Ekonomi ile siyasetin “görünüşteki” ayrımı üzerine kurulan kapitalist sistemin işleyişi ve bu işleyişten kaynaklanan ekonomik krizlerden çıkış hiç bir zaman pür teknik düzeydeki çözümlerle olmadı

Küresel krize karşı tükenen seçenekler: G20 Shanghai zirvesi

ÜMİT AKÇAY / @umitak

2008’de ABD’de patlak veren ve halen içinden geçmekte olduğumuz 21. yüzyılın ilk büyük ekonomik krizini geride bırakmaktan çok uzağız. Küresel kriz derinleşiyor. Geçtiğimiz hafta Çin’de toplanan G20’nin gündeminde de derinleşen küresel krize karşı alınabilecek önlemlerin neler olabileceği konusu vardı. Shanghai’daki G20 zirvesine, İMF’nin önerdiği mali genişleme planı damgasını vurdu. Plan reddedildi. Ancak G20’de yaşanan bu tartışma, 2008’den itibaren süren krizde, politika yapıcıların alet çantasındaki anaakım araçların birer birer tükendiğini göstermesi açısından önemli idi.

IMF’nin Planı: Keynesçilik işbaşında

IMF’nin G20 toplantısında tartışılmak üzere hazırladığı plan, 2008 krizinden itibaren uluslararası kurumlardan gelen raporlar arasında en kritik olanlardan biri. Rapor 2016 yılı itibariyle iki temel tespitten hareket ediyor: (i) finansal dalgalanma ve varlık fiyatlarında yaşanan düşüş atmosferinde ekonomik toparlanma zayıflamıştır, (ii) küresel ekonomi şoklara karşı çok daha kırılgandır. Bunlardan hareketle küresel ekonomik krizden çıkış için önerisi geniş tabanlı bir politika tepkisi.

IMF’ye göre geniş tabanlı bu politika tepkisi ekonomik büyümeyi güçlendirecek unsurlardan oluşmalı. Bunlardan ilki para politikası. Ancak bilindiği gibi negatif faiz uygulamasıyla birlikte para politikası ile yapılabileceklerin sonuna gelinmiş durumda. Merkez bankalarının barutu giderek tükeniyorsa, alet kutusunda geriye maliye politikası kalıyor. IMF’ye göre maliye politikası, para politikasının istenen sonuçları verebilmesi için destekleyici olmalı. Özellikle bütçesi çok kötü durumda olmayan (mali alanı bulunan) ülkeler kamu harcamalarını artırmakta tereddüt etmemeli.

Bir uluslararası kurum tarafından maliye politikasının devreye sokulması önerisinin yapılması, politika yapıcıların 2008 sonrası anaakım uygulamaları açısından değerlendirildiğinde iki anmanda önemli bir gelişme olarak görülebilir. İlki, para politikasının etkili olma sınırına gelindiğinin İMF tarafından da kabulüdür. İkincisi de 2008’den itibaren ilk defa maliye politikasının, yani kamu yatırımlarının aktif bir politika bileşeni olarak önerilmiş olmasıdır.

Tek ülkede kapitalizm zor!

Küresel bir sistem olan kapitalizmin karşısında tek ülkede sosyalizm kurmanın zorlukları gibi, küresel ekonomik kriz ortamında tek ülkede krizden çıkış da mümkün değil. Bu durumun farkında olan İMF, potansiyel riskleri sınırlamak ve ekonomik toplanmanın gerçekleşmesi için G20 bileşenlerine farklı ülkelerde uygulanacak ekonomi politikasında bir koordinasyonun olması gerektiğini hatırlatıyor. Yani tek bir ülkede değil, eşgüdümlü olarak kamu harcamalarının ve yatırımlarının artırılması öneriliyor.

IMF Keynesçiliği vs. neoliberal Alman modeli

IMF’nin bu önerisi karşısına en sert itiraz Alman Maliye Bakanı’ndan geldi. Schäuble, borçla finanse edilen bir büyüme modelinin sınırlarına ulaşıldığına işaret ederek, herhangi bir şekilde bir mali genişleme programının üzerinde uzmanlaşmanın mümkün olmadığını belirtti. Alman bakanın aklında olan çözüm ise, Troyka aracılığıyla yıllardır krize giren Güney Avrupa ülkelerine dayatılan kemer sıkma tedbirleri. Alman Bakan bunu «yapısal reformlar» olarak kodluyor. Krizdeki Avrupa ülkelerine dayatılan kemer sıkma programının bir bileşeni olan Fransa Maliye Bakanı Sapin de, Alman meslektaşı gibi bir küresel mali genişleme programının söz konusu olmadığının altını çizdi.

Kriz derinleşiyor

Son G20 zirvesi iki gelişmeyi daha görünür kıldı: (i) küresel krizin geride bırakması söz konusu bile değil, (ii) küresel krize karşı uygulanan tedbirler istenen sonuçları vermiyor. Bu iki gelişme, aynı zamanda küresel krize karşı geliştirilen “daha fazla neoliberalizm” reçetesinin de işlemediğini ilan ediyor. Meslektaşım Ali Rıza Güngen ile yazdığımız ve Mart ayı sonunda ikinci baskısı çıkacak olan Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş kitabımızda, krizle iflas eden ekonomi politikalarının neden krizden sonra dahi değiştirilmeden uygulandığı konusunu etraflıca tartışmıştık. Özetle söylediğimiz sorunun teknik olmaktan çok siyasi olduğu idi. Son G20 toplantısı, bu tespitimizi teyit ediyor.

Ekonomi ile siyasetin “görünüşteki” ayrımı üzerine kurulan kapitalist sistemin işleyişi ve bu işleyişten kaynaklanan ekonomik krizlerden çıkış hiç bir zaman pür teknik düzeydeki çözümlerle olmadı. IMF’nin önerisi bilinmeyen bir konuyu gündeme getirmiyor. Yaptığı öneri sadece neoliberal taassubun hakim olduğu politika yapıcılar çevresi açısından yeni. Ancak IMF’nin önerisi, mevcut koşullar altında kriz derinleşmesinin önüne geçmek için teknik olarak ne kadar “doğru” olursa olsun, buna uygun siyasal ve sınıfsal ittifaklar gelişmedikçe uygulanması mümkün değil. 21. yüzyılın ilk büyük krizinden çıkış ise, tabii ki basitçe “maliye politikasının” devreye girmesiyle gerçekleşmeyecek. Krizin sonu, toplumsal sınıflar arasındaki güç dengesine göre şekillenecek.