Kürt coğrafyasında kardeş kavgası tehlikesi var: Tüm Kürtler kaybeder
Akademisyen Vahap Coşkun, Kürt coğrafyasında yaşanan son gerilimleri değerlendirdi. Kardeş kavgası ihtimalinin ortada durduğunu kaydeden Coşkun, Türkiye’de ise ulusal birliğin sağlanmasının ‘zor’ olduğunu kaydetti.
BirGün ANKARA
İnsan hakları, Kürt sorunu ve demokrasi alanında çalışmalar yapan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun, bölgede ve Türkiye’de Kürt siyasetinin içerisinde bulunduğu duruma ilişkin BirGün’e konuştu.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile PKK arasındaki gerilimden HDP’nin “Türkiyelileşme süreci”ne kadar çok sayıda konuda sorularımızı yanıtlayan Coşkun, “Kürt coğrafyasında kardeş kavgası, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin tamamına zarar verir” dedi. Türkiye’de yeni bir Kürt partisinin kurulacağı iddialarına da değinen Coşkun, “Tabela partisi olur” değerlendirmesini yaptı.
Coşkun’un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
♦ Yazılarınızda Kürt coğrafyasındaki kardeş kavgasından bahsediyorsunuz. Kürt coğrafyasında şu an ne oluyor?
KBY sınırları içinde birtakım olaylar yaşanıyor. PKK’nin gümrük görevlisi ve peşmergeye saldırıları gerilimin tırmanmasına neden oldu. PKK ile KDP arasındaki tansiyon yeni değil. PKK, çeşitli dönemlerde otorite boşluğunda bu bölgeye yerleşti. Kürdistan bölgesine yerleşmesi, yönetim açısından sorun oluşturuyor çünkü Türkiye sürekli operasyon yapıyor. Bu da Kürdistan’ın hasar görmesine sebep oluyor. PKK o bölgede çok sayıda köyü denetimi altında bulunduruyor. Tarihsel olarak böyle bir gerginlik sebebi var ama son zamanlardaki gerginliği Şengal anlaşması artırdı. Irak Merkezi Yönetimi ile KBY arasında imzalandı bu anlaşma. Bölgenin silahlı gruplardan arındırılmasını içeriyordu. PKK ve Haşdi Şabi anlaşmaya uymayacağını duyurdu. PKK ve KDP arasındaki gerilim bundan sonraki süreçte arttı. Geçen hafta içinde Irak Hükumeti, silahlı grupları çıkarmak için gerekli hazırlığını yaptığını ifade etti. Bu gerginlik, eskiden olduğu gibi kardeş kavgası ihtimalini ortaya çıkardı.
Çatışma ihtimali masada duruyor
♦ Liderlerin temasları ve mesajları ne yönde?
Burada iki aktör son derece önemlidir. Birincisi Mesut Barzani. ‘Biz kardeş kavgasını haram kıldık ama bu PKK’nin gelip halkımıza zorla kendisini dayatmasını gerekli kılmaz. PKK’nin yapacağı en akıllı iş, Kürdistan yönetiminin meşru otoritesini kabul etmektir’ dedi. Aksi takdirde istenmeyen şeylerin olabileceğini ifade etti.
Suriye Demokratik Güçleri Lideri Mazlum Kobane ise hem PKK’nin hem de KDP’nin yanında yer almadıklarını, tarafsız olduklarını kaydetti. Böyle bir savaşın Kürtlere zararı dokunacağını ifade etti. İki grubun kısa sürede anlaşması gerektiğini söyledi. Eğer PKK oradan çekilirse çatışma olmaz ama orada kalmaya devam ederse çatışma ihtimali masada duruyor.
