Şimdi Hollanda’da seçim bitince, Hollanda yelkenleri indirmiş “Gerilimi azaltalım” demiş! Yemek daveti falan yapmış. Herhalde arabulucu arıyordur ilişkileri düzeltmek için, ama bizde eyvallah eden yok. Cumhurbaşkanı da söyledi Hollanda Başbakanı’na, “Bizde seninle yemek yiyecek başbakan bulamazsın” diye!

Yazılana çizilene ekranlarda konuşulana bakarsanız durum bundan ibaret: “İstanbul’da 3. havaalanı açılırsa biz mahvoluruz” diye titreyen Hollanda, seçim yüzünden Türkiye ile dalaştı, seçimini bitirince de gerdan kırmaya başladı! Ama yok; illa burnunu sürteceğiz Hollanda’nın!

Mavi Marmara’dan sonra nasıl İsrail’in burnunu sürttüysek, uçağını düşürüp nasıl Rusya’ya diz çökerttiysek, aynısını Hollanda’ya, hatta bütün Avrupa’ya da yapacağız. Hollanda kolay lokma zaten, “kürdan cebimiz” kadar bir yer!

Bizim için “balık hafızalı” derler, her şeyi hemen unuttuğumuzu kastederek. Milletçe öyle olup olmadığımızı bilemem ama şahsen ben öyleyim. Çok ve çabuk unuturum. Erdoğan’ın bugün Hollanda için söylediklerini yarın unuturum. “Hollanda bir sıçrarsın, iki sıçrarsın…” diyor ya, üçüncüsünde ne yaparsak artık, ben birinci ve ikinci sıçrayışta yaptıklarımızı çoktan unutmuş oluyorum.

Görsel hafıza başka ama… Televizyonlarda dün söylenenlerle bugün yapılanları yan yana getirip gösterseler…

Misal, Mavi Marmara krizi sonrası, dönemin başbakanının; “İsrail hükümetinin bu cüretkâr, bu sorumsuz, bu pervasız, bu hak hukuk tanımayan, her türlü insani erdemi ayaklar altına alan saldırısı mutlaka ama mutlaka cezalandırılmalıdır”, “Ben bu görevde olduğum sürece hiçbir zaman İsrail ile ilgili olumlu bir şeyi düşünmem” dediğini göstererek dinletseler… Ardından bir toplantıda; “İsrail’le de Mavi Marmara gemisi saldırısından bu yana sorunlu olan ilişkilerimizi düzeltme yolunda önemli adımlar attık” diye övünmesini ve Mavi Marmara yolcularına “Kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardım götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?” diye fırça atışını dinletip, şimdi İsrail’le can ciğer kuzu sarması olduğumuzu vurgulasalar…

Ya da, uçak düşürme olayı sonrası “Rusya’ya çok samimi olarak söylüyorum, ateşle oynamamasını tavsiye ediyorum” demeleri, “Aynı ihlal bugün yapılsa Türkiye yine aynı karşılığı vermek durumundadır” şeklindeki “dik duruşları”, yavaşça yelkenleri suya indirip “Şimdi burada özür dilemesi gereken biz değiliz…” noktasına gelişimizi dinletip, ardından Rus gazetelerinin “Türkiye özür diledi” manşetlerini gösterseler…

Hollanda ile de işlerin nereye varacağını kestirebilirdik!

Bunlar yapılsa, Hollanda’ya Almanya’ya “Hayır kampanyası yapıyorsunuz” diye kızarken, Bulgaristan seçimlerinde DOST partisi için kampanya yaptığımızı, bu yüzden Bulgaristan’ın Ankara’daki elçisini geri çağırdığını falan konuşmaya da gerek kalmazdı.

Neyse, dış politika uzmanlarca diplomasi koridorlarında devlet ciddiyetiyle değil de, miting meydanlarında kampanya malzemesi olarak yapılınca bunlar oluyor!
Parlamentoların, parlamento başkanlarının her yerde bir ağırlığı olur, ama bizde koca Meclis Başkanı da çıkıp “Hollanda, bizim kürdan cebimiz. 41 bin kilometrekare hatta biraz daha az, yani Konya’dan küçük” diyebiliyor. Eee, ne olmuş yani? Kızdırma döveriz demeye getiriyor her halde…

Bizde, kendi becerdikleri ile değil de, doğuştan gelen özellikle övünmek gibi bir garabet vardır. O hesap, Hollanda ile toprak nüfus yarıştırarak ağzının payını verme hevesindeyiz.

Hollanda dönüp, “İyi de sen benden 18 kat büyük yüzölçümün ve 20 kat büyük tarım alanınla ne yaptın?” dese, Kahraman Meclis Başkanı ne diyecek? O Konya’dan küçük haliyle Hollanda 100 milyar doların üzerinde tarımsal ihracat yaparken, senin tarımsal ihracatın 15 milyar doları bile bulmuyor. Geçtim diğer sektörleri, tarım işte: Topraklarının neredeyse yarısı deniz seviyesinin altındaki Konya’dan küçük yer sebze ihracatında dünya lideri. Sen neredesin?

Bir “kürdan cebi” koca takım elbiseyi cebinden çıkarıyor, sen neyle avunuyorsun!