamadığımız insanlara ulaşabilmek için bu AVM’lerin içine giriyoruz. Ama bir yandan o alt kültürde geçmişten bugüne bizimle yürüyen kişileri de zaten sokak mağazacılığıyla halen devam ettiriyoruz. Galata’da halen mağazamız açık. İzmir ve Ankara’da da yine devam ediyor. Zaten AVM’ye gelmek istemeyen insanlar bir şekilde bize yine diğer şubelerimizden ulaşabiliyor. Ama bir yandan da sırt çevirmediğimiz için bizim geldiğimiz nokta o. Müzisyenlere her zaman kol kanat bizim her zaman önceliğimizdi ve öyle de devam edecek.”