Böyle bir şey gerçekleşirse tüm Kürtler kaybeder. PKK’nin böyle bir çatışmadan galip çıkma ihtimali yok ama KBY’ye zarar vermiş olur. Sadece KBY ile sınırlı kalmaz. Suriye’deki Kürtler, mayıs ayından beri birlik görüşmeleri yürütüyor. Orada da hem PKK’ye hem KBY’ye yakın iki grup var. Böyle bir çatışma olursa Suriye’de birlik ihtimali de ortadan kalkar. Birlik çatısı altında Suriye’nin geleceğine müdahale etme ihtimali yok olur. Mazlum Kobane’nin kendisini PKK’den ayrı bir yerde konumlandırmasının altında da bu birlik çalışmalarına herhangi bir zarar gelmemesi kaygısının yattığını düşünüyorum.
♦ Daha önce, “Savaşın KBY sınırlarında yaşanmasının PKK’nin ve TSK’nin isteyeceği bir durum olur” değerlendirmesine imza attınız. Bunu biraz açabilir misiniz?
Savaşın Türkiye topraklarından çıkması, devletin isteyeceği bir şeydir. Kendi sınırları içerisinde bir sorun yaşanmayacak. Ayrıca Türkiye askeri olarak güçlü bir orduya sahip. PKK de bu orduyla bu şartlarda savaşmak istemez. Bunun yerine bildiği yerde, hakim olduğu alanda orduyu karşılamak ister. Ama burada asıl mağdur olan KBY. Oradaki insanlar ölüyor, o topraklar bombalanıyor. Devlet ile PKK arasındaki çatışmaların Kürdistan’da sürmesi KBY’yi ciddi manada tahrip ediyor. PKK orada olduğu müddetçe TSK oraya operasyon yapacak ve bunlar da sürekli olarak Kürt yönetimine zarar verecektir.
Bu sorununun sürekli olarak devam etmesi, çatışmanın varlığı, Kürt sorununun konuşulmasını imkânsız hale getiriyor. Türkiye’de de Kürt meselesinden dolayı hayatları olumsuz etkilenen insanların yaşadıkları sorunlar katmerleniyor. Bu sorunlar, böyle giderse sonraki dönemlere aktarılmaya devam edilecek.
Kürtlerin hemfikir olduğu talepler
♦ Türkiye’deki Kürt partileri de bir ulusal birlik arayışı içinde. Bu çalışmanın başarıya ulaşma ihtimali hakkında neler söylersiniz?
Türkiye’deki Kürt ulusal birliği talebi, eskiden beri dile getirilen bir talep ama gerçekleşmesi çok güç. Ulusal birliğin içinde yer alması beklenen siyasal hareketlerin birbirinden farklı amaçları, hedefleri ve programları var. Bunları tek merkezden yönetilebilir hale getirmek son derece güç. Daha önce denendiğinde de bir netice alınamamıştı. Ancak bazı temel talepler üzerinde güç birliği oluşturulabilir. Örneğin anadilde eğitim gibi tüm Kürtlerin hemfikir olduğu talepler.
♦ Son dönemde Ayhan Bilgen, Altan Tan gibi isimler tarafından da eleştirilen HDP için ne düşünüyorsunuz?
HDP’nin oy oranı şu an yüzde 10’un üzerinde görünüyor. Böyle bir tabanı muhafaza ediyor. HDP seçmeninin bağlılığı yüksek. Genç seçmenin de iltifatını alıyor. Çok ciddi bir siyasal hata yapmadığı müddetçe bu oy oranını korur ama siyasete ağırlığını koymasını sağlayacak oy oranına erişmesi zor. Muhasebe yapmalılar. 2015’ten sonraki sürecin ne kadar iyi değerlendirilebildiğini tartışmalılar. Daha merkezi aktörler ve söylemler üretmeliler. Devletin HDP’ye operasyonları parti içi muhasebeyi geçiştiriyor ama daralma sadece devletin tasarrufuyla açıklanamaz. HDP’nin siyasal krizini kabul edip buna göre tavır alması gerekiyor. PKK’nin durduğu yer de problemdir. HDP, Türkiye siyasetinde merkezin önemli aktörü olmak istiyor ama bunu gerçekleştirmek için Kürt siyasetinde söz sahibi olmaları lazım. HDP’nin bunları dönüştürebilecek bir siyasal süreçten geçmesi gerekiyor.
