Yezidlik Susuzluğun Kerbela’sında Öldürüyor.

Zalimlerin mazlumlara hayatı dar eden tarihi yeni değil. 680 yılında Emevi ordusu Kerbela’da İmam Hüseyin ve yanındaki mazlumlara bir yudum suyu yasaklamıştı. Susuzluktan dudakları çatlamış, dilleri kurumuş, bağırları yanmış insanlar, bunca zalimce zulme ve insafsızlığa rağmen, Yezid’in halifeliğine, despotluğuna, servetine, şöhretine ve iktidarına boyun eğmemişti.

Bugün de küresel Yezidlik, milyarlarca insanın suya erişime engelleyen politikalarına devam ediyorlar.

Resmi rakamlara göre Dünya’da 1 milyardan fazla insan suya erişim sorunu yaşıyor. Susuzluk ve su kullanımındaki adaletsizlik, yoksul ülkeleri susuzlukla karşı karşıya bırakıyor.

Amerika kıtası kişi başına tatlı su miktarı 55 bin litre iken, Kuzey Afrika'da 750 litreye ve Arap yarımadasında ise sadece 230 litre!

Yani bu veriler fark edilmez ve tedbir alınmazsa, insanlığın geleceği dair korkunç adaletsizliklere ve tehlikelere gebe kalacak. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü “2030 yılına kadar 700 milyon kişi susuzluk nedeniyle göç edebilir” diyor! Eğer harekete geçilmezse, susuzluk nedeniyle, susuzluğun Kerbela’sında savaşlar, göçler ve ölümler artacak ve insanlık açısından durum daha da kötüleşecektir.

Yezidlik Masum Pakları, Yani Çocuklara Zulmediyor

‘’Masum Paklar’’ en büyüğü 7 yaşında, en küçükleri de 1 yaşında olan 14 çocuğun Emevi zihniyetine bağlı Muaviye soylu yezidlikle, zalimce ve hunharca katledilmesin, anlatan bir kavramdır. Yani zulmün deryasında kıyılan çocukların masumiyetini anlatır.

‘’Masum Paklar’’ aynı zamandan on dört masum çocuğun niyetine, çocuklar için tutulan niyet orucudur. Onun için de Alevilerde çocuk, masumiyetin ve saflığın sembolüdür. Bu nedenle “On dört Masum Pak” için tutulan oruç, çocukların nezdinde masumiyeti, saflığı, arılığı ve çocukların barış ve huzur içinde yaşama haklarını savunmayı ifade eder.

Bugünün Kerbela’laşan dünyasında çocukların masumiyeti ve hakları saldırılarla karşı karşıya. Dünya’nın her yerinde çocuklara yönelik, istismar, cinsel şiddet, çocuk emeğinin sömürülmesi ve temel çocuk haklarından mahrum kaldığını biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2-17 yaşları arasındaki 1 milyar, World Vision’ın verilerine göre ise, her yıl dünyada 1 milyar 700 milyon çocuk fiziksel, cinsel ya da duygusal şiddete ve istismara maruz kalmış.

15- 19 yaş arası 15 milyon genç kız cinsel ilişkiye zorlanmış. 10 çocuktan 6'sı fiziksel olarak cezalandırılıyor. Küresel yezidliğin insan kaçakçılığında yüzde 28 oranında çocuk mağdur durumda. Dünya’da zorunlu göçlerden en çok çocuklar etkileniyor. 50 milyona çocuk zorla yerinden ediliyor. Her yıl 15 yaşının altındaki 41 bin çocuk ev içi cinayet sonucu hayatını kaybediyor.

Yetişkinlerin dörtte biri çocukken istismara uğradığını bildiriyor. 5 kadından 1'i ve 13 erkekten 1'i çocukken istismara uğradığını açıklıyor.

İnternet üzerinden çocuk istismarı ise ibret ve endişe verici şekilde artıyor.

Çünkü Kerbela halen yaşıyor! 680 yılında Kerbela’da çocuklar, kadınlar susuzluktan öldürüldü. Her gün 34 bin çocuk 15 bin yetişkin açlığın Kerbela’sında ölüyor.

Etiyopya, Eritre, Zambiya ve Sudan’da 38 milyon insan açlığın Kerbela’sında ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Kongo vatandaşının payına milli gelirden 290 dolar düştüğünden Kerbela’nın cehennemini yaşarken, Norveç vatandaşı 58 bin 500 dolar ile zenginliğin cennetini yaşıyor.

Kerbela günümüzde Tayland, Hindistan ve Kamboçya’da yaşanıyor. 30 milyon kadın istekleri dışında zorla seks pazarına sokuluyor. Kadınlar seks pazarının kölesi olarak Kerbela’da yaşarken, onları satanlar 100 milyar dolarlık pazara sahipler.

Kerbela, yaşları 7 ile 15 arasındaki 2 milyon çocuğu zorla babası ve dedesi yaşındaki insanların yatağına, günlüğü 10 dolara sokan seks turizmi sisteminin adıdır. Hindistan’da mandayı 370 dolara, kız çocuklarını 25 dolara satan rejimlerin adıdır Kerbela!

Kerbela bir mekân değil, zulmün adıdır. Kerbela’yı ve İmam Hüseyin’in zalimlerin zulmü karşısındaki boyun eğmeyen duruşunu ve her nerede gam, acı, keder ve zulüm yaşıyorsa oranın Kerbela olduğunu unutursak, bugün ‘’Kerbelalaşan’’ dünyamızdaki zulümlere yabancılaşır ve duyarsızlaşırız.
İşte tam da bu nedenle, matem ayı Kerbela için gözyaşı dökme, ‘’ah vah’’ ağıtları çekme ve dizlerini dövme ayı değildir. Kalbini hak, aklını adalete adamış insanların gözünü hakikatlerine açma ayıdır.

Yani Muharrem sohbetlerinde gözümüzü ve kalbimizi ‘’Kerbelalaşan’’ dünyaya çevirmektir.

‘’Kerbelalaşan’’ dünyanın hakikatlerine sessiz kalanın Muharrem orucu da, içindeki insan da ölür!

Gelin öldürtmeyelim.

Yezidlik Silahla, Savaşla Öldürüyor...

Küresel yezidlik savaş ve şiddetle iktidarını koruyor. Savaşın Kerbela’sında her gün 500, her yıl ortalama 182 bin insan ölüyor. Silah tüccarı yezidlik, yeryüzüne sıralı mezarlar kazdırıyor.

Yani 680 yılında Muaviye soylu Emevi iktidarının Halifesi Yezid’in zulmü ve zorbalığı, bugün aynı iktidar zihniyeti üzerinden küreselleşerek insanlığa karşı savaş açmış zulmün adıdır.

“Zorbalık karşısında sessiz kalan herkesin içindeki insan ölür!” diyor Akinwande Oluwole Soyinka isimli Nijeryalı yazar. Öyleyse Kerbela aynı zamanda, günümüz dünyasında yaşanan zorbalıklar ve Kerbelalar karşısında sessiz kalmamayı ve içimizdeki insanı diri tutmayı öğütlüyor.