♦ Bir “Türkiye partisi” olarak tanımlanan HDP’den vazgeçişi mümkün görüyor musunuz? Kürt siyaseti eskisi gibi bölgesel hedefler ağırlıklı olarak mücadele sürdürmeyi tercih edebilir mi?
Bundan geri dönüş olacağı kanaatinde değilim. HDP’nin yöneticileri ve kurumsal tavrı, Türkiyelileşme söylemini devam ettiriyor. Bölgesel veya Kürt meselesine odaklanmadan ziyade Türkiye’nin tamamına seslenmek ve tüm sorunlarına çözüm bulmak için çalışmaya devam edeceklerdir. HDP, salt Kürt partisi olma sürecini çoktan geride bıraktı. O köprüyü çoktan geçtiler. Bu siyasetindeki eksiklerini görmeleri gerekiyor. Çözüm yolları üretmeliler. Sadece söylemle bunu değiştiremezler. Vitrine çıkardığınız aktörlerin merkez tarafından benimsenecek yapıda olması gerekiyor. Dil, üslup ve tavır dönüşüme girmeli.
Ancak tabela partisi olur
♦ Yeni bir “Kürt partisi”nin kurulacağı ve HDP’nin etkisinin bu yolla azaltılacağı öne sürülüyor. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu iddiaları ben de takip ediyorum. Çeşitli aktörler bunu zaman zaman dile getiriyor. Türkiye kamuoyunda, ‘Kürt partisi’ denilince sadece HDP algılanıyorsa bu yanlış olur. Kendisini Kürt olarak tanımlayan çok parti var. Kürt sahası parti açısından kısır bir saha değil. HDP’yi yeterince dinci ve Kürt bulmayan ya da bağımsızlığı ve federasyonu savunan partiler var. Burada çeşitlilik söz konusu. Ben meydanda bir siyasal boşluk görmüyorum. Bir partinin kurulmasının sadece parti sayısını artırmaktan öte işlevi olmaz. Yeni bir tabela partisi olur.
***
Cumhur İttifakı oy kaybedecek
♦ Türkiye siyasetinde de zaman zaman erken seçim ve ittifak partileri arasında fikir ayrılıkları iddiaları ortaya atılıyor. Siz siyasetteki son durumu nasıl görüyorsunuz?
İktidar sürekli seçimin zamanında yapılacağını söylüyor. Reform söylemi de iktidar süresini son aşamaya kadar götürme niyetinde olduklarına işaret ediyor. Bazı kesimlerin öngördüğü gibi baskın seçim yapılacağını düşünmüyorum. Cumhur İttifakı’nda bir gerginliğin olduğu da görülüyor. Seçimin bu nedenle 2023’e gidip gitmeyeceği sorgulanabilir. Benim tahminime göre, 2021 ikinci yarısından sonra daha çok ‘seçim’ sözünü duyacağız. 2022 yılı ise seçime gebe.
Cumhur İttifakı’nın istikrarlı bir şekilde oy kaybettiğini görüyoruz. Fakat buna rağmen muhalefetin oyu artmıyor. İktidar küçülürken muhalefet büyümüyor. Muhalefetin de seçmenlere somut, uygulanabilir, ihtiyaçları karşılayabilecek bir proje sunmadığı görülüyor ve kararsızların sayısı artıyor. Seçim ne zaman yapılırsa yapılsın seçimin kaderini kararsızlar belirleyecek. Yeni partilerin ortaya çıkardığı yeni durumlar var. DEVA Partisi ile Gelecek Partisi’nin elbette ittifaklar üzerine etkileri olacaktır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çekirdekteki CHP, Saadet Partisi ve İyi Parti ittifakını korumak, HDP’nin desteğini devam ettirmek ve yeni partileri ittifakın içinde monte etmek istiyor. Bunu 2019’da başardı. Yine başarırsa bu hiç kuşkusuz iktidar ve muhalefet arasındaki mücadeleyi çetin bir hale getirir.